Davalı-davacı kadın tarafından açılan tedbir nafakası davasında ise, kadının ayrı yaşamada haklı olduğu kabul edilerek kadın ve yanında kalan ortak çocuk için ara karar ile verilen 100,00 TL tedbir nafakasının, kararın kesinleşmesinden itibaren ayrı ayrı 250,00 TL iştirak ve yoksulluk nafakası olarak devamına karar verilmiştir. Yoksulluk ve iştirak nafakası, boşanma davasının eki niteliğindedir. Somut olayda erkeğin açtığı boşanma davası reddedilmiştir. Bu husus nazara alınmadan kadın yararına yoksulluk ve iştirak nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Ancak bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün bu yönden düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir (HUMK m. 438/7)....
Davacı kadın dava ve cevaba cevap dilekçelerinde tedbir nafakası talebinde bulunmuş açıkça yoksulluk nafakası yönünden bir beyanda bulunmamış, 09.09.2015 tarihli esasa ilişkin beyan dilekçesiyle yoksulluk nafakası ile talep edilen nafakaların yıllık üfe oranında artırılmasını talep etmiş, davalı tarafın ise bu taleplere açık muvafakati olmamıştır. İşbu talepler iddianın ve savunmanın genişletilmesi niteliğindedir. Davacı tarafından bu konuda usulünce yapılmış bir ıslah işlemi de bulunmamaktadır. O halde, davacının yoksulluk nafakası (TMK. m. 175) ile nafakalara yönelik olarak istenilen yıllık üfe oranında artış talepleri hakkında “karar verilmesine yer olmadığına" karar verilecek yerde yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur....
Davacı, anlaşmalı olarak boşanacağı düşüncesi ile nafaka talebinin bulunmadığını bildirmiş ise de, davalı boşanma isteğini kabul etmediğinden, dava çekişmeli boşanmaya dönüşmüş, davacı 14.07.2011 tarihli dilekçe ile yoksulluk nafakası talebinde bulunmuştur. Davacının dava dilekçesinde yer alan nafaka talebi olmadığına ilişkin beyanı anlaşmalı boşanmaya karar verilmesi halinde geçerlidir. Davaya çekişmeli boşanma olarak devam edildiğine göre, davacının yoksulluk nafakası talebinin olmadığı söylenemez. Toplanan delillerden, davacının sürekli bir işinin ve düzenli bir gelirinin bulunmadığı, boşanma ile yoksulluğa düşeceği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 175. madde koşullarının davacı yararına gerçekleştiği gözetilmeden, yazılı gerekçe ile davacının yoksulluk nafakası isteğinin reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı tarafından kusur belirlemesi, tazminat talepleri ile yoksulluk nafakası talebinin reddi ve çocuk ile diğer taraf arasında tesis edilen kişisel ilişki yönünden; davalı tarafından ise çocuk için hükmedilen iştirak nafakası miktarı ile yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özelllikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacının tüm, davalının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan yönlere ilişkin temyiz itirazları yersizdir. 2- Davacı, velayetine bırakılan müşterek çocuk için aylık 300 lira iştirak nafakası talep etmiştir....
Bu karar davalı-karşı davacı erkek tarafından ”kadının davasının kabulü, kusur tespiti, tazminatlar ve kadın yararına takdir olunan yoksulluk nafakası” yönünden temyiz edilmiş, Dairemizce “kadının davasının kabulü, kusur tespiti, tazminat ve yoksulluk nafakası yönünden” bozulmuştur. Müşterek çocuk yararına takdir olunan 200 TL tedbir ve iştirak nafakası temyizin kapsamı dışında bırakılmak suretiyle kesinleştiği halde, iştirak nafakası 300 TL'ye çıkartılmak suretiyle yeniden hüküm tesis edilmiştir. Usulü kazanılmış hak gözetilmeden, temyiz edilmeksizin kesinleştiği halde müşterek çocuk yararına 300 TL iştirak nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiştir....
Mahkemece, dava dilekçesinin davalıya 05.06.2012 tarihinde tebliğ edildiği, davalının süresinden sonra 07.03.2013 tarihinde verdiği dilekçe ile yoksulluk nafakası talep ettiği ve davacının bu talebe ön inceleme duruşmasında açık muvafakati olmadığı gerekçesiyle, yoksulluk nafakası talebi ile ilgili olarak karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de, ön inceleme duruşması 26.03.2013 tarihinde yapılmış olup davalı (kadın)'ın yoksulluk nafakası talebini içerir 07.03.2013 tarihli dilekçesi ön inceleme aşamasına henüz geçilmeden verildiğinden talep sonucunun genişletildiğinden söz edilemez. O halde, davalı (kadın)'ın yoksulluk nafakası talebi ile ilgili olarak olumlu yada olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir....
nafakası her gün doğup yeniden işlemeye başlayacağından kadın için talep tarihinden itibaren tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren hükmedilmesi doğru değil ise de; bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün bu yönden düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir (HUMK md. 438/7)....
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 1. bölümünün 5. paragrafındaki "maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası talebinin reddine" sözcüklerinin hükümden çıkartılmasına, bunun yerine "maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası talepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına" sözcüklerinin yazılması suretiyle hükmün bu bölümünün düzeltilmiş şekliyle, temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.20.02.2014(Prş.)...
Mahkeme hükmü, Dairemizin 29.05.2012 tarihli kararıyla tazminat miktarları ve tedbir nafakası yönünden bozulmuştur. Temyize konu olan yoksulluk nafakası ile, hüküm kurulmayan vekalet ücreti yönünden ise bozma yapılmadığına göre, mahkemenin kararı bu yönden kesinleşmiştir. Bozmadan sonra yapılan yargılama sonucu, kesinleşen yönler nazara alınmadan, yoksulluk nafakasının artırılması ve davalı kadın yararına vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Ancak bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün bu bölümlerinin düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir (HUMK md. 438/7)....
"yasal düzenlemesi karşısında takdir olunan nafakanın 'tedbir nafakası' olduğu gözardı edilerek 'yardım nafakası' olarak hüküm tesisi doğru değilse de, belirtilen bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK'nun 438/VII. maddesi gereğince hükmün 1.bendinde yeralan; "...aylık 500TL yardım nafakası...", ifadesinin çıkarılarak, yerine; 1.bendine "...aylık 500TL tedbir nafakası..." ifadesinin yazılmak suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.05.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi....