Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı vekili 21.05.2015 havale tarihli dilekçesi ile Dairemizin 02.10.2014 tarihli, 2014/19763 esas, 2014/26802 karar sayılı ilamın maddi hataya dayalı olarak verildiğini, davacının başından beri davalı kurıfm işçisi olduğunun yargı kararı ile sabit olduğu halde taraf teşkili sağlanmadığı ve muvazaa yönünden araştırma yapılması gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasının hatalı olduğunu ileri sürerek kararın düzeltilmesini talep etmiştir. Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonunda, "taraf teşkili sağlanmadığı ve alt işveren ile asıl işveren arasında muvazaa olup olmadığı hususunun yeterince araştırılmadığından" bahisle bozulduğu ancak aynı dönemdeki aynı davalının fesih bildirimlerine konu iş ilişkisinde muvazaa bulunduğuna dair kesinleşen kararlar (22 Hukuk Dairesi 22.10.2013 tarih 2013/24034 esas 21805 karar) bulunmasına göre davacının itirazlarında haklı olduğu anlaşılmakla Dairemiz kararının kaldırılmasına karar verildi....

    Davanın muvazaa iddiasının ispat edilemediği gerekçesiyle reddine ilişkin olarak verilen mahkeme kararı Dairece, "davada ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayanıldığı ve ancak miras bırakan işlem tarihinde hukuki ehliyeti haiz ise muvazaa bakımından inceleme yapılabileceğine" değinilerek bozulmuş; mahkemece, bozma sonrası yargılama sırasında davacı tarafın ehliyetsizlik iddiasından vazgeçtiği ve muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR- Hükmüne uyulan bozma kararında, gösterildiği şekilde işlem yapılarak karar verilmiştir. Davalıların temyiz itirazı yerinde değildir....

      için geçerli olmadığını, bunun yanı sıra muvazaa kararında Kentyol A.Ş. personelinin fiilen yaptığı her türlü iş bakımından da muvazaa tespitinde bulunulmadığını, yerel mahkeme tarafından ne davacının ihalesi ne yaptığı işin muvazaa tespitine konu olup olmadığı ne de davacı ile aynı işi yapan kadrolu işçi olup olmadığının irdelenmediğini, muvazaa iddiasına konu edilen davacı işçiler ve emsal işçilerin çalışma biçim ve koşullarının tespiti açısından her bir dosya için yerinde inceleme yapılması ve buna göre hüküm kurulması gerekirken genel bir kanı ile seri olarak açılan tüm dosyalarda aynı mahiyette kararlar verilmesinin usul ve yasal aykırı olduğunu, yerinde inceleme yapılmadığını, ayrıca davacı ile aynı işi yapan kadrolu işçinin bulunmadığını, mahkemenin yapılan işin asli iş mi yardımcı iş mi olduğu konusunda dahi tespit yapmadığını, muvazaa bulunmadığını, belediye bünyesinde davacı ile aynı işi yapan kadrolu işçi bulunmadığını, yerel mahkeme tarafından ne davacının ihalesi ne de yaptığı...

      Öte yandan davacı yan bedelde muvazaa iddiası ile davalıya yönelttiği davada keşif yanında tanık deliline de dayanmış, tanıkların isim ve adreslerinin bildirilmesi için davacıya imkan tanınmamış HMK 240 ve devamı hükümleri uygulanmamıştır. Bedelde muvazaa iddiasının kanıtlanması için keşif tek başına yeterli olmayacağı gibi soyut yada yoruma dayalı olarak da muvazanın varlığının kabulü mümkün değildir. Bu hususun somut olarak kanıtlanması aranmalıdır. Hal böyle iken mahkemenin 11.2.2021 tarihli duruşmasında davanın niteliği gözetilerek tanık dinletmesinin reddine ilişkin kararı dosya kapsamına uygun görülmemiştir. Zira gerek fiili taksim gerekse davacının bedelde muvazaa iddiasının tanıkla ispatına olanak bulunmaktadır....

      Muvazaalı bir hukuki işlemden bahsedebilmek için; tarafların iradeleri ile beyanları arasında isteyerek yaratılmış bir uygunsuzluk, üçüncü kişileri aldatmak (muvazaa) niyeti, taraflar arasında gizli işlemi yaratan muvazaa sözleşmesi bulunmalıdır. Muvazaa, mutlak muvazaa, nispi muvazaa gibi çeşitli türlere ayrılır. Tarafların gerçekte bir işlem yapmayı düşünmemelerine rağmen, sırf üçüncü kişilere karşı onları aldatmak amacıyla, işlem yapmış gibi gözükmek için, görünürde bir işlem yapmalarına “mutlak muvazaa” denir. Nispi muvazaada ise; taraflar aralarında yaptıkları bir sözleşmeyi kendi iç iradelerine uymayan ve dışarıya karşı yaptıkları başka bir işlemle gizlerler. Eş söyleyişle, nispi muvazaada taraflar görünürdeki işlem arkasında gerçek iradelerine uygun olmayan gizli bir işlem yaparlar. TBK’nın 19. maddesi ile sadece nispi muvazaa düzenlenmiş olup, bu maddede mutlak muvazaa hükme bağlanmamıştır ( Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2018, s. 370)....

