İcra Dairesinin 2014/947 sayılı takip dosyası ile birikmiş nafaka borcunu ödemediğinden dolayı şikâyette bulunulduğu, takip talebinde cari nafaka alacağı talep edilmeyip adi alacak niteliğindeki geçmiş dönem nafaka borçlarının tahsilinin talep edildiği, bu sebeple atılı suçun unsurlarının oluşmadığı cihetle, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca anılan kararının kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü; Simav İcra Dairesi'nin 2014/947 sayılı şikayetçinin nafaka alacağına ilişkin icra takip dosyasında bulunan 30.04.2014 tarihli örnek 4-5 icra emrinde, 20.11.2013 tarihinden itibaren birikmiş nafaka alacakları ile birlikte “her ay aylık ...için 200 TL küçük çocuklar... için ayrı ayrı 125 TL tedbir nafakası” istenilmiş olup, sözkonusu istemin cari nafaka alacağına ilişkin olduğu anlaşılmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına...
Aile Mahkemesi’nin 2012/802-2013/484 E.K.sayılı ilamı olduğunu, davalı tarafın daha önce nafaka alacağının tahsili için aynı ilama dayanarak ... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2014/4276 Esas sayılı dosyası ile takip yaptığını, ancak takibe dayanak ilam temyiz incelemesinde iken müvekkili ile davalı tarafın anlaştığını, davalı vekilinin bu icra dosyasına sundukları dilekçe ile nafaka borcu ile ilgili müvekkilini ibra ettiklerini ve nafaka yoksulluk nafakasına dönüşse dahi ileriye yönelik tüm nafaka alacaklarından feragat ettiklerini bildirdiklerini, buna rağmen davalı tarafın ilam kesinleştikten sonra yeniden icra takibi yapmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek takibin iptalini istemiştir....
Yargıtay yerleşik içtihatlarıyla, nafaka borcunun ödendiğine ilişkin iddianın ispatı yönünde sunulan ödeme belgelerinin geçerli olabilmesi için açıkça nafaka borcuna atfen yapıldığının yazılı olması gerektiği koşulu, yeni uygulamalarla objektif kriterlerle yumuşatılmış olup; Dairemizin son içtihatlarında; nafaka borçları yönünden yapılan ödemelerin, aylık nafaka miktarına, bu miktara yakın ve düzenli olarak yapılması durumunda, ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair atıf olmasa dahi, bu ödemelerin nafaka borcundan mahsubunun hakkaniyet kurallarına uygun düşeceği kabul edilmektedir. Zira işleyen nafaka borcu bulunan bir borçlunun yaptığı ödemelerin bu borç dışında ahlaki bir ödeme olduğunu kabul etmek hak kaybına neden olacaktır. Aksi düşünce, aşırı şekilcilik olup, hak zayiine ve mükerrer ödemelere neden olacağından kabulü mümkün değildir....
Nafaka alacaklısı (davacılar) isterse kendi yerleşim yeri mahkemesinde dava aça-bilecekler, isterlerse davalının ikametgahı mahkemesinde (HUMK 9. madde gereğince) dava açabileceklerdir. Mahkemece, boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında (yoksulluk veya iştirak) "davalının yerleşim yeri" mahkemesinin yetkili olduğu (TMK'nın 175. maddesi) belirtilmiş ise de; yukarıda da açıklandığı gibi olayımızla ilgili yetki kuralı TMK'nın 177. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre de; "nafaka alacaklısının (davacının) yerleşim yeri" mahkemesi yetkili mahkemedir. Öte yandan bu yetki kesin yetki olmayıp, kanunun gerekçesinde de açıklandığı üzere genel yetki düzenlemesidir. Nafaka alacaklısına yukarıda belirtildiği gibi seçimlik hak tanır. Bu nedenle davalı tarafın yetki itirazı bulunmadığı takdirde mahkemece re'sen de incelenemez. Davacılar (nafaka alacaklıları) işbu davayı kendi yerleşim yerleri olan K.....
Bunun yanında 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 177. maddesinde ise nafaka davalarında yetkili olan mahkeme düzenlenmiştir. Buna göre; "Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir"Bu düzenleme ile, genellikle ekonomik ve mali açıdan güçsüz durumda olan nafaka alacaklılarının; nafaka yükümlüsünün (davalının) bulunduğu yer mahkemelerinde masraf yapıp, gelerek dava açmaları ve bu suretle mağdur olmaları önlenmek istenmiştir. Burada zayıfı korumak amacı ile genel yetki hükmü getirilmiş ve seçimlik hak tanınmış bulunmaktadır....
