Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

kullanımındadır" şerhinin ve "07/04/1989 tarihinden itibaren 5 yıl süre ile Türkiye Taş Kömürleri lehine tesis edilen irtifak hakkının'' kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı Türkiye Taş Kömürü Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir Dava, tapulu taşınmaz üzerinde bulunan irtifak hakkı ve kullanım şerhinin terkini istemine ilişkindir....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki davadan dolayı mahal mahkemesinden verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü: _K A R A R_ Dosya içerisinde; 18 ada 3 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 09.09.2003 tarihli muhdesat şerhinin dayanak belgelerine rastlanamadığından muhdesat şerhine ait dayanak belgelerinin temin edilerek Dairemize gönderilmesi için dosyanın MAHALLİNE İADESİNE, 26.11.2014 gününde oybirliği ile karar verildi....

      Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/337 E., 2002/866 K. sayılı ilamıyla, 603 parselin orman sınırı dışına çıkarılmasına ilişkin işlemin iptaline karar verilip kesinleştiğini, bu nedenle 603 sayılı parselin tapu kaydının beyanlar hanesindeki şerhin bir anlamı kalmadığı, orman nitelikli taşınmazlarda zilyetlik ve muhdesat şerhi konulamayacağından şerhin kaldırılması ve davalıya ait yapıların kal'ini talep etmiştir. Mahkemece davanın KABULÜNE, ... Bölge ...Köyü Mevkiinde bulunan 603 parsel sayılı 1466,20 m2 miktarlı taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesindeki "üzerindeki birket ev ... oğlu ...'e aittir." şerhinin kaldırılmasına, taşınmaz üzerindeki davalıya ait yapıların kal'ine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman nitelikli taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesindeki zilyetlik şerhinin kaldırılması ve üzerindeki yapıların yıkılıp kaldırılmasına ilişkindir....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Kadastro sırasında ... beldesi 173 ada 83 parsel sayılı 11381,51 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, 2/B uygulaması ile tarla niteliğiyle Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı 173 ada 83 parselin kullananı ve muhdesat sahibinin kendisi olduğu, adının ve soyadının yanlış yazıldığı, yüzölçümünün eksik olduğu iddiasıyla dava açmıştır....

          Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Yukarıda açıklanan ilkeler gereğince somut olayda; dava konusu 168 ada 59 parsel sayılı taşınmazın dosya içerisinde bulunan tapu kaydı incelendiğinde, "Parsel üzerindeki ahşap ev ... oğlu ...'a aittir." şeklinde muhdesat şerhinin bulunduğu anlaşılmıştır. Lehine muhdesat şerhi bulunan ... tapu kayıt maliki ... ... mirasçısı olup, davada ... mirasçılarının da taraf olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, 30.03.2015 tarihinde inşaat mühendisi, ziraat mühendisi ve kadastro bilirkişileri ile birlikte keşif yapılmıştır....

            Ne var ki, 3402 sayılı Kadastro Kanunu kural olarak kadastro bölge ve çalışma alanlarında, üzerinde çalışma yapılan taşınmazlar bakımından uygulanır. Anılan yasanın 33. maddesinde Kadastro Kanununun bazı hükümlerinin kadastro çalışma bölgeleri dışındaki genel hükümlere göre açılan davalarda da uygulanacağı kabul edilmiş ise de; 3402 sayılı Kadastro Kanununun genel hükümlere göre açılan davalarda uygulanacak hükümleri yasanın 14, 15, 17, 18, 20 ve 21. maddeleri ile sınırlıdır. Değişik bir anlatımla, kadastrodan sonraki hukuki sebeplere dayanılarak genel mahkemelerde açılan davalarda Kadastro Kanununun 19/2. maddesine dayanılmak suretiyle muhdesat tespiti ve bunun kütüğün beyanlar hanesinde gösterilmesi istenemez. Yapılan bu saptamalara göre, mahkemece davanın reddi gerekirken istemin hüküm altına alınması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir....