      Davalı ise dava konusu payı gerçek değerini ödeyerek satın aldığını, bedelde muvazaa yapılmadığını savunmuştur. Davacı, önalım bedelinin tapuda gösterilen değerden daha az olduğunu ileri sürerek bedelde muvazaa iddiasında bulunması halinde bu iddiasını kanıtlamak durumundadır. Bedelde muvazaa iddiasını kanıtlayamaması halinde iddia edilen bedel ile tapuda gösterilen bedel arasındaki fark üzerinden davada kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine vekalet ücreti taktiri gerekir. Önalım hakkına konu edilen payı davalı 5.000,00 TL bedelle satın almıştır. Muvazaa iddiası da kanıtlanamamıştır....

        Davacı vekili, dava dilekçesinde, ... ada ... parselin hissedarı olduğunu,davalının 1/18 payı tapuda yüksek bedel göstererek satın aldığını,bedelde muvazaa yapıldığını belirterek mahkemece belirlenecek değer üzerinden önalım bedeli belirlenerek önalım nedeniyle davalı adına kayıtlı payın iptali ile adına tescilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili,cevap dilekçesinde,bedelde muvazaa yapılmadığını,tapudaki satış bedeli üzerinden önalım bedelinin belirlenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece Dairemizin bozma ilamından sonra yapılan yargılama sonunda tapudaki satış bedeli üzerinden belirlenen önalım bedeli karşılığı davanın kabulüne karar verilmiştir....

          Davalı vekili, nafaka alacağının muvazaalı olmadığını, davacının ortaklığın giderilmesine ilişkin davada muvazaa iddiasında bulunduğunu ve müvekkili lehine karar verilmiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemenin 11.11.2014 tarih ve 2014/155 E., 2014/467 K. sayılı ilamı ile davanın reddine dair kararı davacı vekilinin temyiz etmesi üzerine Dairemizin, 02.12.2015 tarih ve 2015/2280 E., 2015/7837 K. sayılı ilamı ile bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davacının muvazaa iddiasının sulh hukuk mahkemesinde açılan davada da savunma olarak ileri sürüldüğü ve muvazaa olgusunun bulunmadığına ilişkin bu kararın kesinleştiği, bu durumda aynı iddianın yeniden dinlenemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. . Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraza ilişkindir....

            Dava, muvazaa nedenine dayalı iptal istemine ilişkindir. İİK'nın 140/1. maddesinde İcra Müdürlüğünce hangi hallerde haciz sıra cetveli düzenleneceği belirtilmiştir. İİK'nın 355. maddesi uyarınca düzenlenen ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemez. Sıra cetveline itiraz davalarında davalının alacağının gerçek olduğunu ispat etmek zorunda olmasına rağmen, maaş hacizlerinde üst sıralarda bulunan alacaklar aleyhine açılan davalar genel muvazaa mahiyetinde olup bu davalarda genel ispat kuralları geçerlidir. Bu durumda mahkemece, davanın genel muvazaa davası olarak kabul edilip, ispat yükünün de davacıya yüklenerek uyuşmazlığın TBK'nın 19. maddesinde düzenlenmiş genel muvazaa ilkelerine uygun olarak çözümlenmesi gerekirken ispat yükünün davalıya yüklenmesi suretiyle sonuca gidilmesi doğru olmamıştır....

              e satmaya çalıştığını belirterek, 14.03.2003 tarihli satış vaadi sözleşmesinin muvazaa sebebiyle iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalılar, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile ... 10.noterliğinin 14.03.2003 tarih ve 4284 yevmiye numaralı ''Düzenleme Şeklinde taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi ve ferağı vekaletnamesi''nin muvazaa nedeniyle iptaline karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacılar, ortak murisleri olan ... tarafından düzenlenen 14.03.2003 tarihli satış vaadi sözleşmesinin muvazaa nedeniyle iptalini istemişler, mahkemece, yapılan yargılama sonucunda muvazaa iddiası gerçek kabul edilerek, bahsi geçen satış vaadi sözleşmesi ve ferağı vekaletnamesinin tamamen iptaline karar verilmiştir....

                UYAP Entegrasyonu