Mahkemece alınan 25/08/2020 tarihli kök bilirkişi raporunda özetle; 01/05/2018 tarihinden icra takibinin yapıldığı tarih olan 12/09/2019 tarihine kadar talep edilmesi gereken yoksulluk nafakası miktarının 70.000,00 EURO olduğu, ancak icra takibi, icra emri ile talep edilen yoksulluk nafakası miktarının 66.000,00- Euro olduğu, icra takibi- icra emri ile talep edilen 66.000,00 EURO yoksulluk nafakasının işlemiş faizinin hesaplanabilmesi için talep edilen nafaka miktarının hangi aylara ait olduğu- hangi ay için ne kadar yoksulluk nafakası talep edildiğinin alacaklısına açıklattırılması gerektiği, işlemiş faiz için devlet bankalarının takip konusu yabancı paraya (euro) fiilen uyguladığı en yüksek faiz oranlarının celp edilmesi gerektiği yönünde kanaat bildirilmiştir....
Davalı-davacı kadının yoksulluk nafakası talebine ilişkin davalının muvafakati olduğuna dair bir beyan da yoktur. Durum böyleyken, davalı-davacı kadının süresinden sonra talep ettiği yoksulluk nafakası talebi ile ilgili olarak "karar verilmesine yer olmadığına" dair karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde bu talebin kabulüne karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 15.11.2017...
Mahkemenin de kabulünde bulunduğu üzere boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-karşı davacı (kadın)'ın daha ağır kusurlu olmadığı gerçekleştiğine göre, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşeceği anlaşılan davalı-karşı davacı (kadın) yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken, her iki tarafında kusurlu olduğu gerekçesi ile isteğin reddi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple yoksulluk nafakası yönünden BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 23.02.2015 (Pzt.)...
Yargılama sırasında davacı vekili mahkemenin 15/02/2013 tarihli duruşmasındaki beyanında; dava dilekçesindeki taleplerinin sehven yoksulluk nafakası olarak yazılmış olduğunu, asıl taleplerinin TMK'nun 197.maddesinde düzenlenmiş olan ayrı yaşama hakkına dayanan parasal destek yani nafakaya ilişkin olduğunu belirtmiştir. Davalı cevap dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Mahkemece, açılan davanın yoksulluk nafakası talebine yönelik olduğu, oysa evlilik birliği devam ettiği sürece yoksulluk nafakası talep edilemeyeceği belirtilerek, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava, ayrı yaşamada haklılık nedenine dayalı olarak açılmış olan tedbir nafakası talebine ilişkindir....
Bu doğrultuda yerleşen Yargıtay uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; davacı kadının ev hanımı olduğu, davalı erkeğin emekli olduğu, bir dönem belediye başkanlığı da yaptığı, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında davacı kadının ihtiyaçlarında olağanüstü bir değişikliğin ispat edilemediği sabittir. Bu nedenle davacı kadına takdir edilen yoksulluk nafakasının Üfe oranının üzerinde artışını gerektirir bir durum yoktur. Takdir edilen artış miktarı yıllık üfe oranına uygun olduğundan davacı vekilinin nafaka miktarına yönelen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir....
Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasına göre; nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir ve giderinde, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; taraflar 10.10.2006 tarihli ilamla boşanmışlar, boşanma ilamı 12.12.2007 tarihinde kesinleşmiş, boşanma ilamıyla davacı lehine aylık 100 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiş, eldeki artırım davası 13.10.2015 tarihinde açılmıştır. Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişiklikler ve ÜFE artış oranları dikkate alındığında, davacı lehine hükmedilen yoksulluk nafakası miktarı fazladır....
Aile Mahkemesinin 2011/419 Esas ve 2012/173 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, müvekkili için 250 TL yoksulluk nafakası ve müşterek çocuk için 175 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, yoksulluk ve iştirak nafakalarının yetersiz kaldığını, çocuğun masraflarının arttığını, davalının maddi durumunun iyi olduğunu, davalının kuyumcu dükkanı ve taşınmazları olduğunu belirterek yoksulluk nafakasının 500 TL’ye ve iştirak nafakasının 400 TL’ye çıkarılmasını; birleşen ......
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Yoksulluk Nafakası-Maddi ve Manevi Tazminat Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından; nafaka ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava evliliğin boşanma ile sona ermesinden sonra açılmış bulunan maddi ve manevi tazminat (TMK m.174/1-2) ile yoksulluk nafakası (TMK m.175) taleplerine ilişkindir. Boşanma davası içerisinde harca tabi olmadan istenebilecek tazminat ve yoksulluk nafaka talepleri, boşanma davasından bağımsız olarak talep edilmesi halinde dava değeri üzerinden nispi harca tabidir. Davacı kadının bu davasından başvurma harcı ve maktu peşin harcı alınmıştır....
Dosya içerisinde bulunan taraflar arasındaki boşanma ve nafaka artırım dava dosyalarının incelenmesinden, davalı kadının ev hanımı olduğu, çalışmadığı, geçimini aldığı nafaka ile sağladığı anlaşılmaktadır. Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararlarında "asgari ücretle çalışılmakta bulunulması" yoksulluk nafakası bağlanmasını veya yoksulluk nafakasının ortadan kaldırılmasını gerektiren bir durum olarak kabul edilmemiştir. (HGK'nun 1.5.2002 gün 2-397 E-339 K. sayılı kararında olduğu gibi). Bu nedenle davalının babası üzerinden aldığı yetim aylığı yoksulluğu ortadan kaldırmayıp, bu durumun sadece nafaka miktarının tayininde nazara alınacağı hususu gözetilmeksizin davanın tümden kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ancak, kaldırma talebi, azaltma talebini de içermekte olup, bu durum nafakanın miktarını tayinde ve indirilmesinde etken olarak dikkate alınmalıdır....
Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik olduğu ispat edilmemiştir. ./.. -3- Boşanma kararı ile birlikte hükmedilen yoksulluk nafakasının her yıl ÜFE oranında artırılmasına karar verilmiş ise de, bu husus yoksulluk nafakasının artırılması için yeni bir dava açılmasına engel değildir. Davacı artırım davası ile nafakanın yeniden belirlenmesi talep edebilir....