Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacının iddiasını kanıtlaması halinde ise iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1, 2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Ancak bu tür davaların görülebilmesi içinde diğer dava koşularının yanında davacıların borçlulardan alacaklı olmaları yani hukuki yararlarının olması gerekir. (Bknz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 2019/937 E., 2020/5567 K. sayılı kararı) Somut olayda dava, iddianın ileri sürülüş şekline göre TBK.nın 19. maddesine dayalı tasarrufun iptali davasıdır. Mahkemece TBK.nın 19. maddesi kapsamında yargılama yapılıp davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken İİK.nın 277 ve devamı maddeleri kapsamında değerlendirme yapılarak davanın usulden reddi yerinde değildir....

Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı iptal davasında davacı, muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Öte yandan, 6100 sayılı HMK'nin 389/1 maddesinde, "Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir." hükmüne yer verilmiştir....

    C)İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Açtıkları davanın muvazaa davası olduğunu, ancak davanın amacının alacağın tahsilini sağlamak olduğundan taşınmazın aynına ilişkin olmadığını, davanın alacağın tahsiline yönelik bir dava olduğunun göz önünde bulundurulması gerektiğini, davalı borçlu hali hazırda bir kez taşınmazı alacaklı davacıdan kaçırdığını, taşınmazın ikinci bir kez daha kaçırılmasının mümkün olduğunu, İİK'nun 281. maddesinde tasarrufun iptali davalarında daha özel bir geçici hukuki koruma tedbiri öngörüldüğünü belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. D)DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, TBK'nun 19. maddesi uyarınca muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkindir....

    Davacılar, davalı ... hakkında murislerini kasten öldürmek ve davacı ...’ı yaralamak suçlarından kamu davası açıldığını, yargılamanın devam ettiğini, davalı aleyhinde maddi ve manevi tazminat davası açtıklarını, bu davanın açılmasından sonra davalı ...’in maliki bulunduğu taşınmazını diğer davalı akrabasına tapuda satış göstererek kendilerinden mal kaçırmak amacı ile devir ettiğini iddia ederek muvazaa nedeni ile tasarrufun iptaline karar verilmesini istemişlerdir. Davalılar, davanın usul ve esas yönden reddi gerektiğini savunmuşlardır. Mahkemece, tasarrufun iptali davası açılabilmesi için alacağın kesinleşmesi ve icra takibine konu edilmesi gerektiği, icra takibinin varlığının davanın ön koşulu olduğu, bu aşamada eldeki davanın açılamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dava, 818 sayılı Borçlar Kanunu 18. maddesine dayalı olarak açılan, muvazaa iddiasına dayanan tasarrufun iptali istemine ilişkindir....

      Davalı vekili, payların karşılığı olarak 160.000 TL ödendiğini, şufalı payın gerçek değerinin tespiti ile bu değer üzerinden, mümkün olmadığı takdirde davacının bedele yönelik iddialarının reddi ile tapudaki satış bedeli üzerinden önalım hakkının kullanılmasına, davanın açılmasına kendilerinin sebep olmadığı gözetilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacı dava dilekçesinde satış bedelinin 51.727,00 TL olduğunu bildirerek bedelde muvazaa iddiasında bulunmuştur. Mahkemece, muvazaa iddiası kanıtlanamadığından tapudaki satış bedeli ile tapu giderleri toplamı üzerinden dava kabul edilmiştir....

        Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, davalı alacaklıdadır. Davalı alacaklı alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlamalıdır. Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bono, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli değildir. Senetler, faturalar ve çekler ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden kesin delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemez. Öte yandan, alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakatı bulunmadığı sürece tanık dinlenemez ve tanık beyanını dayalı olarak hüküm kurulamaz....

          Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nun 283/1,2. maddesi kıyasen uygulanarak yapılan kesintilerinin davacının alacak ve ferilerini geçmeyecek biçimde öncelikli ödenmesi gerekir. Bilindiği üzere, muvazaa, kısaca irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir. Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak bazan aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar (mutlak muvazaa). Veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler ( nisbi muvazaa)....

          Hukuk Dairesinin 15.07.2010 tarih, 2010/6728 E ve 8994 K sayılı ilamıyla; muvazaa iddialarına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat külfetinin kural olarak davalı alacaklıda olduğu, davalı alacaklının noterde düzenlenen rehinli borç sözleşmesi ile alacağını kanıtlamış olduğu, davalı alacağının oluştuğu, bir başka anlatımla rehin sözleşmesinin yapıldığı tarihte davacı şirketin borçludan bir alacağının bulunmadığı, bu nedenlerle davalının davacının alacağına yönelik muvazaa yapmasının mümkün olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, yerel mahkemece bozma kararına uyularak davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir....

            Davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekir." belirtilmiştir. Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında, davacının iddiası kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasında olduğu için bu tür davalarda muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı olduğu ileri sürülen alacağın, kendisinden mal kaçırıldığı iddia edilen alacaktan daha sonra veya yakın tarihlerde doğmuş olması gerekir. Daha önce doğan alacak, daha sonra doğan alacak için muvazaa oluşturamaz....

            Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1) Davacı tarafça sıra cetvelindeki sıraya ve alacağın esasına aynı anda itiraz edildiğine göre, mahkemece önce sıraya ilişkin şikayet karara bağlanmalı, sonra alacağın esasına ilişkin itiraz değerlendirilmelidir. (Dairemizin 2015/4989 E., 2016/2005 K.; 2011/836 E., 2614 K. sayılı kararları) Mahkemece bu ilke gözardı edilerek sıraya itirazla ilgili herhangi bir inceleme yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. 2)Bozma nedenine göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir....

              UYAP Entegrasyonu