Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı vekili katılma yolu ile istinaf dilekçesinde özetle; davacının avukatlık mesleğini icra ettiğini, nafaka ödemelerinin "nafaka" açıklamasıyla yapılması gerektiğini, bilebilecek mesleki tecrübeye sahip olduğunu, nafaka ödediğini dile getiren davacının takibin başlatıldığı 2018 yılından beri tek bir nafaka ödemesi yapmadığını, kasıtlı olarak mal varlığı bulundurmadığını, davacının bugüne kadar nafaka ödemesi yapmadığını, sadece müvekkili hesabına 19 defa çocuklarının okul giderlerine destek olmak için küçük rakamlarda ödeme yaptığını, düzensiz ve nafaka açıklaması olmaksızın davacı baba tarafından yatırılan 81.766,60- TL'lik ödemenin nafakaya mahsup edilemeyeceğini söyleyerek kararın kaldırılmasını istemiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Tüm dosya kapsamına göre; davacı aleyhine İstanbul 1....

kaldırılmasını, bunun mümkün olmaması halinde her ay kesilecek olan 365,93 TL nafaka borcunun aylık 150,00 TL'ye, birikmiş nafaka borcu adı altında kesilen 504,92 TL'nin de aylık 250,00 TL'ye indirilmek üzere her iki nafaka toplamının aylık 400,00 TL'ye indirilmesine karar verilmesini istemiştir....

Davalı tarafça 15/10/2019 tarihinde başlatılan davaya konu icra takibinde, 27/10/2011- 15/10/2019 tarihleri arasında birikmiş 19.200,00 TL nafaka alacağı ve işlemiş faiz istenilmiş, davacı tarafından ödemelere ilişkin hesap özetleri sunularak nafaka borcu olmadığına dair iş bu dava açılmıştır. İlama dayalı takipte borcun ödendiği iddiası, İİK'nın 33. maddesinde belirtilen belgeler ile ispat edilmelidir. Nafaka borcunun ödendiğine ilişkin iddianın ispatı yönünde sunulan ödeme belgelerinin geçerli olabilmesi için açıkça nafaka borcuna atfen yapıldığının yazılı olması gerektiği koşulu, Yargıtay 8. ve 12. Hukuk Dairesinin süregelen kararlarında, objektif kriterlerle yumuşatılmış olup, nafaka borçları yönünden yapılan ödemelerin, aylık nafaka miktarına, bu miktara yakın ve düzenli olarak yapılması durumunda, ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair atıf olmasa dahi, bu ödemelerin nafaka borcundan indirilmesinin hakkaniyet kuralına uygun düşeceği kabul edilmiştir....

Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde; taraflarca başlangıçta kabul edilen nafaka yükümlüsünün çalıştığı sürece nafaka ödenmesi yönündeki protokol hükmü gereğince nafaka yükümlüsünün halen çalışıyor olması karşısında uyarlama koşullarının bulunmadığı gözetilmeden, sadece nafaka alacaklısının tapu ve banka kayıtları dikkate alınarak yoksulluğunun ortadan kalktığı kanaati ile nafakanın kaldırılmasına karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir....

    İlk derece mahkemesi tarafından; davacının bildirdiği banka hesap numaralarından hesap ekstereleri istenmiş, dosya bilirkişiye tevdi edilerek rapor alınmış, nafaka borçları yönünden yapılan ödemelerin, düzenli olarak yapılması durumunda ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair atıf olmasa dahi bu ödemelerin nafaka borcundan mahsubu gerektiği, bilirkişi raporunun yeterli ve kanaat verici olduğu gerekçesi ile, şikayetin kabulüne, takip dosyasında takip tarihi itibariyle borçlunun birikmiş nafaka borcunun olmadığının tespitine, fazla ödenen miktarın iadesinin yargılamayı gerektirmesi nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davalı istinaf başvurusunda özetle; eski eşi olan davacının ödemelerinin tümünün sanki nafaka ödemesi gibi kabul edildiğini, aylık nafaka miktarının 200 TL olmasına rağmen 5.000 TL üstündeki bir çok toplu ödeme bulunduğunu, ödemelerin düzenli olmadığını, kendisi lehine hükmedilen nafaka yanında çocukları Büşra ve M....

