Davaların isimleri farklı olsa da hepsinin açılmasının ortak nedeni haksız el atmanın ve tecavüzün ortadan kaldırılmasıdır ve böylece malikin mülkiyet hakkının muhafaza edilmesidir. ** Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08/03/1950 tarih 22/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır....
Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (YHGK'nun 25.02.2004 gün ve 2004/1- 120- 96 sayılı kararı). 25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay'ın aynı yöndeki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar. Hemen belirtilmelidir ki ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir....
maliki olmayan davalının davaya konu taşınmaz üzerinde bulunan binadaki depoyu kırtasiye malzemelerini koymak suretiyle talep edilen ecrimisil döneminde kullandığının ve kullanmaya devam ettiğinin tanık beyanlarıyla sabit olması sebebiyle mülkiyet hakkına üstünlük tanınması gerektiği; davalının hukuken haklı ve geçerli bir nedene dayanmaksızın davacının hissedar olduğu taşınmazın bir kısmında bulunan depoyu kullanmak suretiyle müdahalede bulunması sebebiyle el atmanın önlenmesi ve ecrimisil şartlarının oluştuğu kanaatine varılmış; tüm bu sebeplerle asıl davanın kısmen kabulüne ve birleşen davada el atmanın önlenmesi davası yönünden karar verilmesine yer olmadığına, ecrimisil davasının reddine karar vermek gerekmiş ayrıca birleşen davada ecrimisil ve elatmanın önlenmesi davası şartları oluşmadığı için dava açmakta davacı tarafın haksız olması sebebiyle yargılama giderlerinden davacı tarafın sorumlu olduğu, davalının yargılama sırasında vefatı ile haksız fiil niteliğindeki el atmanın ve...
Gerekçe ve Sonuç: HMK'nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede; Dava, mülkiyet hakkına dayalı taşkın inşaat nedeniyle elatmanın önlenmesi ve yıkım ile ecrimisil istemlerine ilişkindir. TMK'nın 683/1. maddesinde, mülkiyet hakkı sahibinin hak ve yetkileri düzenlenmiş olup, "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, mülkiyet hakkının malikine sağladığı dava çeşitlerinden ikisi düzenlenmiş olup, "Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir."...
"Kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davalarında, dava tarihine göre belirlenen taşınmaz bedelinin tahsiline ve bu tarih itibarıyla faize hükmedildiğinden, mal sahibinin el koymaya dayalı tazminat davası ile birlikte, dava tarihinden geriye doğru ecrimisil davası açabileceği taleple bağlı kalınarak ecrimisil belirlenip, taşınmazın yer bedeli ile birlikte idareden tahsiline karar verilmesi gerektiği kuşkusuzdur." (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2008/5- 243 Esas 2008/246 Karar sayılı 12/03/2008 tarihli kararı) Somut olayda; davacının tapu maliki olduğu, bilirkişi raporuyla davalının haksız olarak taşınmaza el attığının sabit olduğu, malikin haksız kullanım nedeniyle ecrimisil talep etme hakkı olduğu, ayrıca kötü niyet aranamayacağı, kamu hizmetinine tahsis edilmiş olmasının bedel ödenmeksizin davacının Anayasal hakkı olan mülkiyet hakkının sınırlanamayacağı, bu haktan doğan hakların korunması gerektiği, bilirkişi raporunun usul ve yöntemine uygunolduğu anlaşılmıştır....