İcra Ceza Mahkemesinin 08/09/2015 tarihli ve 2015/266 esas, 2015/325 sayılı kararı ile aynı icra dosyası kapsamında daha önceki aylara ilişkin nafaka yükümlülüğüne uymama suçundan tazyik hapsi cezası verildiği gerekçesi ile yeniden hapsen tazyik kararı verilemeyeceğinden bahisle beraat kararı verilmiş ise de, sanığın anılan karara ilişkin nafaka borcunu ödediğinden bahisle 10/03/2016 tarihli ek karar ile cezanın düşmesine karar verildiği gibi, ödenmeyen her güncel aylık nafaka için yeni şikâyet süresinin başlayacağı, nafaka hükmüne uymamak suçunun varlığı için icra ödeme emrinin tebliği ile şikayet tarihi arasında işlemiş en az bir aylık cari nafaka borcunun bulunması gerektiği, her bir nafaka alacağı taksit miktarında bir aylık ödeme süresi bulunduğu gibi sürenin başlangıç tarihinin tespitinde icra emrinin tebliğ tarihinin esas alınması gerektiği, somut olayda ise icra ödeme emrinin sanık müdafiine 30/12/2014 tarihinde tebliğ edildiği cihetle, her bir aya ilişkin taksit borcunun o ayın...
Ayrıca; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 177. maddesinde ise nafaka davalarında yetkili olan mahkeme düzenlenmiştir. Buna göre; "Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Bu düzenleme ile, genellikle ekonomik ve mali açıdan güçsüz durumda olan nafaka alacaklılarının; nafaka yükümlüsünün (davalının) bulunduğu yer mahkemelerinde masraf yapıp, gelerek dava açmaları ve bu suretle mağdur olmaları önlenmek istenmiştir. Burada zayıfı korumak amacı ile genel yetki hükmü getirilmiş ve seçimlik hak tanınmış bulunmaktadır. Nafaka alacaklısı (davacı) isterse kendi yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilecek, isterlerse davalının ikametgahı mahkemesinde (HUMK 9.madde - HMK 6.madde gereğince) dava açabileceklerdir....
ve aylık nafaka miktarının alacaklı vekilinin talebi ve icra müdürünün eksik inceleme ve araştırma sonucu vermiş olduğu hukuka aykırı karar ile müvekkili aleyhine hükmedilen aylık nafaka miktarı 2.152,98 TL olarak belirlendiğini, nafaka miktarının artırılması konusunda TÜİK’in yayınladığı yıllık ÜFE oranında, gerekçeli kararın kesinleştiği tarih esas alınarak artırılmasının esas olduğunu, şikayet olunan tarafça ÜFE artış oranının yanlış hesaplandığını, icra müdürlüğü tarafınca da eksik inceleme ile karar verilmesi suretiyle müvekkilinden fazladan para tahsil edilmesine sebebiyet verildiğini, icra müdürlüğü tarafınca düzenlenen nafaka hesap raporları incelendiğinde müvekkilinin ödemesi gereken aylık nafaka miktarının haksız ve hukuka açıkça aykırı bir şekilde her ay 2.258,23 TL olarak belirlendiğini, Bu nedenlerle alacaklı vekilinin 03/02/2021 tarihli talebine istinaden icra müdürlüğü tarafınca 09/02/2021 tarihli tensip tutanağının ve düzenlenen haksız nafaka hesap raporlarının iptaline...
Davacı tarafından yapılan 04/02/2021 tarihli 1.000,00TL'lik ödemenin borçlunun yeğeni tarafından yapıldığı, üzerine nafaka açıklamasının yer almadığı, yine 04/02/2021 tarihli 1.500,00 TL'lik ödemenin Orçun Ünver tarafından yapıldığı, herhangi bir nafaka ödemesi olduğu belirtilmediği, bir kısım ödemelerde Çagil Eylül ayı, Çagil Kasım ayı, Çagil Ekim ayı, Çagil, Şubat ayı, Çagil Aralık ayı şerhi ile yapılan ödemelerin açıklamalarında nafaka ödemesi yazmadığı gözetildiğinde ameliyat parası için yapılan ödemenin nafaka ödemesinden düşülemeyeceğinden mahkemece davanın reddine karar verilmesi hukuken yerindedir. Tüm bu nedenlerle davacının istinaf talebinin HMK 353/1- b-1 maddesi uyarınca Esastan Reddine dairemizce oy birliği ile karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....
Davacı vekilinin yoksulluk nafakasının artırım oranına ilişkin temyiz itirazına gelince; Yoksulluk nafakasının artırım davasında; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarındaki değişikliğin, önce kurulan dengeyi bozup bozmadığı göz önünde bulundurulmalı, nafaka alacaklısının ihtiyaçlarını karşılayacak, nafaka yükümlüsünün gelir durumu ile orantılı olacak şekilde artırım yapılmalıdır. Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasına göre; nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir ve giderinde, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; yoksulluk nafakasının ÜFE verilerine göre hesaplandığı belirtilmiş ise de hesaplama doğru yapılmamıştır. Mahkemenin endeks hesaplama şekli hatalıdır....