Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımında ve yetki itirazında bulunduğunu, davacı Neriman ile anlaşma protokolü düzenledikleri, davacının protokolden haberdar değilmiş gibi yasaya aykırı davrandığını, üfeye göre nafakaların artırıldığını, çocuklar için 300,00- ' er TL değil protokol tarihinden itibaren üfe artışına göre ödeme yapıldığını, sorumluluklarını protokole göre yerine getirdiğini, davacının protokol gereğince feragat etmesi gereken icra takiplerinden feragat etmediğini, elindeki tüm mal varlığını 300.000,00- TL değerindeki Erkilet Köyündeki daireyi davacıya devrettiğini, davacının bu evde oturduğunu, kendisinin yeni bir evlilik yaptığını ve 1 çocuğunun olduğunu, yeni hayatında borçlandığını, eşinin ev hanımı olduğunu bu sebeplerle davada Dörtyol Asliye Hukuk Mahkemelerinin (Aile Mahkemelerinin) yetkili olduğunu ve davanın reddine, yargılama giderlerinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir....

Tarafların protokol maddesini düzenleme amacının, dinlenme tesisinin belirli bir süre için işletilmesini davacıya bırakmak olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, dosya içinde bulunan ticaret sicil kayıtlarına göre protokol tarihinde davalılar şirketi tek başlarına temsil ve ilzama yetkili bulunmamaktır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğine, şirkete ait dinlenme tesisinin belirli süre için davacıya bırakılmasına ilişkin düzenleme, tasarruf işlemi olarak geçersiz olsa dahi bir taahhüt işlemi olarak geçerlidir....

    hesaplanan dolar karşılığı olarak iadesini talep etmesinin hakkaniyete uymadığını, zira sözleşmenin 8. maddesinin 1 ve 2. fıkralarının bu ilişki çerçevesinde zımnen ortadan kaldırıldığını, ilk dönemlerde dahi 800 kişi üzerinde gerçekleşmeyen işlemlerde 800 kişi üzerinden gerçekleşen ve 700 kişinin altında olacak şekilde maaş ödemelerinin yapıldığı 40 ay boyunca bu yönde bir itirazının olmayıp, zımni olarak bu hükümlerin uygulanamaz hale getirildiğini, sözleşme ilişkisini çekincesiz devam ettirip ödemelerini yaptığını, davacının kötü niyetli olduğunu, protokol hükümlerinin hukuken hiçbir şekilde cezai şart olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını belirterek, haksız ve dayanaksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....

      ın Kırklareli Cezaevi Komutanı olduğunu dönemde cezaevinde yatan ... ... ... ile yakın ilişki kurduğunu, kendisine yardımda bulunduğunu, Başbakan seçilmesinden sonra kendisini çağırıp bir isteğinin olması halinde danışmanı aracılığıyla yerine getirilmesini ifade ettiğini belirterek sulama projeleri için kredi bulmaya çalışan katılanlarda güven tesis ettikleri, sanıkların Avrupa Birliği’nden temin etmeyi vaadettikleri kredi karşılığında %10 komisyon alma konusunda katılanlarla anlaştıkları, aralarında bir protokol imzaladıkları ve yaptıkları protokol gereği Avrupa Birliği’nden alınacak paranın katılan ...’ın başkanı olduğu sulama birliğine yatması halinde ödenmek üzere 3 adet bononun hazırlandığı, sanık ...’a verildiği, sanığın kendisini jandarma yarbay olarak görev yapması nedeniyle sıkıntılar olabileceğini, bu nedenle kardeşi olan sanık ...’ın protokolü imzalamasını talep ettiği, bu talebin katılanlar tarafından kabul edildiği, bu protokole istinaden sanık ...’a 500.000, 2.250.000 ve 2.000.000...

        Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma sebebi sayılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir 2- Temyiz nedenlerine hasren yapılan incelemede; Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle * boşanma kararının kesinleşmesinden sonra küçük ...için takdir edilen nafakanın iştirak nafakası; davalı kadın için takdir edilen nafakanın ise yoksulluk nafakası olduğunun anlaşılmasına göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine peşin alınan harcın mahsubuna, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.31.05.2007 per....

          Gerçekleşen bu sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayınladığı ÜFE artış oranı nazara alındığında takdir edilen miktarlar çok olup, TMK’nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmamıştır....

            Bu durumda reddedilen nafakanın bir yıllık tutarı nazara alındığında, hüküm temyiz edilebilir nitelikte olup miktarın kesinlik sınırının üstünde olduğu; ancak, bu hususun ilk inceleme sırasında gözden kaçmış olduğu anlaşılmakla, davacının bu yöne ilişkin karar düzeltme talebinin kabulüne, temyiz talebinin reddine ilişkin Dairemiz kararının kaldırılmasına, temyiz isteğinin incelenmesine karar vermek gerekmiştir 2-Davacının temyiz sebebine hasren yapılan incelemeye gelince; Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre müşterek çocuğun ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma-Nafakanın Artırılması--Nafakanın Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Birleşen nafaka artırımı dosyasında davacı... ile davalı ...'in, birleşen nafakanın kaldırılması dosyasında davalı ...'in vekaletnamesi bulunmamaktadır. Vekaletnamelerin eklenerek gönderilmesi, ibraz edilmediği takdirde karar ve temyiz dilekçelerinin davacı-davalı ... ve davalı-davacı ...'e tebliği ile tebliğ belgelerinin eklenerek gönderilmesi için dosyanın mahalline GERİÇEVRİLMESİNE oybirliğiyle karar verildi. 27.02.2007...

                Somut olayda, uyuşmazlık esas itibariyle, Adıyaman Geçici Barınma Merkezinde ikamet eden Suriyelilerin niteliklerinin arttırılması, istihdama katılacaklara mesleki eğitimler verilmesi ve bu kapsamda belge almalarının sağlanması amacıyla taraflar arasında imzalanan protokolün uygulanmasından kaynaklanmakta olup, uyuşmazlığın çözümünün de yine karşılıklı olarak tarafların hak ve yükümlülüklerinin belirlendiği protokol hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu durumda, davacı ile idare arasında, idarenin kamu gücünü kullanmaktan kaynaklanan ayrıcalıklı yetkilerine dayanmaksızın, özel hukuk ilişkisi sonucunda yapılan protokol hükümlerinin uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlığın, görüm ve çözümünün adli yargının görev alanında bulunduğu kabul edilmelidir....

                  Şti. arasında 27.10.2010 tarihinde faktoring sözleşmesi imzalandığını, davacının sözleşmeye kefil olduğunu, sözleşme uyarınca adı geçen dava dışı şirketin davalıdan finansman sağladığını, faktoring sözleşmesinden kaynaklı bakiye borcun ihtarnameye rağmen ödenmemesi nedeniyle borçlular aleyhine icra takibi yapıldığını, takip konusu bonodaki imzalara itiraz sonucu açılan icra hukuk mahkemesindeki davanın yargılaması sırasında faktoring sözleşmesinden kaynaklı borcun tasfiyesi maksatlı 26.06.2012 tarihli protokol hazırlandığını, protokol hükümlerinin uygulanmaması sebebi ile müvekkili şirketin 27.10.2010 tarihli faktoring sözleşmesine dayanarak icra takibi başlattığını, takip dayanağının 26.06.2012 tarihli protokol olmadığını, aksi halde dahi davacının protokolü kefil sıfatı ile imzaladığını savunarak, davanın reddi ile tazminata hükmolunmasını istemiştir....

                    UYAP Entegrasyonu