Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir. Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece yapılan nüfus araştırmasının usulüne uygun olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle; 138 ada 10 sayılı parselin tapu kaydında malik görünen ..." ile aynı kimlik bilgilerine sahip başka kişiler olup olmadığı nüfus müdürlüğünden ve ilgili zabıta biriminden sorulmalı, yapılan araştırma sonunda aynı isimli başka kişiler olduğu bildirildiği takdirde bu kişiler sağ ise kendileri, ölü ise mirasçıları duruşmaya çağrılarak kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istenen taşınmazlarda herhangi bir hak iddiaları bulunup bulunmadığı konusunda beyanları alınmalıdır. Tüm bu işlemler yerine getirildikten sonra hala tereddütler giderilememiş ise mahkemece taşınmaz başında keşif yapılarak tanıklar ve tespit bilirkişileri dinlenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir....

    nın babasının adının ... oğlu ...olduğu, bu kişinin 1967 yılında yapılan kadastro tespiti tarihinden yaklaşık 35 yıl kadar önce öldüğü, ayrıca geriye ... dışında ..., ..., ...ve ...'i terk ettiği ve bu kişilerin ölüm tarihlerinin de 1933 ile 1943 arasında değişen tarihler olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır. Yine 1937 tarihli vergi kaydındaki bilgilerden ... oğlu ...evlatları ...ve ...'in bu tarihte ölü, kızlarının ise sağ olduğunun anlaşıldığı, her iki parselde hissedar olan ... ve ...mirasçılarının sırası ile 1998 ve 2005 yıllarında tapuda işlem yaptıklarının anlaşıldığı, davacının murisin ...'nın (1310) 1894 tarihinde ölmüş olduğu olgusunun dosyada bulunan 56 ve 57 numaralı parsel tutanaklarının içeriği ve vergi kaydındaki bilgi ve belgelerin içeriği ile örtüşmediği, ... ve ...'in nüfus kayıtları getirtilerek bu kişiler ile malik ...'...

      Nüfusa kaydedilmeden ölmüş veya herhangi bir nedenle nüfusta kaydı bulunmayan kişilerin tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin düzeltilmesi mümkün değil ise de bu gibi durumlarda tapu malikinin davacıların murisi ile aynı kişi olduğunun ispatlanması halinde “çoğun içerisinde az da vardır” kuralı gereğince bu yönde bir “tespit kararı” verilmelidir. Davaya konu olayda mevcut duruma göre artık nüfus siciline soyadının eklenmesi mümkün olmayan ve dolayısıyla tapu kaydındaki kimlik bilgileri de düzeltilemeyen murisin maliki olduğu tapu kayıtlarında intikal yaptırılabilmesi için mahkemece “dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında tapu maliki olarak görünen ... (...) ile davacının murisi ... oğlu ...'in aynı kişi olduğunun tespitine” şeklinde bir tespit hükmü kurulması gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir....

        Nüfusa kaydedilmeden ölmüş veya herhangi bir nedenle nüfusta kaydı bulunmayan kişilerin tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin düzeltilmesi mümkün değil ise de, idari yoldan tapu kayıtlarında intikal yaptırılamadığından zorunlu olarak dava açılan bu gibi durumlarda, tapu malikinin davacının murisi ile aynı kişi olduğunun ispatlanması halinde “çoğun içerisinde az da vardır” kuralı gereğince bu yönde bir “tespit kararı” verilmelidir. Somut olayda, dava konusu taşınmazın kayıt maliki hakkında Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'ne yazılan müzekkereye cevaben davacının babası ....'in “ölü ...” olarak 1925 yılında yersel nüfus yazımı ile nüfus kütüğüne kaydedildiği, bu tarihte sadece sağ olanların kaydedildiği, daha önce ölmüş olanlara ait kaydın bulunmadığı, kayıt maliki olan ve davacının dedesi olduğu iddia edilen .... hakkında da herhangi bir kayda rastlanılmadığı belirtilmiştir. Diğer bir deyişle davacının dedesi...'...

