Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2018/1860 KARAR NO : 2018/1871 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : MARDİN AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 31/05/2017 NUMARASI : 2016/72 ESAS - 2017/197 KARAR DAVA KONUSU : Boşanma (Ortak Hayatın Yeniden Kurulmaması Sebebiyle) KARAR : Mardin Aile Mahkemesinin 31/05/2018 tarih, 2016/72 Esas ve 2017/197 karar sayılı kararı ve 17/10/2017 tarihli ek kararı aleyhine, davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulduğu, dosyanın istinaf incelemesi yapılmak üzere mahkememize gönderildiği ve istinaf isteminin süresi içerisinde yapıldığı anlaşılmakla dosya incelendi....

Özel boşanma sebepleri ise kendi içinde mutlak özel boşanma sebepleri (zina-TMK m. 161, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış-TMK m. 162, suç işleme-TMK m. 163 ve son olarak terk-TMK m. 164) ve nispi özel boşanma sebepleri (haysiyetsiz hayat sürme-TMK m. 163 ve akıl hastalığı TMK m.163) şeklinde ayrıma tabidir. Bu ayrımların asıl önemi; hâkimin, somut olayda evliliğin çekilmez hâle gelip gelmediğini incelemesinin gerekip gerekmediği noktasında kendini gösterir. Kanun koyucu özel mutlak boşanma sebepleri konusunda belirli bir olayın gerçekleşmesi şartını aramıştır. Özel mutlak boşanma sebebine dayalı bir davada “kanunun aradığı belli şart” gerçekleştiği takdirde artık hâkim, genel boşanma ve özel nispi boşanma sebebine dayalı davaların aksine “evliliğin çekilmez hale gelip gelmediğini” incelemeksizin boşanma kararı vermek zorundadır. Zira kanun koyucu; özel mutlak boşanma sebeplerinden birinin varlığı hâlinde, ortak hayatın çekilmez hâle geldiğini kabul etmiştir....

    İlki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş bir çok konuda evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime takdir hakkı tanımıştır. Söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 tarih ve 2014/2-594 E., 2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olması durumunda, davacının kusuru daha ağır ise davalının açılan davaya itiraz hakkı bulunmaktadır (TMK m. l66/II)....

      Kararda “...evlilik birliğinin temelden sarsıldığı, taraflar arasında ortak hayatın devamının mümkün bulunmadığı, tarafların biraraya gelmelerinin ve ortak hayatın yeniden kurulmasının mümkün olmadığı, tarafların yaşanan olaylar sonrası ayrıldıkları ve bir daha bir araya gelmedikleri, bir araya gelmelerinin de mümkün olmadığı, evliliğin devamında gerek taraflar gerek toplum açısından korunacak bir menfaat kalmadığı... " denilerek soyut ve yetersiz gerekçe ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Kararda, denetime olanak verecek şekilde deliller tartışılarak ret ve üstün tutma sebepleri gösterilmemiş, vakıalarla ilgili herhangi bir tespitte bulunulmadığı gibi hükmün hangi delillere dayanılarak verildiği, hangi olayların sabit olduğu ve tarafların kusur durumu da kararda belirtilmemiştir....

        O halde, davalı erkeğin dava tarihinden önce ortak konuttan ayrıldığı sabit olup kadının ispat külfetini yerine getirdiği kabul edilmelidir. Evlilik birliğinin gerektirdiği yükümlülük doğrultusunda hayatın olağan akışına uygun olan eşlerin birlikte yaşamalarıdır. Bu durumda evlilik birliğinin gerektirdiği yükümlülüğe ve hayatın olağan akışına aykırı davranarak ortak konuttan ayrılan ve ayrılığa sebebiyet veren davalı erkek ortak konuttan ayrılmasının haklı sebebe veya sebeplere dayandığını ispatla yükümlüdür. Bu bakımdan ispat yükü yer değiştirmiş olup davacı üzerinde bulunan ispat külfeti davalıya geçmiştir. Mahkemece bu yön gözden kaçırılarak yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. O halde, davacı kadının davasının kabulü yerine reddine karar verilmesi doğru olmadığından, kadının istinaf başvurusunun kabulü gerekmektedir....

        Maddesi uyarınca dava tarihinden itibaren geçerli olmak ve boşanma davasında hükmedilen tedbir nafakaları ile tahsilde tekerrüre yol açmamak üzere davacı kadın yararına aylık 500,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmek suretiyle yeniden esas hakkında hüküm tesisi cihetine gidilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan sebeplerle; I-Davacı T1 vekilinin; kadının reddedilen tedbir nafakası (TMK md. 197) davasına yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile; Sarayköy Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi'nin 26.11.2021 tarih, 2021/59 esas ve 2021/404 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA ve Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- b,2 maddesi uyarınca yeniden esas hakkında hüküm tesisine. 1- Davacı T1'in davasının kısmen kabulü ile; dava tarihi olan 25.02.2021 tarihinden itibaren geçerli olmak ve Gaziosmanpaşa 4....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından, nafakaların ve tazminatların miktarları ve katkı payı alacağı davası hakkında hüküm kurulmaması yönünden; davalı erkek tarafından ise, kusur belirlemesi, mahkemece hükmolunan tazminatlar, nafakalar ve velayetler yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı kadın tarafından, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında usulünce ileri sürülmeyen ve dayanılmayan, erkeğin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğine dair vakıanın, davalı erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceğinin, mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre davalı erkeğin boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda tam kusurlu kabul edilmesinde bir isabetsizlik...

          Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi'nin 2012/38 Esas, 2012/430 Karar sayılı kararı ile reddedildiği, kararın 13.03.2014 tarihinde kesinleştiği, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen üç yıllık sürenin geçmiş olduğu, bu süre içinde tarafların yeniden biraraya gelmedikleri, ortak hayatın yeniden kurulamadığı, bu suretle evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılması gerektiği, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrasındaki yasal koşullar oluştuğu halde, kararın gerekçesinde hata yapılarak 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre boşanma kararı verilmesinin doğru olmadığı, tarafların ortak çocukları İrem'in istinaf incelemesi sırasında ... olduğu, velâyeti konusunda istinaf incelemesi yapılamayacağı, boşanma veya ayrılık davası açılınca davanın devamı süresince hâkim tarafından gerekli olan eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine ilişkin geçici önlemlerin kendiliğinden (re'sen) alınması gerektiği, davalı kadının...

            Türk Medeni Kanunu'nun 166/1-2. maddesi uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Somut olayda davalı-karşı davacı erkeğin, eşine sürekli şiddet uyguladığı ve sadakatsiz olduğu boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu, davalı-davacı kadının ise kusurlu bir davranışının ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda bölge adliye mahkemesince davalı-karşı davacı erkeğin istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken, davasının kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı ise de, kadının kabul edilen boşanma davası temyizin kapsamı dışında bırakılmak suretiyle boşanma hükmü kesinleştiğinden, erkeğin boşanma talebinin konusuz hale geldiği de görülmektedir. Bu durumda erkeğin boşanma davasının esası hakkında bir karar verilemeyecektir....

              DAVA KONUSU : Boşanma (Ortak Hayatın Yeniden Kurulmaması Sebebiyle) KARAR : Dairemizce dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İSTEM:Davacı dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı eşiyle 22/08/2007 tarihinde evlendiğini, bu evliliklerinden 29/08/2008 doğumlu Zeynep isminde müşterek bir çocuklarının bulunduğunu, evliliklerinin ilk zamanlarında başlayan anlaşmazlıklarının bugüne kadar devam ettiğini, davalının müvekkilini istemediğini ve yaşadığı Antalya iline götürmeyerek Amasya'da bıraktığını, davalının Antalya 3.Aile Mahkemesinin 2012/18 Esas 2013/138 Karar sayılı dosyası ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açtığını ancak davanın reddolduğunu, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 2013/8248 Esas 2013/22022 Karar sayılı kararıyla yerel mahkeme kararını onadığını, karar düzeltme yoluna başvurulmaması üzerine hükmün 31/12/2013 tarihinde kesinleştiğini, ikinci kez davalı tarafından Antalya 6.Aile Mahkemesinin...

              UYAP Entegrasyonu