WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Esas sayılı dosyasına konu alacağın, davalının icra takibine yapmış olduğu haksız itirazı nedeniyle ancak 10/01/2022 tarihinde tahsil edilebildiğini, işbu davanın icra dosyasına konu alacağın geç tahsili nedeniyle faiz ve karşılanamayan zararın tahsili amacıyla başlatılan kısmi alacak davası olduğunu, her ne kadar icra dosyasına konu alacak kira sözleşmesinden kaynaklansa da davaya konu uyuşmazlığın alacağın geç ödenmesinden kaynaklanan munzam zarar alacağı olduğundan uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, munzam zarar sorumluğunun kusur sorumluluğuna dayandığını, munzam zararın ayrı bir dava ile on yıllık zamanaşımı süresi süresi içerisinde her zaman istenilmesinin mümkün olduğunu beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL'nin temerrüt tarihinden başlayacak 3095 sayılı kanunun madde 2/2 uyarınca işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı müvekkiline ödenmesine, karar verilmesini talep etmiştir....

    Esas sayılı dosyasına konu alacak, davalının haksız itirazı nedeniyle ancak 02/02/2022 tarihinde tahsil edilebildiğini, işbu davanın icra dosyasına konu alacağın geç tahsili nedeniyle faiz ile karşılanmayan zararlarının tahsilini amaçladığını, davaya konu uyuşmazlık alacağın geç ödenmesinden kaynaklanan munzam zarar alacağı olmakla Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 2018/3765 Esas sayılı ilamında da belirlendiği gibi munzam zarar kök ilişkiden (asıl borç) tamamen bağımsız yeni bir borç olması nedeniyle yetkili mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, emsal kararlara göre yapılması gereken hesaba göre müvekkilinin munzam zararının en az 50.000,00TL olduğunu, bu alacağa temerrüt tarihinden (27/02/2022) itibaren faiz de yürütülmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 10.000,00TL'nin işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir....

      Sayılı dosyasına konu alacak, davalının haksız itirazı nedeniyle ancak 28/01/2022 tarihinde tahsil edebildiğini, iş bu davanın icra dosyasına konu alacağın geç tahsili nedeniyle faiz ile karşılanmayan zararlarının tahsilini amaçladığını, davaya konu uyuşmazlık alacağın geç ödenmesinden kaynaklanan munzam zarar alacağı olmakla Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2018/3765 Esas sayılı ilamında da belirlendiği gibi, munzam zarar kök ilişkiden( asıl borç) tamamen bağımsız yeni bir borç olması nedeniyle görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, emsal kararlara göre yapılması gereken hesaba göre müvekkilinin munzam zararı en az 100.000,00 TL olduğunu bu alacağa temerrüt tarihinden (27/02/2022) itibaren faiz de yürütülmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL'nin işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacı müvekkiline ödenmesini talep etmiştir....

        alınarak) müvekkilinin malvarlığının bugün itibariyle ulaşacağı seviye karşısındaki zararın talep edildiğini, bu zarar kalemi dışında, davalının temerrütü nedeniyle bankalara ödenen faiz ve sair giderlerden kaynaklanan zararlar da, munzam zarar olarak talep edilebileceğini, ilgili bankalardan gelen yazı cevapları incelemesi sonucunda bilirkişi tarafından faiz ve Bsmv adı altında bankalara ödenmek zorunda kalınan munzam zararın 694.291,00 TL civarında olduğunun tespitinin yapıldığını, fiili zarar kalemleri ve müspet zarar toplamından, icra dosyasındaki faiz getirisini aşan kısmının munzam zarar kapsamında olduğu ve müvekkile ödenmesi gerektiği tartışmasız olduğunu, bu nedenle, söz konusu kalem yönünden verilen kabul kararı da hukuka uygun olup, davalının istinaf talebi red edilmesi gerektiğini, davalı kusursuz olduğunu ispatlayamadığı gibi, davaya dayanak ihale için aldığı ödeneği müvekkile ödememek suretiyle açık bir kusur işlediğini, işçi ücretlerini dahi ödemekte güçlük çeken belediyenin...

        İkinci görüşe göre; aşkın zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faiziyle karşılanmayan zarar miktarını; zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamalıdır. Aşkın zarar alacaklısı, normal durumlar ve fiili karineler ile maruf ve meşhur olaylara dayanıyorsa bunun ispatı istenmemeli, munzam zarar davalarında davacı-alacaklının ispat yükümlülüğü çok sıkı kurallara bağlanmamalı, enflasyonist ortamda, bireyin parasının değerini sabit tutmak ve kazanç sağlamak için bir çaba ve girişimlerde bulunması; örneğin, en azından vadeli mevduat veya kurları devamlı yükselen döviz yatırımlarında değerlendirilmesi, olayların normal akışına, hayat tecrübelerine uygun düşen bir karine olarak kabul edilmelidir. Bu karinenin aksini, kusursuzluğunu ve sorumsuzluğunu ispatlamak borçlunun yükümlülüğündedir....