          'nin 23.09.2008 tarihinde öldüğünün tespiti ve sağ görünen nüfus kaydının ölü olarak düzeltilmesine karar verilmesi istenilmiştir. Davanın bu niteliğine göre, inceleme görevi Yargıtay 2. Hukuk Dairesinindir. Bu itibarla dosyanın gerekli inceleme yapılmak üzere Yüksek 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 10.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            Sayılı dosyasından verilmiş yetki belgesi kapsamında nüfus kayıtlarında Sağ/ölü hanesinde bilinmiyor olarak belirtilen 1912 doğumlu Fatma KÜÇÜKGÖNEN'in (TCKN:) nüfüs kaydının ölü olarak düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir. B)İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Karşıyaka 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 30/11/2021 Tarih 2020/184 Esas 2021/387 Karar sayılı kararı ile, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesi gereğince Nüfus Kayıt Düzeltim davalarının davacının yerleşim yerinde açılması zorunlu olduğundan dava dilekçesinin yetki şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, mahkemenin yetkisizliğine, kararın kesinleşmesine müteakip iki hafta içinde başvurduğunda dosyanın yetkili Körfez Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir....

            Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; 1-Davalı idare vekilinin aşağıdaki II,III bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2-Tapu kayıtlarında malik görünen ve isimlerinin düzeltilmesine karar verilen ... ... (...), ... ..., ... ..., ... ... nüfusta kayden sağ görünmelerine ve davada davacı sıfatıyla yer almamış olmalarına nazaran bu kişiler hakkındaki istemin sıfat yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. 3-Keza nüfusta kayden ölü görünen tapu maliklerinden ... ile ...'...

              Bu nedenle 641, 974,975 ve 1016 sayılı parsellerin tapu kayıtlarında malik olarak görünen "Kadir Akçam" ile aynı kimlik bilgilerine sahip başka kişiler olup olmadığı nüfus müdürlüğünden sorulmalı, yapılan araştırma sonunda aynı isimli başka kişiler olduğu bildirildiği takdirde bu kişiler sağ ise kendileri, ölü ise mirasçıları duruşmaya çağrılarak kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istenen taşınmazlarda herhangi bir hak iddiaları bulunup bulunmadığı konusunda beyanları alınmalıdır. Tüm bu işlemler yerine getirildikten sonra hala tereddütler giderilememiş ise mahkemece taşınmaz başında keşif yapılarak tanıklar ve tespit bilirkişileri dinlenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Ayrıca kadastro tespitleri sırasında yapılan yanlışlıklardan olan doğum tarihinin düzeltilmesine ilişkin davanın reddi yerine istemin hüküm altına alınması da doğru olmamıştır....

                Bir kimsenin doğmadan önce nüfus kütüğüne tescili mümkün değildir. Hakimin nüfus kayıtlarında düzeltme yaparken, kayıtlar arasında çelişki meydana getirmemeye ve hayatın doğal akışına ters düşecek durumlara yol açmamaya özen göstermesi gerekirken, bu hususa dikkat edilmeksizin nüfus kayıtlarında çelişki yaratacak şekilde hüküm kurulması, Usul ve yasaya aykırıdır. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 07.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                  Hemen belirtmek gerekir ki; nüfus sicilinde kaydı bulunmayan kişilere yönelik olarak, mirasçılık hakları vb. diğer bazı haklar yönünden de ölümün tespiti davası açılabileceğinden; o kişinin nüfus sicilinde kaydı bulunmadığı; ölü kişinin sicile yazımının da olanaklı olmaması nedeniyle; bu gibi ölümün tespiti davalarında davayı nüfus idaresine yöneltme gerekmemektedir. Somut olaya bakıldığında, her ne kadar davacı T1 başlangıçta davasını Şahinbey Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesini hasım göstermek suretiyle açmış ise de, yargılama sırasında yerel mahkemece T5 davaya dahil edilmiş, ayrıca küçüğün annesi T2'ın davaya muvafakati de alınarak taraf teşkili sağlanmış olup ilk derece mahkemesince doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne işlenmesi nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğundan bahisle nüfus idaresine karşı açılan davanın görev yönünden reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır....

                  UYAP Entegrasyonu