"İçtihat Metni" İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil istemine ilişkin davada 2001/20 Esas sayılı dosyada verilen görevsizlik kararı üzerine ... Kadastro Mahkemesinin 2002/53 Esas sayılı kadastro tespitine itiraza ilişkin dosyasından yıkım ve ecrimisil talebi yönünden dosya tefrik edilip diğer talepler yönünden de Kadastro Mahkemesinin 1993/1 Esas sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verilip, yıkım ve ecrimisil istemi yönünden Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğu gerekçesiyle 2002/54 Esas sayılı dosyası üzerinden verilen görevsizlik kararının Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 14.04.2003 tarihli ve 2003/2235 Esas, 2003/2926 Karar sayılı ilamıyla onanıp kesinleşmesi üzerine, Mahkemesince yukarıda belirtilen esasa kaydedilen davada yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE: Taraflar arasındaki dava, Elatmanın Önlenmesi (Yıkım) ve Ecrimisil (Haksız işgal tazminatı) istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı taraf, Niğde ili Altunhisar ilçesi Gölekarkası mevkii 85 parselde kain tarla ve kavaklık vasfında 15.500 m² yüzölçümlü söz konusu taşınmazın davalı tarafça işgal edildiği ve dava tarihine kadar ekilip dikildiği bundan kaynaklı taşınmaz üzerinden haksız bir şekilde ürün elde edildiği hasebiyle müdahalenin menini ve geriye yönelik 5 yıl süreyle ecrimisil bedelinin taraflarına ödenmesi talebinde bulunduğu, yerel mahkemece yapılan yargılama sonunda ealatmanın önlenmesi ve ecrimisil davasının kabulüne karar verildiği, verilen kararın davalı Mustafa vekili tarafından istinafa taşındığı görülmüştür. ** Yargıtay kararlarında da belirtildiği şekilde; elatmanın önlenmesi davası, mülkiyet hakkına dayanan ve kaynağını TMK’nın 683. maddesinden alan bir dava türüdür....
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir. 1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve dosya içeriğine göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2-Dava, meraya elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.. Kural olarak, meraların kuru mülkiyeti Hazineye, yararlanma hakkı köy ve belediyelere aittir. Meradan yararlanma hakkı olan köy ve belediyeler yoksun kaldıkları yararlanma nedeniyle haksız elatmanın kaldırılmasını, hayvanlarının yararlanamaması sebebiyle ot bedelini, mülkiyet hakkı sahibi olan Hazine ise, haksız elatmanın giderilmesi ve bunun dışında 4342 sayılı Mera Kanununun 4/4 maddesine dayanarak meralarda meydana gelen tahribat sebebiyle eski hale getirme masraflarının tahsilini haksız eylem sahibinden isteyebilir. Başka bir ifade ile köy ve belediyelerin eski hale getirme masraflarını, Hazinenin de ot bedelinin tahsilini talep etmesine olanak yoktur....
ve kayıtlar dikkate alınarak hesap edilen maddi tazminat tutarından takdiri indirim yapılmasının bozma sebebi olduğunu, -Taraflarına tasarım hakkına tecavüzün tespiti, haksız rekabetin tespiti, maddi tazminat ve manevi tazminat olmak üzere 4 ayrı dava gereği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuken gereklilik arz ettiğini, bu yönlerden hukuka aykırı olması sebebiyle kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir....
Burada markanın itibarının gördüğü zarar tazmin edileceği için doktrinde bu hüküm itibar tazminatı olarak anılmıştır. Yargıtay’a göre de itibar tazminatı maddi ve manevi zararın dışında ancak her iki tazminatın özelliklerini içinde barındıran kendine özgü bir tazminat türüdür. (Yargıtay 11. HD, E. 2015/8175, K. 2016/5114 ) Somut davadaki duruma göre davacıya ait markanın taklit edilerek marka hakkına tecavüz ediliği saptanmıştır. 6769 Sayılı SMK’da düzenlenmiş bulunan maddi, manevi ve itibar tazminatlarının birlikte talep edilmesi mümkündür. Ancak tazmini amaçlanan zararların maddi veya manevi zarar içinde hesap edilmiş olup fiili zarar, yoksun kalınan kazanç ve manevi zarar belirlenirken, markanın kötü ve uygun olmayan kullanımı sebebiyle uğranılan zararın dikkate alınmamış olması halinde ayrıca itibar tazminatına hükmedilebileceğinden bu tazminat talebi bakımından talep yerinde görülmemiş" gerekçeleri ile hüküm kurulmuştur....