Mahkemece kadının birleşen bağımsız tedbir nafakası davası (TMK m.197) kabul edilerek kadın yararına 750 TL, çocuklar yararına 500’er TL tedbir nafakasına hükmedilmiştir. Gerekçeli kararın hüküm fıkrasında tedbir nafakalarının yoksulluk ve iştirak olarak nitelendirilmesi maddi hataya dayalı olup, sonuç doğurmaz. Mahkemece, Dairemizin 19.12.2016 gün, 2016/13574 esas.-2016/15771 karar sayılı bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda tarafların boşanmalarına karar verilmiş, ancak kadının talep ettiği iştirak ve yoksulluk nafakaları yönünden bir hüküm kurulmamıştır. Bu nedenle erkeğin kabul edilen boşanma davasında kadının talep ettiği yoksulluk nafakası ile velayeti anneye verilen ortak çocuklar için iştirak nafakaları yönünden olumlu-olumsuz bir hüküm kurulmaması da doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....
Yasal gereklilik böyleyken, davalı-davacı erkeğin asıl davada süresinde sunduğu cevap dilekçesinde maddi-manevi tazminat (TMK m. 174/1-2) ve yoksulluk nafakası (TMK m. 175) talepleri bulunduğu halde; bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 19.09.2018 (Çrş.)...
Bu husus gözetilmeden kadının ağır kusurlu kabulü ve yanılgılı kusur belirlemesine bağlı olarak davalı-karşı davacı kadının maddi ve manevi tazminat (TMK. m. 174/1-2) isteklerinin reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. 2- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. (TMK. M. 175) Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-karşı davacı kadının kusurunun olmadığı, herhangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde davalı-karşı davacı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir....
TMK. 327/1.maddesine göre; çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından sağlanır. Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. (TMK. 328/1) Yukarıda...an yasa maddesindeki düzenlemeye göre iştirak nafakası çocuğun ergin olması ile kendiliğinden sona ereceğinden, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı yoktur. Somut olayda;..., 03.02.1987 doğumlu olup; dava tarihi 28.09.2011'dir. İştirak nafakası çocuğun reşit olduğu tarihte kendiliğinden sona erdiğinden, mahkemece davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği ve hakimin takdir yetkisi kapsamında kalmadığından hükmün HUMK.438/VII, C.2 hükmü ile 6100 sayılı yasanın 370/2, ek 3/1 maddesi gereği düzeltilerek onama karararı verilmesi gerekmiştir....
Kadın lehine boşanma davası açılmadan önce ayrı bir dava ile hükmolunan nafaka tedbir niteliğinde olup boşanma hükmünün kesinleşmesi ile ortadan kalkacağından, davacı kadının yoksulluk ve iştirak nafakası talepleri hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verileceği yerde yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. 3-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK m. 174/1) ve manevi (TMK m. 174/2) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır....
O halde, mahkemece yapılacak iş; davalının gelir durumu, çocukların ihtiyaçları, davacının çocuklar için katlandığı masraflar değerlendirilerek ve hakkaniyet ilkesi (TMK.'nun 4.maddesi)de gözetilerek, daha uygun bir yardım nafakası takdir etmekten ibarettir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50 ve 51. maddesi maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun, miktarda maddi (TMK m. 174/1) ve manevi (TMK m. 174/2) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğra bulunmamıştır. 3-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. 4-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre çocukların ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir....
Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle tarafların Türk Medeni Kanununun 174/1 maddesi kapsamında maddi tazminat isteklerinin bulunmadığının anlaşılmasına göre, davalı-karşı davacı kadının tüm, davacı-karşı davalı erkeğin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Dava 02.12.2014 tarihinde, birleşen dava ise 05.01.2015 tarihinde açılmış, mahkemece davalı- karşı davacı kadın yararına ilk kez dava tarihinden geçerli olmak üzere 09.06.2016 tarihli karar duruşmasında tedbir nafakasına (TMK m. 169) hükmolunmuştur. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davacı-karşı davalı erkek ile davalı-karşı davacı kadının sürekli gelir getiren bir işte çalıştıkları ve gelirlerinin denk miktarda olduğu, kadın yararına tedbir nafakası (TMK m. 169) koşullarının oluşmadığı anlaşılmaktadır....
Durum böyleyken davacı-davalı kadının daha fazla kusurlu olduğu yönündeki kusur belirlemesi ve bu hatalı kusur belirlemesi sonucu davalı-davacı erkek yararına maddi (TMK. Mad 174/1) ve manevi (TMK. Mad. 174/2) tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiştir. 3-Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. (TMK m.175) Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-davalı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde, davacı-davalı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir....
Mahkemece; TMK 329 ve 331. maddeleri uyarınca ana ve babasının küçüğün giderlerine katılması gerektiği, tarafların mahkemece onaylanan protokol uyarınca, iştirak nafakasına hükmedilmeksizin boşanmalarına dair verilen kararın kesinleşmesinden 9 ay sonra, boşanma davasında niçin nafakadan vazgeçildiği ve yeni davada istenilmesinin gerekçeleri de yeterince açıklanmadan çok kısa bir süre içinde yeniden dava açılmasının hakkaniyete uygun bulunmadığı, anne ya da babanın geleceğe dönük olarak küçüğün giderlerine ilişkin nafakadan vazgeçmesinin mümkün olmadığı ancak dava konusu olayda maddi taleplerden vazgeçerek boşanmayı temin eden ve bu kararı temyiz etmeyen davacının aradan çok kısa süre geçince dava açması TMK 2. maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılmasını teşkil ettiği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir. TMK.'...