              Uygulamada güncelleme adını alan bu çalışmalar Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce çıkarılan 2009/15, 2011/2 ve 2012/5 sayılı genelgeler çerçevesinde yapılmaktadır. Güncelleme işlemleri sırasında, fiili kullanım şerhi sahipleri hakkında değişiklik yapılabilmesi için; daha önce yapılan tesis kadastrosu, 2924 sayılı Yasa uyarınca yapılan kadastro ya da 3402 sayılı Yasa'nın Ek-4. maddesi uyarınca yapılan kadastro çalışmaları sırasında 6831 sayılı Yasa'nın 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı için Hazine adına tespit edilen taşınmazların beyanlar hanesinde ya da en azından kadastro tutanağının edinme sebebi bölümünde fiili kullanıcı ya da muhdesat sahibi tespitinin yapılmış olması zorunludur. Daha önce fiili kullanıcı ya da muhdesat sahibi tespiti yapılmamış bulunan; başka bir ifadeyle kullanıcısı olmadığı anlaşılan taşınmazlar, güncelleme çalışmasına tabi tutulamazlar....

              un açtığı davanın kabulü ile harita kadastro teknikeri ...'nun 20.01.2016 tarihli rapor ve krokisinde belirtildiği üzere D harfi ile gösterilen bölümün 2 katlı bina ve bahçe olarak 1987 yılından beri ...'tan olma ...'un fiili kullanımında olduğunun, asli müdahil ...'nın talebinin kabulü ile harita kadastro teknikeri ...'nun 20.01.2016 tarihli rapor ve krokisinde belirtildiği üzere S ve R harfleri ile gösterilen bölümlerin 1996 yılından beri ...'dan olma ...'nın fiili kullanımında olduğunun, davalı parselin tapu kaydının muhdesat bilgileri bölümündeki ...'den olma ... ile ilgili şerhin iptali ile harita kadastro teknikeri ...'nun 20.01.2016 tarihli rapor ve krokisinde belirtildiği üzere B harfi ile gösterilen bölümün bahçe olarak ...'den olma ...'...

                Bir kişi lehine muhdesatın tespitine ve bunun kütüğün beyanlar hanesine yazılmasına 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 19/2 maddesi olanak sağlamaktadır. Gerçekten, anılan hüküm uyarınca; “Taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir.” Bu şekilde bir belirtmenin yenilik doğrucu bir sonucu olmadığı, esasen var olan şahsi hakka aleniyet kazandıracağı ve sadece muhdesat sahibi lehine kanıt oluşturacağı kuşkusuzdur. Ne var ki, Kadastro Kanunu kural olarak kadastro bölge ve çalışma alanlarında, üzerinde çalışma yapılan taşınmazlara uygulanır. Anılan yasanın 33. maddesinde Kadastro Kanununun bazı hükümlerinin kadastro çalışma bölgeleri dışındaki genel hükümlere göre açılan davalarda da uygulanacağı kabul edilmiş ise de, uygulanacak hükümler yasanın 14, 15, 17, 18, 20. ve 21. maddeleriyle sınırlıdır....

                  Mahkemece, davacının kadastro mahkemesinde dava konusu taşınmazlar için açtığı kadastro tespitinin iptali davasından feragat ettiği, bu feragat sırasında taşınmaz üzerindeki muhdesata ilişkin hakkını saklı tutmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiştir. Dava, beyanlar hanesindeki muhdesat üzerinde hak iddiasına dayalı kaydın terkini ve düzeltilmesi istemine ilişkindir. 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere, Eşya Hukukunda “muhdesat” kavramından bir arazi üzerindeki arz malikinden başkasına veya bir paydaşa ait yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak sağlamaz. Muhdesat sahibinin hakkı sadece şahsi bir haktır. Bu hakkın hukuki mahiyeti ve nasıl kullanılacağı ise TMK’nun 722, 724. ve 729. maddelerinde açıklanmıştır....

                    UYAP Entegrasyonu