    Yargıtay‘ın yerleşik içtihatlarına göre, nafaka borcunun ödendiğine ilişkin iddianın ispatı yönünde sunulan ödeme belgelerinin geçerli olabilmesi için, açıkça nafaka borcuna atfen yapıldığının belgede yazılı olması gerektiğine ilişkin koşul, yeni uygulamalarla yumuşatılmış olup; nafaka borçları yönünden yapılan ödemelerin, aylık nafaka miktarına ve bu miktarın katlarına denk gelecek şekilde düzenli olarak yapılması durumunda, ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair atıf olmasa dahi, bu ödemelerin, nafaka borcundan mahsubunun hakkaniyet kurallarına uygun düşeceği kabul edilmektedir. Zira, işleyen nafaka borcu bulunan bir borçlunun, yaptığı ödemelerin bu borç dışında ahlaki bir ödeme olduğunu kabul etmek hak kaybına neden olacaktır. Bunun dışında, ödemenin okul parası, servis ücreti vs gibi açıklamalar ile yapılması halinde ise, ödeme, nafakaya mahsup edilemez....

    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.04.2005 tarih ve 2005/3- 169 E-2005/235 K. sayılı kararı ile nafaka davalarında kanun yolu başvurusunda, yıllık nafaka( farkı) miktarının dikkate alınacağı açıklanmıştır. Karar tarihi itibarıyla miktar veya değeri üçbin Türk Lirasını geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir (6100 sayılı HMK m.341/2).Nafaka artış oranının belirlenmesi isteği, nafaka davasına bağlı fer'i nitelikte bir istemdir.(Yargıtay 3. HD'nin 2007/18654- 2008/17 esas ve karar sayılı ve 14.01.2008 tarihli kararı) Davada, davalı yönünden indirilmesine karar verilen aylık nafaka(farkı) miktarı 220 TL olup, toplam yıllık nafaka(farkı) miktarı üçbin Türk Lirasını geçmemektedir. Hüküm, davalı yönünden indirilmesine karar verilen nafaka(farkı) miktarı ve fer'ileri itibariyle kesin niteliktedir....

    Her ne kadar Dairemizin son içtihatlarında; nafaka borçları yönünden yapılan ödemelerin, aylık nafaka miktarına, bu miktara yakın ve düzenli olarak yapılması durumunda, ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair atıf olmasa dahi, bu ödemelerin nafaka borcundan mahsubunun hakkaniyet kurallarına uygun düşeceği kabul edilmekte ise de; somut olayda üçüncü kişi konumunda olan alacaklının annesi Gülten Taş'a yapılan ödemeler nafaka borcuna mahsup edilemeyeceği gibi, borçlu tarafından sunulan ve alacaklı adına gönderilen ödeme belgelerinin de birbirini takip eden, düzenli ödemeler olmadığı anlaşılmaktadır. Alacaklının ödemelerin nafaka borcuna ilişkin olduğu yönünde kabul beyanı da yoktur. O halde mahkemece, bilirkişi tarafından hazırlanan raporun, belgelerin nafaka borcuna mahsup edilmediğine ilişkin “B” maddesi uyarınca karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....

      2015/795 sayılı takip dosyası ile 2016 Mart-Nisan-Mayıs aylarına ait nafaka borcunu ödemediğinden dolayı şikayette bulunulduğu, takip talebinde cari nafaka alacağı talep edilmeyip adi alacak niteliğindeki geçmiş dönem nafaka borçlarının tahsilinin talep edildiği, bu haliyle atılı suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden Ezine Asliye Ceza Mahkemesinin 29/11/2016 tarihli ve 2016/162 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309/4-d. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanık hakkında nafaka hükümlerine uymamak eyleminden dolayı hükmolunan tazyik hapsinin kaldırılmasına, 05/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

        Dava, sıra cetveline şikayet istemine ilişkindir. 2004 sayılı İİK'nın 101. maddesi uyarınca hacze takipsiz iştirak koşullarını taşıyan şikayetçinin İİK'nın 206/4-C maddesi uyarınca, son bir yıl içinde tahakkuk etmiş olan nafaka alacağı rüçhanlı olacağından (İİK m. 140/3), şikayetçi alacağının nafaka kısmına münhasır olmak üzere imtiyazlı kısmının satış tarihine göre son bir yıllık süre içinde doğan bölüm olduğu, bir yıllık dönem dışında doğan nafaka alacağı bulunduğu takdirde ise rüçhansız alacak olarak hacze iştirak edeceği hususu nazara alınarak, son bir yıl içinde tahakkuk etmiş eden nafaka miktarının rüçhanlı olabileceği dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir....

          UYAP Entegrasyonu