ödemelerinde 3 aylık aksama olduğunu belirterek aylık 1.400... doları ödenmesini talep ettiğini, yapılan araştırmada bankadan kaynaklanan bir nedenle son üç ay davalıya ödeme yapılmadığının görülmesi üzerine, 2006 yılının 7,8,9 ve 10. aylarına ilişkin 4.000 TL nafaka borcunun ödendiğini, belirttikleri üzere nafakanın tarafların şifahi anlaşmaları gereğince 1.000 TL olduğunu, ayrıca davalının boşanma sonrasında ekonomik durumunun önemli ölçüde düzeldiğini ve nafakaya gereksiniminin bulunmadığını belirterek, aylık nafaka miktarının 1.000 TL olduğunun ve davacının nafaka borcu bulunmadığının tespiti ile dava tarihi itibariyle yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Hukuk Dairesi'nin 2012/4119 Esas, 2012/7991 Karar ve 26/03/2012 tarihli kararı) Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.04.2005 tarih ve 2005/3- 169 E-2005/235 K. sayılı kararı ile nafaka davalarında kanun yolu başvurusunda, reddedilen ve kabul edilen yıllık nafaka( farkı) miktarının dikkate alınacağı açıklanmıştır. Karar tarihi itibarıyla miktar veya değeri 8.000,00 Türk Lirasını geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir (6100 sayılı HMK m.341/2). Davada, müşterek çocuk için arttırılan iştirak nafakası aylık 350,00 TL, yoksulluk nafakası ise aylık 400,00 TL olup, ayrı ayrı kabul edilen yıllık nafaka farkının toplamları 8.000,00 TL'yi geçmemektedir. Hüküm, arttırılan yıllık nafaka farkı miktarı itibariyle her bir nafaka yönünden kesin niteliktedir. Kesin olan kararların, istinaf istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi (6100 sayılı HMK m.346) Bölge Adliye Mahkemesince de karar verilebilir (6100 sayılı HMK m.352)....
Aile Mahkemesinin 14/02/2014 tarih, 2013/760 Esas, 2014/816 Karar sayılı kararı ile boşandıkları, kararın kesinleştiği, davacı yararına aylık 500 TL yoksulluk nafakası bağlandığı, aradan geçen zamanda tarafların sosyal ekonomik durumları, paranın alım gücünde davacı aleyhine meydana gelen değişiklik nedeniyle dengenin yeniden sağlanabilmesi nedeniyle mahkemece davacı yararına hükmedilen aylık 500 TL yoksulluk nafakasının aylık 2.200 TL'ye çıkarılarak, nafakanın her yıl TÜİK tarafından belirlenen ÜFE oranında arttırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince nafaka takdirinde sağlanan denge TÜİK'in yayınladığı ÜFE oranı oranında artırılarak sağlanmaya çalışılmış ise de; nafaka yükümlüsünün memur olduğu, ek işten elde ettiği gelirin net olarak tespit edilemediği, nafaka yükümlüsünün maaş gelirinin ÜFE oranında artmadığı gözetildiğinde, davacı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının miktarı çoktur....
Yargıtay'ın bu konudaki yerleşmiş uygulamasına göre; nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir ve giderinde, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır....
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile davacının kendisi için yoksulluk nafakası talebinin, anlaşmalı boşanma davasındaki nafaka talebinden feragati nedeniyle reddine, müşterek çocuğu yönünden takdir edilen aylık 200 TL iştirak nafakasının dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 240 TL'ye çıkartılmasına karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yoksulluk nafakasına ilişkin tüm temyiz itirazlarının reddine, İştirak nafakasına yönelik temyiz itirazlarına gelince; Türk Medeni Kanunu'nun 327/1. maddesinde; çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin anne ve baba tarafından karşılanacağı hükme bağlanmıştır. Aynı yasanın 328/1.maddesi hükmü gereğince ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir....
