Ancak; Her ne kadar dava dilekçesinin talep sonucunda İİK'nin 277. ve devamı maddelerine dayanılmış ise de; davanın konusu olarak, "muvazaa nedeniyle TBK 19. maddesi ile İİK 277 ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptali " gösterildiği gibi, dava dilekçesi içeriğinde satış işlemlerinin danışıklı olduğu iddiasının da ileri sürüldüğü anlaşıldığından davanın terditli, yani kademeli olarak açıldığı kabul edilmelidir. İİK'nin 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların yalnızca icra takibine konu alacak ve fer'ileri ile sınırlı olarak hükümsüz kılınması için açılırken, muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. TBK'nın 19. maddesine göre, 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE: Taraflar arasındaki dava, muvazaalı takibin iptaline yönelik tasarrufun iptali istemine istemine ilişkindir. Mahkemece, 04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı İBK'da da belirlendiği gibi, HMK'nın 24/1, 25, 26, 30 ve 33. (HUMK'nın 74, 75 ve 76.) maddeleri gereğince hakim, tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar, bunlara bağlı netice-i taleplerle bağlı ve fakat hukuki tavsiflerle bağlı olmayıp, kanunları re'sen uygulamakla ve neticeye vardırmakla yükümlüdür. Bu nedenle davanın dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK'nın 19. (818 sayılı BK'nın 18 ) maddesinde düzenlenmiş muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğu kabul edilerek inceleme ve değerlendirmeler bu çerçevede yapılmıştır. Dava, Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir....
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre dava konusu taşınmazın evvelce davacı adına kayıtlı olmadığı, dolayısıyla 3.kişi adına olan tapu kaydının iptali ile başka bir 3.kişi adına tapu iptali tescil istemesi için dava ve taraf ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın HMK'nun 114/1/d ve 115/2 maddeler gereğince dava şartı yokluğunundan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... adına velayeten ... tarafından temyiz edilmiştir. ../.. .... Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır....
Mahkemece, dava tasarrufun iptali davası olarak değerlendirilmiş, tasarrufun iptali davası için gerekli şartlar oluşmadığından davanın reddine karar verilmiş olup hüküm, davacılar vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmiştir. Mahkemece yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Dava, BK’nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkindir. HMK'nin 33. maddesine göre hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir. Dava dilekçesindeki açıklamalarda TBK 19. maddesine dayanarak açtıkları anlaşılmaktadır. Davacı kendisinin alacağını akim bırakan bir işleme karşı, BK 18.(yeni 19.) maddeye dayalı olarak bir dava açabilir....
Talep üzerine ilk derece mahkemesince verilen 13/09/2022 tarihli ara kararı ile; Dava, ileri sürülüş biçimine göre, TBK'nın 19.maddesine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali talebine ilişkindir. Gerek TBK.m.19'da düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayanılarak açılan iptal davaları gerekse İİK.m.277 ve devamı madde hükümleri uyarınca açılmış tasarrufun iptali davaları, tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmayıp, alacaklıya alacağını temin imkanı sağlayan nispi nitelikteki bir dava türleridir. Muvazaaya dayalı iptal davalarında da davanın başarıya ulaşması halinde İİK'nın 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak, davacıya tasarruf konusu taşınmaz üzerinden haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilecektir. İhtiyati haciz, niteliği itibariyle bir geçici hukuki koruma tedbiridir. (HMK 406/2) Geçici hukuki koruma tedbirlerinin amacı, yargı organları önünde hak arayan kişilerin nihai olarak elde etmeyi umdukları haklarına erişimi kolaylaştırmaktır....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : None NUMARASI : 2021/372 ESAS DAVA KONUSU : Genel Muvazaaya Dayalı Tasarrufun İptali (TBK. 19. madde) KARAR : Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla HMK'nın 352 ve devamı maddeleri uyarınca dosya incelendi. GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili ilk derece mahkemesine verdiği dava dilekçesinde özetle; alacağı temlik aldığı Yapı Kredi Bankası ile dava dışı Nuray Konbul arasında kredi sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşmeye davalı Birol'un müteselsil kefil olduğunu, borçlu Nuray tarafından kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle hakkında icra takibi başlatıldığını, davalı Birol'un muvazaalı olarak dava konusu taşınmazdaki 1/8 hissesini diğer davalı Mustafa'ya devrettiğini ileri sürerek tasarrufun iptaline ve cebri icra yetkisi verilmesine ve ihtiyati haciz kararı uygulanmasına karar verilmesini talep etmiştir....
