Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İflas Müdürlüğü tarafından açık artırma ile satışa çıkarılan taşınmazın davacı tarafından 13/08/2013 tarihinde satın alındığı, davacının söz konusu taşınmazın satış işlemlerini yaptırmak istediği esnada taşınmaz üzerinde tedbir kararı bulunduğunu öğrendiği, bu hususun taşınmazın açık artırma şartnamesi ve tutanağında belirtilmediği, 04/02/2015 tarihinde tebdirin kaldırılmasının ardından davacının 06/02/2015 tarihinde taşınmazın tescil işlemlerini yaptırdığı ve satın alma tarihi ile tescil tarihi arasında meydana gelen maddi zararının tazmini için dava açtığı anlaşılmakla; Davacının 320.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ödenmesi talebine ilişkin söz konusu davada, yerel mahkemece davacının davasının gerçek bir zarar olmayıp munzam zarar olduğu ve munzam zarara hükmedilemeyeceği gerekçesi ile reddine karar verilmesi üzerine davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı...

    Hukuk Dairesinin (kapatılan), 18.12.2012 tarih, 2012/14156 Esas, 2012/28946 Karar sayılı ilam ile “...1-Dava munzam zarar ve faiz alacağına ilişkin olup, davacı davalıdan olan alacağının tahsili için icra takibi başlattığını ancak 2001 senesinde başlayan icra takibinde bugüne kadar hiçbir ödeme yapılmadığını, oluşan faiz ve munzam zararının tahsilini istemiş, davalı ise davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, alınan bilirkişi raporuna dayalı olarak ve alacak henüz tahsil edilmediğinden munzam zararın oluşmayacağı kanaatiyle munzam zarara ilişkin davacı talebinin reddine karar verilmiş ise de, munzam zarar talep edilebilmesi için alacağın tahsili gerekmez....

      Munzam zararın tazmini konusuyla ilgili olup Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Dairemizin 22.03.1994 gün ve 1994/2060-3571 sayılı kararı ve bunu izleyen kararlarında belirtildiği gibi; alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu somut olgulara dayanarak inanılır, kesin ve net bir biçimde kanıtlamak zorundadır. Genel ve soyut nitelikteki enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek oranda olması, munzam zararın gerçekleştiği ve kanıtlandığı anlamına gelmez. Burada davacının kanıtlaması gereken husus, enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olgular değil, şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğü keyfiyetidir....

        Munzam zarar alacağın asıl borcun ödenmesi ile ödenebilir ve istenebilir hale geleceği ve bu tarihten itibaren ise 10 yıl içerisinde dava açılabileceği, munzam zararın gerçekleştiği süreç bakımından 10 yıllık zaman aşımı süresinin aranmayacağına ilişkin bir düşünce hem munzam zararın muaccel hale geldiği zamana ve hem de BK'nun 105/2 maddesi hükmü karşısında kabul edilemez....

          Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü: - K A R A R - Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi, tapu iptâli ve tescil, manevi tazminat, gecikme (kira) tazminatı, maddi tazminat ve munzam zarar tazmini istemlerine ilişkindir....

            zararının oluşması nedeniyle huzurdaki davayı ikame etmek hasıl olduğunu, 6098 sayılı TBK’nın 122. maddesine göre alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlü olduğunu, yukarıda kanununun değindiği zarar, munzam zararı olduğunu, munzam zarar borcunun hukuki sebebi, asıl alacağın temerrüde uğraması ile oluşan hukuka aykırı olduğunu, borçlunun munzam zararı tazmin yükümlülüğü, asıl borç ve temerrüt faizi yükümlülüğünden tamamen farklı, temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar zaman içinde artarak devam eden, asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borç olduğunu, munzam zarar isteminde bulunan alacaklı öncelikle borçlunun borcunu geç ödemesi nedeniyle uğradığı zararın temerrüt faizi ile karşılanamadığını, temerrüt faizini aşan bir zarara uğradığını ispat etmesi gerektiğini, alacaklı, borçlunun ilk temerrüde düştüğü tarihten alacağını faizi ile birlikte tahsil ettiği...

            - K A R A R - Davacı vekili, taraflar arasında bedeli peşin ödenmek üzere demir satım sözleşmesi imzalandığını, ancak ödemelerin zamanında yapılmaması ve demir fiyatlarında meydana gelen artış nedeniyle müvekkilinin munzam zararının oluştuğunu, oluşan zararın ödenen temerrüt faizi ile karşılanmadığını ileri sürerek, munzam zarar alacağının avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının munzam zarar ile ilgili iddialarını somut delillerle ispatlaması gerektiğini, salt demir fiyatlarının artışının munzam zararı oluşturmayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir....

              "İçtihat Metni"Daire : SEKİZİNCİ DAİRE Karar Yılı : 1990 Karar No : 909 Esas Yılı : 1989 Esas No : 353 Karar Tarihi : 17/09/990 DENETİM VE BAKIMI İLE GEREKTİĞİNDE ONARIMININ YAPILMASI BELEDİYENİN GÖREVİ OLAN İÇME SUYU ŞEBEKESİNE AİT BORUNUN PATLAMASI NEDENİYLE UĞRANILAN ZARARIN ÖDENMESİ GEREKTİĞİ HK....

                Zira aşkın (munzam) zarar sorumluluğu, temerrüt faizinden sorumluluktan farklı olarak kusur sorumluluğuna dayanmakta olup burada aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmekteki kusurudur. Ancak aşkın (munzam) zarar iddiasının ileri sürüldüğü durumlarda sorumluluk için, diğer koşulların varlığı durumunda borçlunun temerrüde düşmedeki kusurunun varlığı asıldır. Başka bir anlatımla temerrüt sonrasında borçlunun temerrüde düşmedeki kusurunun alacaklı tarafından ispatı gerekmez. Aksine borçlu, temerrüde düşmede kusursuz olduğunu ispatlamadıkça ortaya çıkan aşkın (munzam) zarardan sorumludur. Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken son koşul ise; borçlunun temerrüdü ile alacaklının aşkın (munzam) zararı arasındaki illiyet bağının mevcudiyetidir. Bu çerçevede alacaklı, borçlunun temerrüde düşmesi ile ileri sürdüğü aşkın (munzam) zarar olgusu arasındaki illiyet bağını ispatla yükümlüdür....

                  KARAR Davacı, davalıdan olan 15.000,00 TL lik alacağının tahsili için icra takibi başlattığını, alacağın halen ödenmediğini, takip tarihinden sonra aradan geçen sürede ekonomik olumsuzluklar nedeniyle munzam zararının oluştuğunu beyanla icra dosyasından takip tarihi itibariyle işleyen reeskont faizin hesabı ile davalıdan tahsilini ve oluşan munzam zararın toplam 10.000,00 TL olarak davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dava munzam zarar ve faiz alacağına ilişkin olup, davacı davalıdan olan alacağının tahsili için icra takibi başlattığını ancak 2001 senesinde başlayan icra takibinde bugüne kadar hiçbir ödeme yapılmadığını, oluşan faiz ve munzam zararının tahsilini istemiş, davalı ise davanın reddini dilemiştir....

                    UYAP Entegrasyonu