Hakim, yoksulluk nafakasının takdirinde, nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile, nafaka yükümlüsü kocanın gelir durumu arasında bir oranlama yaparak, taraflar arasında sağlanan dengeyi koruyarak bir karar vermelidir. Bu verilecek karar da TMK.nun 4.maddesi kapsamında hakkaniyete uygun olmalıdır. Somut olayda, tarafların 03/06/2014 tarihinde kesinleşen karar ile boşandıkları, eldeki davanın 18.07.2014 tarihinde açıldığı boşanma davasında davalı erkeğin daha ağır kusurlu bulunduğu, davalı kadın lehine aylık 1000 TL tedbir nafakasına hükmedildiği ancak davacı kadının talebi olmadığı için yoksulluk nafakası takdir edilmediği, kesinleşen boşanma ilamına göre davacı kadının yoksulluk nafakası talep hakkının bulunduğu anlaşılmaktadır....
Nafaka alacaklısı kadının, elde ettiği gelirin yukarıda belirtilen zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılaması beklenemez. Başka bir anlatımla, davalının eline geçen toplam gelir miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir. Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, ihtiyaçları ve harcamaları dikkate alındığında, yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları doğrultusunda davalı kadının maaş gelirinin bulunması, hakkında hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez. Bu durum yoksulluk nafakasının indirilmesi nedenidir. Bu nedenle davalı kadın hakkında yoksulluk nafakasının kaldırılması hakkaniyete uygun bulunmamıştır....
Somut olayda; davacının yoksulluk nafakasının kaldırılması talebinin yanı sıra davalının işe giriş tarihinden başlamak üzere davacının nafaka borcu olmadığının tespiti ve fazla ödenen nafaka bedellerinin istirdadı talepleri de bulunduğu halde, mahkemece; tüm talepler hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece; anılan kanun maddelerine uyularak yapılan yargılama sonunda oluşturulacak hükümde davacının sözkonusu yoksulluk nafakasının kaldırılması talebinin yanı sıra davalının işe giriş tarihinden başlamak üzere davacının nafaka borcu olmadığının tespiti ve fazla ödenen nafaka bedellerinin istirdadı taleplerinin de olumlu veya olumsuz şekilde karşılanması ayrıca yoksulluk nafakasının hangi tarihten itibaren kaldırıldığının belirtilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir....
HGK.nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması," yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir. (HGK. 7.10.1998 gün 1998/2-656 E.,1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2-1158-1185 sayılı ve 1.5.2002 gün 2002/2-397-339 sayılı kararları). Somut olayda; davalı kadının satış elemanı olarak çalıştığı ve maaşının 1,350,16 TL olduğu anlaşılmaktadır. Davalının aldığı 250 TL nafaka ile geçinmesi günümüz ekonomik koşullarında mümkün değildir. Aldığı nafaka ile gelirinin toplamı ise, davalıyı yoksulluktan kurtaracak düzeyde değildir. Finike Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.10.2013 tarih ve 2011/97 Esas, 2013/249 Karar sayılı boşanma ilamında da davalı kadının sürekli ve düzenli gelir getiren bir işte çalışmayıp asgari ücretli olarak geçici nitelikte bir işinin olması gerekçesi ile yoksulluk nafakası miktarının düşük tutulduğu belirtilmiştir....
Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasına göre; nafaka alacaklısının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsünün gelir ve giderinde, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; taraflar 13/01/2014 tarihinde kesinleşen karar ile boşanmışlar, anılan nafakalar bu davada takdir edilmiş ,eldeki dava ise 10/02/2015 tarihinde açılmıştır. Ekonomik ve sosyal durum araştırma sonucundan, davalı birleşen davanın davacısının itfaiyeci olduğu, 2.500.00.- TL maaş aldığı, baba evinde kaldığı, davacı birleşen davanın davalısının ise ev hanımı olduğu, 350.00.- TL kira geliri olduğu, evi olduğu, ortak çocuk Sedef ' in 11/02/2000 tarihinde doğduğu anlaşılmaktadır....