Söz konusu maddenin 2. fıkrasındaki, azil ve istifanın münasip olmayan bir zamanda gerçekleşmesi halinde, bundan dolayı karşı tarafın uğradığı zararın tazmin yükümlülüğüne ilişkin hüküm ise, azil ve istifayı herhangi bir yönden sınırlandırıp, kısıtlayan değil, tersine, bu hakkın kullanılmasına ilişkin serbestiyi teyit eden ve sadece münasip olmayan bir zamanda gerçekleştiği takdirde bunun olası sonuçlarını düzenleyen bir içeriktedir. Yine Avukatlık Kanunu’nun 174. maddesi de, vekaletten azil veya istifaya, bunların haklı nedenlere dayalı olup olmamasına göre değişen farklı sonuçlar bağlamaktadır. Tüm bu nedenlerle somut olayda, davalı tarafın, azil iradesinin bildirimine ilişkin ihtarnamesinde açıkladığı azil sebebiyle bağlı bulunmadığı, görülmekte olan davada yeni ve başkaca azil sebeplerini bildirebileceği, azlin haklı olduğu yönündeki savunmasını da bu sebeplere dayandırabileceği kabul edilmelidir....
Mahkemece, davalının yargılama sırasında ileri sürdüğü azil nedenleri üzerinde durulmadığı gibi, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da, davalının somut olarak bildirdiği azil nedenleri incelenip değerlendirilmeden, genel ve soyut 2013/12567-14536 ifadelerle azlin haksız olduğu belirtilmiştir. Öte yandan mahkemece, “azil ihtarında azil sebeplerinin ortaya konulmadığı, davalı tarafından dava aşamasında bu sebeplerin ileri sürüldüğü” gerekçesiyle de azlin haksız olduğu sonucuna varıldığı belirtilmiştir. Oysa ki vekalet sözleşmesine ilişkin genel düzenlemeleri içeren Borçlar Kanunu’nun 386. ve sonraki maddelerinde, müvekkilin azil iradesini bildirirken azil sebeplerini de aynı anda ve bütünüyle bildirmekle yükümlü olduğu yönünde herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Yine özel kanun niteliği taşıyan Avukatlık Kanununda da, bu yönde herhangi bir sınırlama mevcut değildir....
Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir. Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkin olup, taraflar arasında 11.2.2004 tarihli vekaletname ile başlayan vekalet ilişkisinin, 24.6.2008 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır....
Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin, 28.4.2009 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, vekalet görevini özenle ve gereği gibi yerine getirmeyen davacının haklı olarak azledildiğinin kabulü gerekir....
Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Somut olayda, azil haklı olduğu için davacı avukat, sadece azil tarihi itibariyle kesinleşmiş olan dosyalar nedeniyle vekalet ücretine hak kazanabilir....
Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Somut uyuşmazlık itibariyle, davalı avukat tarafından davacıya verilen avukatlık hizmetleri kapsamında takip edilen ... 6....
Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir. Somut olaya bakıldığında; davacı avukatın haklı olarak azledildiği mahkemenin de kabulünde olduğuna göre, azil tarihine kadar biten bir iş olmadığından herhangi bir ücret isteyemeyeceğinin kabulü gerekir. Mahkemece, davanın tümden reddi gerekirken, davacı avukata haklı azile rağmen emek ve mesaisi gözetilerek vekalet ücreti takdir edilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir....
Şti.’nin müdürü iken 13.08.2003 tarihinde ortaklar kurulu kararı ile müdürlükten azil edilip yerine Mahmut Bozkurt'un atandığını, Mahmut Bozkurt tarafından keşide edilen 2 adet çekin karşılıksız çıkması üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada davalı banka yetkililerince şirket yetkilisi olarak davacı adının bildirildiğini, ceza dava dosyasında davacı gıyabında yargılama yapılıp, neticesinde karşılıksız çek keşide etmek suçundan davacının iki kez 6.250,00 TL adli para cezası ile mahkumiyetine karar verildiğini, davacının bu çekler nedeniyle hakkında yakalama emri düzenlendiğini ve adli para cezalarını ödeyerek salıverildiğini ileri sürerek 12.500.- TL maddi ve 10.000.- TL de manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalılar, davanın reddini savunmuştur....
nun yönetim ve temsil yetkilerinin kaldırılmasına, müdürlükten azline karar verildiğini, istinaf tarafından kararın onandığını, Yargıtay'a başvurulduğundan kararın kesinleşmediğini, ... 'nun müdürlük görevinin 15/09/2023 tarihinde sona erdiğini, azil kararı kesinleşmemiş ise de müdürlük görev süresi sona erdiğinden şirketin organsız kaldığını belirterek organsız kalan ... Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. İçin TMK m. 424/4 uyarınca Yönetim Kayyımı atanmasını talep ve dava etmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; Dava; şirkete yönetim/temsil kayyımı atanması istemine ilişkindir. Gerek 6102 Sayılı TTK ve gerekse özel yasalarda limited şirkete temsil kayyımı, atanmasına ilişkin bir hüküm bulunmamakla birlikte 6102 Sayılı TTK'nın 1. maddesinde "Türk Ticaret Kanununun, Türk Medeni Kanununun ayrılmaz bir parçası" olduğuna ilişkin hükmü karşısında konu ile ilgili 4721 Sayılı TMK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir....
Esas sayılı dosyasının taraflarının aynı olduğu, her iki davanın konusunun aynı olduğu, iki ortaklı şirkette ortakların birbirini aleyhine açtığı "müdürlükten-tasfiye memurluğundan azil, temsil yetkisinin kaldırılması" davalarının birlikte görülmesi, delillerin birlikte değerlendirmesinde zorunluluk olduğu, bu suretle dosyalar arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğu, biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyecek olması, delillerin birlikte değerlendirilmesinde yarar olduğu sonucuna varılarak HMK'nun 166. maddesi gereğince her iki dosyanın birleştirilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle, Aralarında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğu anlaşıldığından bu dosya ile .... Esas sayılı dosyasının birlikte incelenmek ve karar verilmek üzere BİRLEŞTİRİLMESİNE, Yargılamaya .... Esas sayılı dosyası üzerinden devam edilmesine, Mahkememizin .......