Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir....
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı,alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nun 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Somut olayda, dava BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılmıştır. Davacı ile davalı ...’nin boşandığı boşanma kararında davacı lehine hükmedilen nafaka veya tazminat alacağının olmadığı, Bodrum Aile Mahkemesinin 2015/1032 Esas sayılı dosyasından tarafların karşılıklı olarak açtıkları katkı payı alacağı davasının devam ettiği anlaşılmaktadır....
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin konu ve talep kısmında, taleplerinin açık ve net olduğunu, müvekkilinin talebinin, bir alacağın tespiti değil, mal rejimine konu olan ve davalı T5'in evlilik birliği içerisinde edindiği İstoç Ticaret Merkezi Bağcılar/İstanbul adresinde bulunan 23 ada 36 numaralı dükkan ve kooperatif üyeliğinin babası davalı T8 devrinin muvazaa nedeniyle iptali ve davalı T5 adına tescili istemine ilişkin olduğunu, Mahkemece, taleplerinin dışına çıkılarak İİK'nın 283/2. maddesi gereğince karar verildiğini, oysa ki TBK'nın 19. ve devamı maddeleri gereğince muvazaa nedeniyle satış işleminin iptaline karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin talebinin bir alacağın tahsiline yönelik olmadığını, bu nedenle olayda İİK'nın 283/2. maddesinin uygulanmasını gerektiren bir durum bulunmadığını, ortada katılım payına ilişkin verilmiş bir ilam ve ona dayalı bir icra ödeme emrinin söz konusu olmadığını, HMK'nın 26. maddesinde düzenlenen "Taleple bağlılık...
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. BK'nun 19. maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında hak düşürücü zamanaşımı süresi uygulanmaz ve İİK'nın 277 vd.maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan aciz belgesi muvazaaya dayanan iptal davalarında aranmaz. Davacı vekili dava dilekçesinde açıkça muvazaa hukuksal nedenine dayandığından ve aciz belgesi muvazaaya dayanan iptal davalarında aranmayacağından, davanın TBK'nin 19.maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilerek aciz vesikası bulunmadığından davanın reddi isabetli görülmemiştir....
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nin 283/1'inci maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Hemen belirtmek gerekir ki, muvazaa hukuki sebebine dayanarak açılan tasarrufun iptali davaları İİK'nin 284'üncü maddesinde öngörülen 5 yıllık hak düşürücü süreye tâbi değildir. Dava dilekçesine eklenen belgelerin incelenmesinde; davalı borçlu T3 ile davacı alacaklı T1 AŞ arasında 18/9/2006 günü "Kredi kartı üyelik sözleşmesi" akdedildiği, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine, kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanan toplam 20.357,31 TL alacağın tahsili amacıyla 22/3/2019 günü ilamsız takip yoluyla icra takibine başlandığı, dava konusu taşınmazın davalı borçlu tarafından 4/3/2010 günü davalı üçüncü kişiye satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır....
davalılar adına muvazaa nedeniyle yapıldığı gerekçesi ile Borçlar Kanunu gereği iptal edilerek borçlu T4 üzerine tekrar tesciline veya cebri icra yoluyla alacağın tahsiline yetki vermek üzere iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiş, davalılar; aciz belgesi olmadığından davanın ön koşul yokluğundan ve nihayetinde esastan reddinin gerektiğini savunmuşlardır....
Mahkemece davacı tarafından davalılar arasındaki 15.09.2015 tarihli fesihnamenin muvazaa nedeniyle iptalinin istenilmediği, tasarrufun iptali talep edilmeksizin alacak istemi ile dava açıldığı, iddia edilen muvazaanın ispatına dair herhangi bir delil de sunulamadığı, dava konusu alacağa dayanak teşkil eden bonoların tahsiline yönelik yapılan icra takibinin halen devam ettiği, bu nedenle takip borçlusu olan davalı kooperatif yönünden bu davanın açılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığı, diğer davalının ise alacağa esas teşkil eden bonolarla ilgili herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, bu davalıya husumet yöneltilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir....
İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere,muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir.Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın ,alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Somut olayda Mahkemece davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir. ....Aile Mahkemesinin 2014/468 Esas 2015/51 karar sayılı 25.12.2015 tarihinde kesinleşen ilamı gereğince davacının davalı ...'...
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK'nın 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu açık olup mahkemece davanın İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılan tasarrufun iptali davası olarak nitelemesi isabetli değildir. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar....
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki davacı vekilinin sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar....