Hemen belirtmek gerekir ki, muvazaa hukuki sebebine dayanarak açılan tasarrufun iptali davaları İİK'nin 284'üncü maddesinde öngörülen 5 yıllık hak düşürücü süreye tâbi değildir. Diğer yandan, tasarrufun iptali davasında vekâlet ücreti; davanın usulden reddi halinde maktu, davanın esastan kabul yada reddi halinde, kararın esas hakkında verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine (AAÜT) göre takip konusu alacak miktarı ile tasarruf konusu malın tasarrufun yapıldığı tarihteki değerinden (piyasa rayiç bedelinden) hangisi az ise o değer üzerinden nispi olarak hesaplanarak belirlenir. Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; davacı vekili dava dilekçesinde dava değerini 20.000,00 TL olarak bildirmiştir....
İcra Müdürlü-ğü'nün 1999/2610 sayılı dosyası ile icra takibine giriştiğini, alacağın karşılanamadığını, ancak borcun doğumundan sonra borçlunun, Mersin Bahçe mahallesi 108 Ada 22 parselde 1 no'lu mesken ile, aynı ada 89 parselde 5 no'lu dükkan niteliğindeki bağımsız bölümlerini alacaklıyı ızrar kastıyla 24.7.1998 tarihinde davalı Ömer'e, bu kişinin de 29.9.1998 tarihinde diğer davalı Hasöz'e temlik ettiğini ileri sürerek, muvazaaya dayalı bu temlik işlemlerinin geçersizliği ile, bu taşınmazlar yönünden davacı-alacaklıya haciz ve satış isteme yetkisi tanınmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı Aslan vekili, davanın niteliği itibarıyla İİK'nun 277. maddesi kapsamında "Tasarrufun iptali" davası olup, geçici veya kati aciz belgesi ibraz etmeyen davacının davasının reddini savunmuştur....
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Somut olayda davacılar vekili, müvekkillerinin mirasbırakanlarının davalı ...'...
Dava, ileri sürülüş biçimine göre TBK'nın 19.maddesine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. Gerek TBK.m.19'da düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayanılarak açılan iptal davaları gerekse İİK.m.277 ve devamı madde hükümleri uyarınca açılmış tasarrufun iptali davaları, tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmayıp, alacaklıya alacağını temin imkanı sağlayan nispi nitelikteki dava türleridir. Muvazaaya dayalı iptal davalarında da davanın başarıya ulaşması halinde İİK'nın 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak, davalı 3.şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan davacıya alacağını temin edebilmesi için davacıya tasarruf konusu mal varlığı üzerinden haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilecektir....
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK'nun 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK’nın 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir....
Muvazaa iddiasına dayalı tasarrufun iptali davaları her zaman açılabilecek olup, muvazaa iddialarında hak düşürücü süre ya da zamanaşımı süresi söz konusu olmaz. Bu, hükümsüzlüğün doğal bir sonucudur. Tasarrufun iptali davasında tasarrufun, borcun doğum tarihinden sonra yapılması dava açılabilmesinin sebeplerinden biriyken, muvazaa davalarında işlemin ne zaman yapıldığının bir önemi yoktur. Nitekim, kesin hükümsüz sayılan bir işlemin ne zaman yapıldığının bir önemi de bulunmamaktadır. Zira işlem, yapıldığı andan itibaren geçersiz sayılır. Davaya konu edilen muvazaalı işlem, borcun doğumundan önce veya sonra yapılmış olsa da butlan yaptırımına tabidir. Temlik eden kişinin yaptığı bir bağış ya da ivazsız tasarruf ancak gerçek iradeye uygun değilse iptal edilebilir. " belirlemesinde bulunmuştur. Bu durumda Anadolu 18....
İcra Müdürlüğü'nün 2019/11- 31 E sayılı dosyasıyla yapılan takipte, alacağı karşılayacak miktarda menkul, gayrimenkul mal ile başkaca hak ve alacak bulunmayarak, davalı/ borçlunun diğer davalı T4 İht.İhr.San.ve Tic.Ltd.Şti üzerinden ticari faaliyetine devam ettiği tespit edilmiş olmakla, TBK 19 maddesinden kaynaklanan muvazaaya dayalı tasarrufun iptali davası sonucu verilen hüküm ve kararları inceleme görevi, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, Hukuk Daireleri arasındaki iş bölümünü belirleyen ve 01/09/2020 tarihinden itibaren uygulanması gereken, Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun 25/06/2020 tarih ve 564 sayılı kararı uyarınca, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, 1. Hukuk Dairesi'nin görev alanına girdiği anlaşıldığından, aşağıdaki şekilde görevsizlik kararı verilmiştir. HÜKÜM:Yukarıda Gerekçesi Açıklandığı üzere; İzmir 18....
Dava İİY.nın 277. vd. maddelerine ve terditli olarak TBK.nun 19. maddesine dayalı olarak tasarrufun iptali istemine ilişkin olup yerel mahkemece TBK.nun 19. maddesine (muvazaaya) dayalı olarak açılan tasarrufun iptaline ilişkin davalarda İİY.nın 283/2. maddesinin kıyasen uygulanamayacağı ve borçlu ile tasarrufta bulunan 3. kişinin nakden tazmine mahkum edilemeyeceği gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiş ise de kanıtlandığı takdirde haksız fiil niteliğinde bulunan muvazaalı işlem nedeniyle borçlu ile muamelede bulunan üçüncü kişinin tazminata mahkum edilmesine engel bir yasa hükmü bulunmamaktadır. Bu itibarla mahkemece diğer dava şartları incelendikten sonra mevcudiyetinin tesbiti halinde işin esası incelenmek gerekirken davalı üçüncü kişilerin nakden tazmine mahkum edilemeyecekleri gerekçesi ile davanın usulden reddi yasaya aykırıdır....
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK'nun 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK’nın 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir....
Maddesi gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama neticesinde dava ön şartı olan borçlunun aciz halinin gerçekleşmediği gerekçesi ile davanın dava şartı yokluğu sebebi ile usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Mahkemece her ne kadar aciz vesikası bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, davacı yan davalılar arasında yapılan tasarrufun İİK 277 vd maddeleri sebebi ile birlikte Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı olarak da tasarrufun iptalini istemiştir. BK'nın 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaa davasında, asıl amaç borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmek ve bu suretle borçludan olan alacağın tahsilini sağlamaktır....