ın "boşanma davası 2019 yılının sonlarına doğru açıldı, boşanma davası açıldıktan sonra bir daha denediler, yanlış değilsem dava açıldıktan sonra 8-9 ay aynı evde kalındı sonra ayrı yaşamaya başladılar yeniden bir araya gelmediler" şeklinde beyanda bulunduğu görülmekle boşanma davası açıldıktan sonra birliğin devamını sağlamak üzere tarafların biraraya gelerek aynı evde yaşamaya başladıkları, bu eylemin davadan önce yaşanan olaylardan dolayı eşlerin birbirlerini affettiklerini en azından hoşgörüyle karşıladıklarını gösterdiği, bu tarihten sonra gerçekleşen olayların yeni bir davanın konusunu oluşturacağı, gerçekleşen bu durum karşısında her iki boşanma davasının reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle her iki davanın reddine, kadın ve ortak çocuk yararına hükmedilen tedbir nafakalarının karar kesinleşinceye kadar devamına...
Bu yüzden, taraflardan birinin evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebiyle açtığı boşanma davasında, şayet çok uzun süreli fiilî ayrılık kanıtlanıyorsa boşanmaya karar verilebilmelidir. Böyle bir çözüm yolunun, terke dayalı özel boşanma sebebine (TMK m. 164) ilişkin düzenlemeyi işlevsiz veya etkisiz duruma getireceğinden söz edilemez. Çünkü, terk hukuki sebebiyle boşanma davası açılması için, eşlerden birinin samimi olarak ortak yaşamı yeniden kurmak isteğiyle diğerini ortak konuta çağırması, çağrılan eşin ise geçerli bir özrü olmamasına karşın ortak konuta dönmemesi gerekmektedir. Oysa, uzun süreli fiilî ayrılıklarda, her iki eşin de ortak yaşamı sürdürmek gibi bir isteği/iradesi bulunmamaktadır....
Bu davalarda reddedilip kesinleşen ve boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan bir davaya dayanılabilir. Ret kararının kesinleşmiş olması dava şartı olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınmalıdır. İkinci koşul, ret kararının kesinleşmesinden sonra ortak hayatın yeniden kurulamamış olmasıdır. Hemen belirtilmedir ki, ortak hayatın kurulması ile kastedilen, evlenmenin genel hükümlerinde tanınan hakların kullanılması ve yükletilen görevlerin yerine getirilmesini üstlenecek şekilde eşlerin biraraya gelmesidir. Yargıtay içtihatlarında da benimsendiği üzere çocukların ihtiyaçlarını karşılamak, ölüm, düğün gibi haklı sebeplerin gerektirdiği hâller için biraraya gelmek, TMK'nın 166/4. maddesi kapsamında ortak hayatın yeniden kurulduğu anlamına gelmez.Üçüncü koşul ise ret kararının kesinleşmesinden sonra üç yıllık bir sürenin geçmesidir....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların, dayanak boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra bir araya gelmediği ve ortak hayatın yeniden kurulmadığı, fiili ayrılık nedeniyle kanununi koşulları oluştuğundan davanın kabulüne karar verilmesinin, fiili ayrılık döneminde davalı kadına atfı kabil bir kusurun varlığı ispatlanamadığından boşanma davası açarak boşanma sebebi oluşturan, birlik görevlerini yerine getirmeyen, çocukların ihtiyaçlarıyla ilgilenmeyen davacı erkeğin tam kusurlu olması nedeniyle davacı kadın lehine maddî tazminata hükmedilmesinin doğru olduğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumuna göre davalı kadın lehine hükmedilen maddî tazminat miktarının az olduğu, ancak gerek reddedilen boşanma davasında, gerekse eldeki dava da boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden davalı kadının kişilik haklarının saldırıya uğradığının ispat edilemediği ve kanuni koşulları oluşmadığından davalı kadının manevî...
Evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında af niteliğinde davranışlar gerçekleşmişse, artık bu davranışlar boşanma hükmüne esas alınamaz. Boşanma davalarında af olgusunun gerçekleştiğinin kabul edilebilmesi için öncelikle bu yönde bir iddia ve bu iddianın; kayıtsız şartsız bir irade beyanı, eğer yoksa en azından affı gösterir nitelikte tutum ve davranış ile ispatlanmış olması gerekmektedir. Genel bir ifadeyle af niteliğinde sayılabilecek davranışlar; barışmış olmak, af iradesini göstermek, hoşgörü ile karşılamak ve olaylara rağmen birliği sürdürmek şeklinde ifade edilebilir. Eşlerin evlilik birliğini kurtarmak maksadıyla birliğin devamı yönünde iyi niyetli girişim ve barış müzakerelerinin boşanma davalarında af niteliğinde sayılamayacağı kuşkusuzdur. Boşanmaya sebep olan olayların hoşgörü ile karşılanması nedeniyle af gerçekleşmeli ve bunun sonucunda da; tarafların yeniden birlikte olmaları yani ortak hayatın yeniden kurulmuş olması gereklidir. 23....
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, taraflarca 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma ve fer'îleri istemine ilişkin davalarda taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, erkeğin boşanma davasının kabulü kararının yerinde olup olmadığı, kadın yararına tedbir ve yoksulluk, iştirak nafakası ile tazminat şartlarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği, miktarlarının uygun olup olmadığı, velâyetin anneye verilmesinin doğru olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 2....
birinci fıkrasına dayalı birleşen boşanma dava dilekçesinde; daha önce boşanma davası açtığını, ancak boşanma davasının red olduğunu, bu kararın 22.02.2016 tarihinde kesinleştiğini, kesinleşmenin üzerinden 3 yıl geçtiğini, tarafların üç yıllık süre boyunca tekrar bir araya gelmediklerini, açıklanan nedenlerle ortak hayatın yeniden kurulmaması nedeni ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası gereği boşanmalarına karar verilmesini, ortak çocuğun velâyetinin ortak velâyet olarak belirlenmesini, ortak çocuk ile müvekkili arasında kişisel ilişkinin tesis edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Dava; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 166/3 maddesine dayalı anlaşmalı boşanma istemine ilişkindir. Mahkemece, Türk Medeni Kanunu'nun 166/3. maddesi gereği tarafların anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verilmiş olup davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin bu yöndeki diğer bir ifadeyle gerek boşanmanın mali sonuçları, gerekse çocukların durumu hususunda kabul edilen düzenlemeleri kapsayan irade beyanından dönmesini engelleyici yasal bir hüküm bulunmamaktadır. Bu halde anlaşmalı boşanma davasının "çekişmeli boşanma" (TMK m. 166/1- 2) olarak görülmesi gerekir....
ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ TARİHİ : 11/03/2021 NUMARASI : 2019/53 ESAS,2021/151 KARAR DAVA KONUSU : Boşanma (Ortak Hayatın Yeniden Kurulmaması Sebebiyle) KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmakla, duruşma yapılmadan dosya incelendi gereği düşünüldü; TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalının 1997 yılında evlendiklerini bu evliliklerinden 3 çocuklarının bulunduğunu, müvekkilinin işi gereği yaz aylarında Devecipınar Köyünde kalıp kış aylarında Kayseri'de yaşadıklarını, müvekkilinin çiftçi olduğunu, davalının ise ev hanımı olup evlilikte üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeyip çocuklarına fiziksel ve psikolojik şiddet uygulayıp müvekkiline hakaret ettiğini, müvekkili adına kayıtlı olup ancak davalının kullanımında olan 0 534 309 55 95 nolu hatta sürekli olarak...
ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ TARİHİ : 11/03/2021 NUMARASI : 2019/53 ESAS,2021/151 KARAR DAVA KONUSU : Boşanma (Ortak Hayatın Yeniden Kurulmaması Sebebiyle) KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmakla, duruşma yapılmadan dosya incelendi gereği düşünüldü; TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalının 1997 yılında evlendiklerini bu evliliklerinden 3 çocuklarının bulunduğunu, müvekkilinin işi gereği yaz aylarında Devecipınar Köyünde kalıp kış aylarında Kayseri'de yaşadıklarını, müvekkilinin çiftçi olduğunu, davalının ise ev hanımı olup evlilikte üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeyip çocuklarına fiziksel ve psikolojik şiddet uygulayıp müvekkiline hakaret ettiğini, müvekkili adına kayıtlı olup ancak davalının kullanımında olan 0 534 309 55 95 nolu hatta sürekli olarak...