Öncelikle, davacı vekili dava dilekçesinde davalı borçlu ile davalı üçüncü kişi arasındaki dava konusu tasarrufun İİK'nun 280. maddesindeki "malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerden olması" nedeniyle ve ayrıca davalılar arasındaki muvazaalı devir işlemlerinden dolayı iptalini talep etmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Muvazaaya dayalı davalarda (TBK 19. Madde) davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır....
Bu karara karşı davacı vekili, dava konusu taşınmaza ihtiyati haciz konulmaması halinde işbu taşınmazın davalılarca elden çıkarılabileceğini ve müvekkilinin telafisi mümkün olmayan zararlar ile karşı karşıya kalabileceğini, davanın TBK'nın 19. maddesine dayalı muvazaa nedenine dayalı tasarrufun iptali davası olması nedeniyle icra takibinin kesinleşmiş olmasının dava şartı olarak aranmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. HMK'nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava; TBK'nın 19. maddesi kapsamında tasarrufun iptali istemine ilişkindir....
Dava, TBK'nun 19. maddesinden kaynaklanan muvazaaya dayalı tasarrufun iptali davası olup, bu tür davalar sonucu verilen hüküm ve kararları inceleme görevi, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, Hukuk Daireleri arasındaki iş bölümünü belirleyen ve 01/09/2020 tarihinden itibaren uygulanması gereken, Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun 25/06/2020 tarih ve 564 sayılı kararı uyarınca, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, 1. Hukuk Dairesi'nin görev alanına girdiği anlaşıldığından, aşağıdaki şekilde görevsizlik kararı verilmiştir. HÜKÜM:Yukarıda Gerekçesi Açıklandığı üzere; İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 09/06/2021 tarih ve 2020/378 Esas, 2021/237 Karar sayılı kararına yönelik istinaf incelemesinin, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, 1. Hukuk Dairesine ait olduğundan, dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, Dosyanın görevli daireye GÖNDERİLMESİNE, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK'nun 352. maddesi gereğince kesin olarak, oy birliği ile karar verildi....
Maddesi ve İİK'nun 277. vd maddeleri uyarınca tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğunu, davacının 20.000,00 TL bedelli, 25/01/2008 düzenleme tarihli, 15/12/2008 vade tarihli bono ile davalıya karşı Ayvalık İcra Müdürlüğü'nün 2010/197 E, sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, iptali istenen tasarrufun 05/11/2008 tarihinde davalı tarafından eşine, 08/06/2012 tarihinde ise davalının eşi tarafından kızına devredildiğini, tasarrufun iptali bakımından somut olay incelendiğinde iptali istenen tasarrufun takip konusu borcun kaynağı bononun vade tarihinden ve her halükarda icra takip tarihinden önce yapılmış olduğu, ayrıca aciz vesikasının da dosyaya sunulmadığı, dinlenen tanıkların beyanlarının da iddiaları ispata elverişli olmadığı, muvazaalı işlem bakımından somut olay incelendiğinde; davalının taşınmazı eşine, eşinin de 4 yıl sonra kızına devretmesinin muvazaalı olduğu yakın akrabalar arası işlemler olması sebebiyle düşünülse de devir tarihinin senedin vade tarihinden önce yani borcun...