Türk Medeni Kanununun 178. maddesine göre açılan yoksulluk nafakası talebi için yeni vakıa ve delillere dayanılması, yeniden kusur belirlemesi mümkün değildir. Hakim kesinleşen boşanma davasındaki tarafların kusur dağılım ve derecesine bakıp, nafaka isteğini buna göre karara bağlayacaktır. Bu bağlamda, yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için, boşanma hükmünün kesinleşmesi ve nafaka talep eden eşin, boşanmaya neden olan olaylarda, diğer eşe nazaran daha ağır kusurlu bulunmaması gerekir. Eşit kusur halinde, yoksulluk nafakasının diğer koşulları oluşmuş ise yoksulluk nafakası talep edilebilir. Boşanmaya neden olan olaylarda, tamamen veya daha fazla kusurlu olan eş, yoksulluk nafakası talep edemez....
Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik sözkonusu değildir. O halde; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yoksulluk nafakasının yazılı şekilde yüksek oranda artırılması doğru görülmemiştir....
Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından; yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı kadın tarafından açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonucunda, ilk ederce mahkemesince 22.06.2017 tarihli karar ile tarafların TMK. 166/1. maddesi gereğince boşanmalarına, davacı kadın lehine tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmiş, davalı erkeğin kusur belirlemesi ve nafaka yönlerinden istinaf talebi üzerine bölge adliye mahkemesince gerekçede çelişki bulunması nedeniyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, dosya mahkemesine iade edilmiştir....
Kendisine aylık 300 TL yoksulluk nafakası bağlanmış, boşanmadan sonra davalıya babasının ölümüyle aylık 805 TL ölüm aylığı bağlanarak, asgari ücret seviyesinde bir gelire kavuşmuştur. Aldığı nafaka ile geçinmesi günümüz ekonomik koşullarında mümkün görünmediğine göre, aldığı nafaka ile, ölüm aylığı maaşı miktarı toplamı ise, davalıyı yoksulluktan kurtaracak nitelikte bulunmadığı açıktır. Zira yoksulluk durumu, günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. Bu nedenle yoksulluk nafakasının tümüyle kaldırılması doğru görülmemiştir. Ne var ki davacı, yoksulluk nafakasının kaldırılmasını, olmadığı takdirde indirilmesini talep etmiştir....
Öncelikle belirtilmelidir ki, yoksulluk nafakası, boşanma ile yoksulluğa düşecek olan eş için verilen bir nafaka türü olup, söz konusu bu nafaka boşanma davası kesinleştikten sonra işlemeye başlar. Yoksulluk nafakası boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biri olup, 4721 sayılı TMK’nın175. maddesinde: “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” Şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un “Tazminat ve nafakanın ödenmesi” başlıklı 176. maddesi ise; “Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir. Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez....
Kadın için yoksulluk nafakası verilmesi açısından: Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, kusur durumuna, günün ekonomik koşullarına göre kadın lehine yoksulluk nafakası verilmesinin yerinde olduğu, hükmedilen yoksulluk nafakası miktarının da yerinde olduğu anlaşıldığından davacı erkek vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Erkek için maddi - manevi tazminat verilmemesi açısından: Geçimsizliğe sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu, tam kusurlu erkek lehine tazminat verilmemesinin doğru ve yerinde olduğu anlaşıldığından davacı erkek vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:AİLE MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı; ...Aile Mahkemesinin 2007/376 Esas sayılı dosyası ile 12.7.2007 tarihinde boşandıklarını, davalı için 750,00 TL yoksulluk nafakası ödemesine karar verildiğini, davalının çalışmaya başladığını, yoksulluk nafakası şartlarının ortadan kalktığını, bu nedenle nafakanın kaldırılması ile sebepsiz ödenen 6.000 TL nin iadesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; asgari ücret yoksulluğu ortadan kaldırmadığından, müşterek çocuk da anne yanında olmakla ödenen kısım harcandığından davanın reddini savunmuştur....
Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasına göre; nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir ve giderinde, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; taraflar Akyazı Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/350 Esas ve 2009/124 Karar sayılı ve 12.03.2009 tarihli ilamla boşanmışlar, boşanma ilamı 09.06.2010 günü kesinleşmiş, boşanma ilamıyla davacı lehine aylık 150,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiş, eldeki artırım davası 24.11.2014 tarihinde açılmıştır. Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişiklikler ve ÜFE artış oranları dikkate alındığında davacı lehine hükmedilen yoksulluk nafakası miktarı fazladır....
Mahkemece, taraflar hakkında başkaca bir sosyal ekonomik durum araştırması yapılmamıştır.Dosya içerisinde bulunan taraflar arasındaki boşanma ve nafaka artırım dava dosyalarının incelenmesinden, davalı kadının ev hanımı olduğu, çalışmadığı, geçimini aldığı nafaka ile sağladığı anlaşılmaktadır.Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararlarında "asgari ücretle çalışılmakta bulunulması" yoksulluk nafakası bağlanmasını veya yoksulluk nafakasının ortadan kaldırılmasını gerektiren bir durum olarak kabul edilmemiştir....
Hukuk Dairesi 29.12.2011 tarihli kararı ile Yerel Mahkeme kararını onamış, hüküm; 05.04.2012 tarihinde kesinleşmiştir.Davacı vekili işbu nafaka kaldırım davasını 09.03.2011 tarihinde henüz yoksulluk nafakasına ilişkin Yerel Mahkeme kararı kesinleşmeden açmıştır. Karar kesinleşmeden önceki nafaka yoksulluk değil; tedbir nafakası mahiyetindedir. Dava açılmasının usul hukuku bakımından en önemli sonuçlarından biri de; davanın açıldığı tarihteki durumuna göre karara bağlanmasıdır. Dava açıldığı anda ortada kaldırılması talep edilebilecek bir yoksulluk nafakası bulunmadığından, davanın bu gerekçe ile reddedilmesi gerekmekte olup, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 19.11.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi....