Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012-527 Esas sayılı dosyasında davalılara yapılan hisse devirlerinin iptali ile eski hale getirilmesini, birleşen Malatya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/51 Esas sayılı dosyası ile 28.12.2002 tarihli olağan genel kurul toplantısının yoklukla malul olduğunun tespitini ve hisse devirlerinin iptalini talep ve dava etmiştir. Davalılar ayrı ayrı davanın reddini istemişlerdir....
Muvazaa davası ayni bir dava olup üçüncü kişi konumunda olan alacaklılar da bu davayı açarak görünürdeki işlemin muvazaa nedeniyle hükümsüz olduğunun tespitini isteyebilir. Taşınmaza ilişkin muvazaa davalarında hâkim tapu kaydının borçlu adına düzeltilmesine karar verir. Alacaklı bu hâlde ilamı icra dairesine sunarak dava konusu taşınmazın borçlunun borcundan dolayı haczedilmesini isteyebilir. Bu halde ayrıca bir iptal davası açmasına gerek kalmaz. Tasarrufun iptali davasının kabulü halinde davacı davaya konu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını alma yetkisini elde eder ve dava konusu taşınmaz ise davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine mahal olmadan o tasarrufun haciz ve satışını isteyebilir (İİK m.283/1). BK 19. maddesine dayalı muvazaa davası ile muvazaa nedeni ile hüküm ve sonuç doğurmayan işlemlerin iptali istenir....
Dava anonim şirket hisse devir sözleşmesine dayanılarak keşide edildiği ileri sürülen bononun hisse devirlerinin gerçekleşmemesi nedeniyle bedelsiz kalmasından ötürü borçlu olmadığının tespitine ilişkindir. Mahkemece bozma kararına uyularak, bozma kararında yerinde olmadığı açıklanan gerekçeleri tekrar etmek suretiyle ilk karardaki gibi davanın reddine karar verilmiştir. Dairemiz bozma kararında açıkça taraflar arasında düzenlenen protokollerde hukuken hisse devirlerinin yapılamayacağı ancak hissedarlıktan kaynaklanan hakların davacıya devredildiği belirtilmiş olmasına rağmen hukuken pay devri yapılmadığı gerekçesiyle devir bedeli karşılığında düzenlenen bononun karşılıksız kalmayacağına değinilerek karar bozulmuştur. Bu bozma kararına uyulmakla davalı yararına usuli kazanılmış hak olmuştur....
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. ... muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar....
Görüldüğü üzere, üçüncü kişinin gerek muvazaa nedeniyle iptal davası açılabilmesi ve gerekse kesin hükümsüzlük davası açabilmesi için bu davaları açmakta bir menfaatinin bulunması gerekir.Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirlerin edinilmiş mallara değer olarak eklenip eklenmeyeceği hususu mal rejiminin tasfiyesi davasında değerlendirilecek olması nedeniyle, davacının eldeki davada ayrıca hisse devir sözleşmesinin ehliyetsizlik nedeniyle butlanını istemesinde de hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde mahkemece davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.HMK'nın 355....
Dava, TBK'nun 19. maddesine dayalı muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davaları ile TBK'nın 19 maddesine dayalı olarak açılan danışık (muvazaa) davaları bir benzerlik görülmekte ise de amaç ve hukuki nitelik olarak biribirinden farklıdır. İptal davaları, borçlunun üçüncü kişi ile geçerli olarak yaptığı bazı tasarruf işlemlerinin alacaklı yönünden hükümsüz sayılması için açılırken, danışık davaları, borçlunun yaptığı tasarrufun gerçekte hiç yapılmamış olduğunun tespitini amaçlar. Bu nedenle her iki dava arasındaki en önemli fark, iptal davası geçerli işlemlere karşı açılmasına karşın, danışık dava geçerli olmayan işlemlere karşı açılır.(Yargıtay 34 XX 108/5780 E. 2014/18433 K. Sayılı kararı ve benzer nitelikteki diğer kararları) Bu nedenlere muvazaa nedenine dayalı açılan davalarda aciz vesikası aranmaz, hak düşürücü süre de söz konusu değildir....
HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2020/581 KARAR NO : 2022/1051 KARAR TARİHİ : 19/07/2022 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I BAŞKAN : ... (...) ÜYE : ... (...) ÜYE : ... (...) KATİP : ... (...) İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TARİHİ : 23/10/2019 NUMARASI : 2017/... ESAS-2019/... KARAR DAVACILAR : 1- ... - T.C.No:... - ... 2- ... - T.C.No:... ... 3- ... - T.C.No:... ... VEKİLİ : Av. ... - DAVALILAR : 1- ... - ... ... 2- ... - ... ... VEKİLLERİ : Av. ... - Av. ... - DAVA : Muvazaa Nedeniyle Hisse Devrinin İptali ve Tescili İSTİNAF KARARININ KARAR TARİHİ : 19/07/2022 YAZIM TARİHİ : Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 23/10/2019 tarih ve 2017/... Esas, 2019/......
Kollektif Şirketi’ndeki paylarını ... 5.Noterliği’nin 02/08/2012 tarih ve 17577 yevmiye nolu kollektif şirket hisse devir sözleşmesi ile davalı oğluna devir ve temlik ettiğini, yapılan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek hisse devir sözleşmesinin iptali ile miras payları oranında davacılar adına Ticaret Sicili’ne kayıt ve tescile, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, davacı ...’nın mirasbırakanın şirket payını devri konusunda rızası olduğunu, aynı sözleşme ile kendi payını dava dışı, davalının oğlu ...’a devrettiğini, işlemin muvazaa içermediğini, murisin sağlığında davacılara daire ve hisse devrinde bulunarak mirasını taksim ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, kollektif şirketlerde pay devrine ilişkin sözleşmelerin özel bir şekle tabi olmamaları nedeniyle muvazaa iddiasının dinlenemeyeceği, terditli olarak açılan tenkis davasının ise ticari dava niteliğinde bulunmadığı gerekçeleri ile asıl davanın...
Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. TBK'nın 19.maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında zamanaşımı söz konusu olmaz ve İİK'nın 277 vd. maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan aciz belgesi muvazaaya dayanan iptal davalarında aranmaz. İİK’nin 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı, davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacı vekili dava dilekçesinde açıkça muvazaa hukuksal nedenine de dayandığından, davanın İİK'nin 277. vd maddelerine göre, bu olmadığı taktirde TBK'nin 19.maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır....
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki davacı vekilinin sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar....