Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu hükümler karşısında taşınmaz üzerinde bulunan ve bütünleyici parça niteliğindeki bina, ağaç gibi muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemeyeceğinden kural olarak ve aksine bir kanun hükmü bulunmadıkça muhdesatların mülkiyetinin tespiti dava edilemez ve mahkemelerce de anılan kanun hükümleri gözardı edilerek mülkiyet tespitine karar verilemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gereklidir. Somut olaya gelince; dava konusu 2134 parsel sayılı taşınmaz 1750 m2 yüzölçümünde tarla vasfı nda, ¼ hissesi ..., ¾ hissesi tarafların ortak mirasbırakanı .....adına kayıtlı bulunmaktadır....

    KARAR : Usulden ret Taraflar arasındaki muhdesatın aidiyetinin tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I....

      Şu halde, dava ve temyize konu muhdesatın kadastro tespit gününden önce meydana getirildiğinin ve kadastro tespitinin kesinleşmesi ile dava tarihi arasında az yukarıda açıklanan hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunun belirlenmesi halinde temyize konu muhdesata yönelik davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verileceği tartışmasızdır. Ne var ki mahkemece dava konusu muhdesatın üzerinde yer aldığı taşınmaza ait kadastro tespit tutanağı getirtilmediğinden, davaya konu edilen muhdesat ile tapu kaydında gösterilen muhdesatın aynı olup olmadığı, aynı iseler, davada az yukarıda açıklanan hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği anlaşılamamaktadır....

        Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına mülkiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Taşınmaz üzerine daha önce mevcut bir muhdesatın tamamlanması veya mevcut muhdesatın bakım ve onarımının yaptırılması bağımsız bir muhdesat meydana getirme niteliğinde olmayıp mevcut muhdesatın daha kullanılır hale gelmesini, bir başka deyişle muhdesattan sağlanacak faydanın artmasını sağlayan işlerdir. Bu işler için harcanan giderler de muhdesatın değerini artıran faydalı giderlerdendir....

        Ne var ki 3402 sayılı Kadastro Kanunun 19/1. maddesi gereğince taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın kadastro tutanağının ve taşınmazın tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilebilmesi için muhdesatın kadastro tespit gününden önce meydana getirilmiş olması zorunludur. Somut olayda taşınmazın sicilinin kadastral faaliyetler sonucu oluşturulmadığı, ihdas edilmiş olduğu gözetildiğinde muhdesatın beyanlar hanesinde gösterilmesine olanak yoktur. Hal böyle olunca davanın kısmen kabul edilerek muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğinin tespiti ile yetinilmesi, şerhe ilişkin istemin ise reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı Hazine’nin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 01.06.2010 gününde oybirliği ile karar verildi....

          "İçtihat Metni"DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Tespiti, Alacak MAHKEMESİ : Ezine Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Ezine Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.07.2018 tarihli ve 2016/197 Esas, 2018/204 Karar sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10....

            Hukuk Dairesinin 2014/14176 Esas - 2015/23312 Karar) Kabule göre de, kural olarak taşınmaz üzerindeki muhdesatın tespiti davalarında husumetin muhdesatın bulunduğu taşınmaz maliki ya da maliklerine yöneltilmesi zorunludur. Muhdesatın tespiti davalarında muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğini açıkça kabul ederek uyuşmazlık çıkarmayanlar dışında kalan ve muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan diğer tüm tapu kayıt maliklerinin veya mirasçılarının davada taraf olmaları zorunludur. Yukarıda açıklandığı üzere dava açılırken taraf teşkili sağlanmamış ise de; davanın mahiyeti gereği ortaklığın giderilmesi davasında muhdesat iddiasını açıkça kabul edenler dışında kalan tapu kayıt malikleri arasında "zorunlu dava arkadaşlığı"nın (6100 s....

            Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir. (HMK mad. 114/1-h, 115. ) Öğretide ve Yargıtayın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında somut uyuşmazlık incelendiğinde, davaya konu taşınmaz hakkında istisnalar mevcut olmadığından davacının muhdesatın tespiti davasını açmasında hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir....

              Somut olaya gelince, muhdesatın tespiti davalarında Yargıtayın ve Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre muhdesatın pay gösterilmek suretiyle yapıldığından bahisle hüküm kurulması mümkün olmayıp muhdesatın tamamının davacı tarafça yapıldığı ispatlanamadığından davacının eda davası açması gerekirken tespit davası açmakta hukuki yarar bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir....

                Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatın tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin/davacı tarafa ait olduğunun tespitine karar verilmesi gerekir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilerek, bilirkişi raporunda A harfli yerde gösterilen çınar, dut, söğüt, okaliptüs, kavak ve ceviz ağaçlarının davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmiş ise de, yeterli araştırma ve inceleme yapıldığı söylenemez....

                  UYAP Entegrasyonu