Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. Somut olayda, dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu nedenlerle mahkemece muvazaalı işlemin iptalinde aciz belgesine gerek olmadığı yönündeki görüşüne katılmak mümkün değildir. İİK’nun 277 ve devamı maddelerine göre açılan davalarda, alacaklının elinde muvakkat yahut kati aciz vesikasının bulunması dava şartı olup, İcra dairesince verilen 03/09/2007 tarihli borç ödemeden geçici aciz vesikasının, Mersin 1....
Davalı vekilinin cevap dilekçesi ve davacı vekilinin 23.06.2011 tarihli celsedeki beyanında davacının muvazaaya dayalı tasarrufun iptali davası olarak nitelendiği görülmektedir. Tasarrufun iptali davalarının İİK 284. maddesinde öngürülen 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekmektedir. Davayı tasarrufun iptali davası olarak nitelendiren yerel mahkemenin iptale konu tasarrufun yapıldığı 10.02.2004 tarihinden sonra 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın 20.04.2012 tarihinde açıldığı için davanın süreden reddine karar verilmiştir. Hükmün davacı vekilince temyizi üzerine Özel Dairece BK 18 maddesine dayalı olarak muvazaa sebebiyle açılan tapu iptal ve tescil davası ve İİK 277 ve izleyen maddelerine göre açılan tasarrufun iptali davalarının birbirinden farklı olduğu belirtildikten sonra, davacının İİK 277 ve izleyen maddelerine göre iptal davası açma hakkının olmasının genel hükümlere göre muvazaaya dayalı dava açmasına engel olmadığı görüşü ileri sürülmüştür....
Dava dilekçesindeki ileri sürülüşe ve yargılama aşamasındaki açıklamalara göre, dava niteliği itibariyle BK.nun 18. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığından iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. Davacının iddiasına göre bu davadaki amacı alacaklarını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. İİK.nun 277. ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgulara göre, davanın İİK.nun 277. ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu yolundaki mahkemenin kabulüne katılma imkanı yoktur....
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK'nın 277. ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK'nın 277. ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1,2. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir....
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir....
Somut olayda; Davacının "Tasarrufun iptali iş bu talebin kabul görmemesi halinde muvazaa nedeniyle hükümsüzlüğün tespiti" talepli açmış olduğu davada, Beyoğlu 31. Noterliği'nin 03/12/2015 tarih 40966 yevmiye nolu temlik sözleşmesi ile alacağı Finansbank AŞ den temellük etmiş, T8 Şti.’den alacaklı olduğunu, davalı aleyhine İstanbul 7. İcra Müdürlüğü’nün 2015/31269 E. sayılı dosyası ile takip yapıldığını beyan etmiştir. Mahkemece dava İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali olarak nitelendirilerek, aciz haline ilişkin ön şart yokluğu nedeniyle değerlendirme yapılarak karar verilmiş ise de, terditli talep TBK'nın 19.maddesine dayalı tasarrufun iptali açısından değerlendirilme yapılmaksızın davanın reddine karar verilmiş olması eksik incelemeye dayalı olmuştur....
Diğer yandan muvazaaya dayalı iptal davalarında "mal kaçırma kastı olan" borçlu durumunda olandır. Kötü niyeti araştırılan davalıların borçlunun aciz içinde olduğunu taşınmazı devralanların bilip bilmemesi önem taşır. BK 19'a dayalı davalarda muvaza her türlü delil ile ispat edilebilir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/3766 Esas, 2018/8074 Karar sayılı ilamı) Dava konusu şey üçüncü kişi tarafından bir başka şahıslara devri halinde dördüncü ve beşinci kişi yönünden tasarrufun iptali için, edimler arasındaki fahiş fark yeterli olmayıp dördüncü ve beşinci kişinin borçlunun mali durumunu bildiği veya bilmesi gereken şahıslardan olduğunun iddia ve ispat edilmiş olması gerekir. Ancak bu halde tasarruf iptali edilir. Aksi halde üçüncü kişi elinden çıkardığı şeyle ilgili olarak bedelden sorumlu olacaktır (İİK'nun 283/2)....
Mahkemece iddia, savunma toplanan delillere göre, dava konusu tasarrufun borçlu ile borçlunun maksadını bilen davalı 3. kişi arasında yapıldığı, davalı 3. Kişinin savunmasını ispatlayamadığı, esasen bu şekilde bir temlikin mutad ödeme olmaması nedeniyle İİK 279/2 madde karşısında geçersiz olduğu, temlikin alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı ve muvazaaya dayalı olması nedeniyle geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu Bursa İli .... İlçesi, ..... Mahallesi, ... Ada, 12 parsel sayılı taşınmazın davalı ... tarafından diğer davalıya 9.10.2007 tarihinde satışına ilişkin tasarrufun Bursa 4. İcra Müdürlüğünün 2007/11199 sayılı talep dosyasındaki alacak ve feriyle sınırlı olmak kaydıyla iptaline, davacının haciz ve satış isteme yetkisi tanınmasına karar verilmiş; hüküm, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir....
Dava, 6183 sayıl Yasa’nın 24.maddesine dayalı tasarrufun iptali olmadığı takdirde Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiası ile işlemin iptali istemine ilişkindir. Terditli olarak açılan bu dava da mahkemece tasarrufun iptali yönünden davanın 5 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığından bu hukuki sebep yönünden dava koşullarının oluşmadığı yolundaki saptaması yerindedir. HMK'nin 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur. Davacı vekilinin, terditli ikinci talebi davalılar arasında yapılan danışıklı satış işleminin iptali istemidir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesi gereğince, muvazaa hukuksal sebebine dayalı davalılar arasında yapılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl talep ve terditli talep yönünden davaların ayrı ayrı usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna taşınmıştır. İİK'nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davaları ile, TBK'nun 19. maddesinde düzenlenen muvaza nedenine dayalı iptal davaları birbirinden farklı davalar olup, farklı hükümlere tabidir. Tasarrufun iptali davalarında alacaklı lehine bir takım karineler kabul edilmiş, ancak bunun yanında bu dava türü, İİK'nun 278 maddesinde 2 yıllık, İİK'nun 279. maddesinde 1 yıllık ve İİK'nun 284. maddesinde 5 yıllık hak düşürücü sürelere tabi tutulmuş, takibin kesinleşmiş olması, ayrıca alacaklıya aciz belgesi sunma gibi bir takım yükümlülükler yüklenmiştir....