"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TASARRUFUN İPTALİ Mahkeme kararındaki nitelendirmeye göre, dava; asıl dava ölünceye kadar bakma sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil, karşı dava ise muvazaa iddiasına dayalı ölünceye kadar bakım sözleşmesinin iptali istemine ilişkin olup, asıl davanın kabulüne karşı davanın reddine karar verilmiştir. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 20.01.2017 tarih ve 1 sayılı kararı ile aynen kabul edilen ve 27.01.2017 günü Resmi Gazetede yayımlanarak 01.02.2017 tarihinde yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca bu davanın temyiz incelemesi Yargıtay 13.Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Hâl böyle olunca, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 23.07.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6723 sayılı Kanun'un 21. maddesi ile değişik 60/3. maddesi gereğince dosyanın Yargıtay 13.Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE,28.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
BK'nun 19.maddesine dayalı davalarda işlemin iptali için sadece üçüncü kişinin değil aynı zamanda dördüncü kişi var ise ona yapılan işleminde muvazaalı olduğunun ispatlanması gerekmektedir. Yine Tasarrufun iptali davalarında 3. kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK’nın 283/2 maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekir. Ayrıca Muvazaa iddiası ile açılan tasarrufun iptali davaların zamanaşımına bağlı olmadan ileri sürülebilmektedir . Alacağın varlığına ilişkin itirazın incelenmesinde : 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir....
Diğer bir anlatımla, tasarrufun iptali davalarında alacağın güvence altına alınması amacıyla kural olarak ihtiyati haciz koruma tedbirine başvurulabilecek, cebri icra yetkisi talep edilen taşınmazların davanın konusunu oluşturmaması nedeniyle ihtiyati tedbir kararı verilemeyecektir. Nitekim muvazaa nedenine dayalı tasarrufun iptali davalarında kıyasen uygulanabilecek nitelikte olan İİK'nin 281 inci maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine teminatsız ihtiyati haciz kararı verilebileceği belirtilmiştir....
Hukuk Dairesi Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 02/06/2016 gününde verilen dilekçe ile muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 19/04/2018 günlü karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine dair verilen 26/10/2018 günlü karar ile 23/11/2018 günlü ek kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen kararın istinaf incelemesinde davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir....
Ancak somut olayda uyuşmazlık, kesinleşen icra takibine dayalı olarak davalıların mal kaçırma kastıyla hareket etmeleri nedeniyle muvazaa hukuksal nedenine dayanan tasarrufun iptali isteminden kaynaklanmakta olup, genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nun 21. ve 22. maddeleri gereğince Adana 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 28.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Ancak somut olayda uyuşmazlık, kesinleşen icra takibine dayalı olarak davalıların mal kaçırma kastıyla hareket etmeleri nedeniyle muvazaa hukuksal nedenine dayanan tasarrufun iptali isteminden kaynaklanmakta olup, genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nun 21. ve 22. maddeleri gereğince İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 21.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Dava dilekçesinde, devirlerin muvazaalı yapıldığı iddiasıyla iptali talebinde bulunulmuş; davanın, münhasıran İİK 277 ve devamı maddeleri uyarınca açıldığına ilişkin herhangi bir anlatımda bulunulmamıştır. Davacı vekili gerek cevaba cevap dilekçesinde gerekse görevli mahkemede yapılan ilk celsede, davasının genel muvazaa nedenine dayalı açılan tasarrufun iptali davası olduğunu açıklamıştır. Bu beyanlarını istinaf dilekçesinde de tekrar etmiştir. Buna göre dava, Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur....
Davacı vekilinin istinaf başvuru sebepleri; Davanın; davalılar arasında yapılan taşınmaz devirlerinin muvazalı olduğu iddiasına dayanan tasarrufun iptali davası olduğu, mahkemece davanın hukuki nitelendirilmesinin hatalı yapıldığı, muvazaa iddiasına dayanan iptal davalarında icra takibine geçilmiş olmasının ve aciz vesikası sunulmasının gerekmediği, iflas erteleme talebinde bulunup tedbir kararı alan davalının bu yöndeki savunmasının kötü niyetli olduğu, hususlarına ilişkindir. İstinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gereken hususlara hasren yapılan incelemede; Dava, Borçlar Kanunu'nun 19.maddesi gereğince muvazaa hukuksal nedenine dayalı tasarruf işleminin iptali istemine ilişkindir....
İcra Müdürlüğü'nün 2019/35977 Esas sayılı takibinin devir tarihinden 7 ay sonra 15.10.2019 tarihinde başlatılmış olduğunu, takip talebi içeriğine göre aynı zamanda takip konusu alacağın da tasarruf tarihinden sonra doğduğunun anlaşıldığını, davacının iddia ettiği muvazaa olgusunun tespiti için iptali istenilen işlemin borcun doğumundan sonra yapılması gerektiğini, zira tasarruf tarihinde ortada mevcut bir borç ilişkisi bulunmadığından alacaklıdan mal kaçırmak kastı ile danışıklı bir devir yapıldığından söz etmek imkânının da bulunmadığını, bu haliyle tasarrufun iptali talebine konu devrin borcun doğumundan önce yapılması yönüyle somut uyuşmazlıkta tasarrufun iptalinin ön koşulları gerçekleşmediğinden huzurdaki davanın dava ön şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, huzurdaki davanın TBK'nun 19. maddesi gereğince muvazaa nedenine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğunu, davacı tarafın huzurdaki davasını TBK.m.19 gereğince muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak...
Muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı iptal davasında davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Ayrıca Muvazaa iddiası ile açılan tasarrufun iptali davaların zamanaşımına bağlı olmadan ileri sürülebilmektedir. Somut olayda davacı vekili eldeki davayı açıkça Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesine dayalı olarak açmıştır. BK'nun 19.maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında İİK'nın 277. vd. maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan aciz belgesi şartı aranmaz....