          Davacı vekili, munzam zarar isteğini kamyonu ile çalışamaması nedeniyle uğradığı gelir kaybına dayandırmış ise de sigorta ilişkisinin asıl amacı sigortalı malın aynen yerine konulması olduğundan ayrıca ve daha yükseği kanıtlanmadıkça sigortalının munzam zararının hesabında ayrıca ispatı gerekmeyen ikame değerin esas alınması gerekir. (.... Somut olayda davacı, sigorta bedelini 2010 yılında alsaydı sigortalı malını yerine koyabilecekken 2013 yılında aynı malı hangi bedelle yerine koyabilecek ise aradaki fark davacının somut munzam zararını oluşturmaktadır. Bunun ise ayrıca ispatı gerekmemektedir. Sigorta davalarında ikame değer belirlenmek suretiyle munzam zararın hesaplanması gerekir. Bu nedenle, davacı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan karara katılamıyorum....

            Bu kere dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği konuşulup düşünüldü: Dava, eser sözleşmesine dayalı alacağın geç tahsili nedeniyle uğranılan munzam zararın tazmini istemine ilişkindir. Davalı reddini savunmuş, mahkemenin davanın reddine dair kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davalının taraflar arasındaki sözleşmeyi feshi nedeniyle açılan davada 1.205,27 YTL hakediş alacağı ile 536,76 YTL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmiş, dereceattan geçmek suretiyle kesinleşmiştir. Davacı bu alacağının geç tahsili nedeniyle uğradığı munzam zararının ödenmesini istemektedir. Alacağına zamanında kavuşamadığından aleyhinde icra takipleri bulunduğunu, SSK primlerini zamanında ödeyemediği için icra takibatına maruz kaldığını yine vergi dairesine ve bankaya borçlarını ödeyemediği için cezalı duruma düştüğünü iddia etmiş ve bu konuda delillerini dosyaya sunmuştur....

              Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2003/188 Esas sayılı dosya ile açtığı davada, davalının bu olayda %75 kusurlu olduğu kabul edilerek alacak talebinin %75'inin hüküm altına alındığını, munzam zarar tazminatı isteminin ise esas alacaklarda ilgili ana para ve faiz alacağı kesinleşmeden istenemeyeceğinden bu aşamada dinlenme koşulları bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verildiğini, kararın temyiz incelemesi sonucu onanarak kesinleştiğini, hükümde belirtilen alacağın davalıdan tahsil edildiğini, mahkeme kararıyla hüküm altına alınan alacaklarına uygulanan faizin müvekkilinin zararını karşılamadığını, BK'nın 105. maddesi gereğince munzam zararının oluştuğunu ileri sürerek, şimdilik 30.000,00 TL'nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesiyle talebini 416.077,18 TL'ye çıkarmıştır....

                in satın aldığı taşınmazları ve kendi mallarını 3. kişilere devir ettiğini ve alacağın tahsilini geciktirdiğini, 15.01.2007 tarihinde alacağı tahsil edebildiklerini 06.03.2000 tarihli satış sözleşmesi ile kararlaştırılan ödeme tarihlerinden tahsil tarihine kadar geçen süre içinde, alacakları ödenmediği için iştigal konusunu oluşturan inşaatlarda parayı kullanamadıklarını, yeni taşınmaz alımı fırsatları çıkmasına rağmen değerlendiremediklerini munzam zarar talep haklarının bulunduğunu ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000 TL munzam zararın tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, şirketin satış akdinde taraf olmadığını ve husumet tevcih edilemeyeceğini öte yandan satım bedeli olarak verilen çek ve bonoların faizleri ile birlikte ödendiğini beyan ederek davanın reddini istemiştir. Mahkemece davacının satış sözleşmesinden doğan edimlerini yerine getirdiği, davalı ...'...

                  Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; eldeki munzam zarar davasının açıldığı 04/04/2019 tarihinden geriye doğru 10 yıllık süre olan 04/04/2009 tarihinden önceki munzam zarar kaleminin zamanaşımına uğradığını, bakiyesi yönünden ise munzam zararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince yapılan istinaf incelemesinde; davacının iddiası muhtemel kâr kaybına ve farz edilen gelire ilişkin talebinin munzam zarar kapsamında değerlendirilemeyeceği, davacı yanca, munzam zarar teşkil ettiği belirtilen arabanın alınması veya birikimin başka bir bankaya yatırılarak tasarruf edileceği hususunda dosyaya somut delil sunulmadığı gibi bankaya yatırılan paranın başka bir bankaya yatırılarak değerlendirileceği iddiasının somut ispat vasıtası olarak dikkate alınmasının da mümkün olmadığı (Yargıtay 11....

                    UYAP Entegrasyonu