Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda muhdesat oranı kurulmadan taşınmaz üzerindeki binanın ve ağaçların bedelinin davalı ...’ye ödenmesine karar verilmesi doğru değildir. Öte yandan, davalı ... temyiz dilekçesinde ... 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/672 Esas sayılı dava dosyasında dava konusu taşınmaza yönelik muhdesat aidiyetinin tespiti davası açtığını beyan etmiştir. Bu durumda mahkemece, davalı ... tarafından açılan muhdesat aidiyetinin tespiti davası bekletici mesele yapılarak, adı geçen davalıya ait olduğuna karar verilen muhdesat yönünden gerekirse mahallinde yeniden keşif yapılmak suretiyle dava konusu taşınmazın tespit edilen toplam değerinin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiğinin yüzdelik oran kurulmak suretiyle belirlenmesi ve muhdesata isabet eden kısmın muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedelin ise tapu kaydındaki payları oranında tüm paydaşlara dağıtılması gerekir....
Somut olaya gelince; ortaklığın satış yoluyla giderilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de; hükme esas alınan 24.11.2015 tarihli bilirkişi raporunda davalı Rıfat Şenakar'ın %88,56'lık muhdesat oranı hesaplanırken davalı payına düşen arsa değeri 54.600,00TL de muhdesat değerine eklenmiş ve taşınmazın tamamının değeri olan 125.894,00TL'ye oranlanmıştır. Hal böyle olunca bilirkişiler tarafından hazırlanan rapor, yukarıda belirtilen ilkelere aykırılık içermektedir. Bu nedenle bilirkişilerden ek rapor alınarak sadece davalıya ait muhdesatların değerinin muhdesatlar ile arsa değeri toplamına oranlanması suretiyle muhdesat oranının tespiti, bu oranın muhdesat sahibi paydaşa verilmesi, satış bedelinden geriye kalan kısmının da tapudaki hisseleri oranında taraflara dağıtılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir....
Somut olaya gelince; mahkemece, tarafların muhdesat iddiası hakkında beyanları alınarak, dava konusu taşınmaz üzerindeki bu muhdesatın aidiyeti hususunda tarafların ittifak edip etmedikleri üzerinde durulması, ittifak etmiyorlarsa muhdesat iddiasında bulunan tarafa bu konuda muhdesat aidiyetinin tespiti davası açmak üzere süre verilmesi ve dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılacak davanın niteliği ve sonucuna göre de gerekirse bilirkişiden ek azın tespit edilen toplam değerinin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiğinin yüzdelik oran kurulmak suretiyle belirlenmesi ve muhdesata isabet eden kısmın muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedelin ise tapu kaydı ve mirasçılık belgesindeki payları oranında tüm paydaşlara dağıtılması, verilen süre içerisinde dava açılmadığı takdirde ise o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi karar verilmesi gerekirken, davacılar vekiline muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açmak üzere süre vermeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş...
vekilinin yargılama giderleri ile vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere, muhdesatın tespiti davalarında, davanın konusu (müddeabih) muhdesat iddiasını kabul etmeyen davalıların paylarına isabet eden muhdesat değeri (zemin bedeli hariç) olup, buna göre, yargılama sonucunda hüküm altına alınan nispi karar ve ilam harcından, aynı şekilde 6100 sayılı HMK'nin 326/2. madddesi uyarınca yargılama giderinden ve davacı yararına takdir edilen vekalet ücretinden davalıların tapudaki hisseleri gözönünde bulundurulmak suretiyle sorumlu tutulmaları gerekir. Dosya içerisindeki bilgi be belgelerden; muhdesat olarak tespiti istenilen beş katlı yapının ortaklığın giderilmesi davasına konu davacı ile davalılar adına 1/3'er pay ile tapuda kayıtlı 72 ada 6 parsel ile ......
Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK 722, 724, 729 m.ler). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir....
"İçtihat Metni"DAVA TÜRÜ : Muhdesat Aidiyetinin Tespiti İle Değerinin Tahsili MAHKEMESİ : Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesi K A R A R Taraflar arasındaki uyuşmazlık, muhdesatın değerinin tahsili istemine ilişkindir. Yargıtay Başkanlar Kurulunun 10.01.2020 tarihli ve 1 sayılı kararı ile hazırlanan, 23.01.2020 tarihli ve 2020/1 sayılı kararı ile Yargıtay Büyük Genel Kurulunca kabul edilen, 28.01.2020 tarihli ve 31022 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak 01.02.2020 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yargıtay (3.) Hukuk Dairesinin görevi cümlesinden bulunmakla, dosyanın anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 11.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi....
Dava muhdesat aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir. Davacılar tarafından ilk derece mahkemesince verilen kararın, davalılar T6 T5 ve T7 hakkındaki yargılama giderleri yönünden istinaf başvurusunda bulunulmuş olup hükmün diğer yönlerine ilişkin bir istinaf bulunmamaktadır. Kural olarak muhdesat aidiyeti davalarında her bir davalı için dava değeri arzın değerinden ari muhdesat bedelinin taşınmazdaki paylarına isabet eden kısmıdır. Bilirkişi kurulunca 55.500 TL olarak hesaplanan toplam muhdesat değerinin davalılar payına düşen kısmının toplamı 2601 TL olup bu dava değerine göre vekalet ücreti dahil yargılama giderinden paylarına düşen yargılama gideri ise 914,69 TL’dir Karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 341/(2) maddesi; «Miktar veya değeri dört bin dörtyüz (5.880,00 TL) Türk Lirasını geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.» düzenlemesini içermektedir....
Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır. Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Somut olaya gelince; dava konusu 619 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki zemin kat, 1. kat ve natamam 2. kattan ibaret binanın davalı ... tarafından yapılmış olduğunun tespitine dair....... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/340 Esas, 2012/733 Karar sayılı ilamına göre oranlama yapılırken 619 parsel sayılı taşınmazın arsa değeri ve bina değerinin toplam değeri üzerinden oranlama yapılması gerekirken diğer taşınmazların bedelleri de sehven oranlama hesabına katılarak oranlamada hata yapılmıştır....
Dava; muhdesat tespitine ilişkindir. 1) Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2) Bilinmektedir ki; muhdesatın tespiti davaları sadece tespite ilişkindir. Değer tespiti isteği ise eda talebi niteliğinde olup tespitine karar verilmesi mümkün değildir. O halde; iş bu dava derdest ortaklığın giderilmesi hukuki nedenine dayalı muhdesat tespit davası olduğuna göre, ancak ve ancak mahkemece muhdesatların kime ait olduğuna ilişkin hüküm kurulması gerekmekte olup muhdesatların değerinin ortaklığın giderilmesi davasında belirlenmesi gerekmektedir....
Bu şekilde bir belirtmenin yenilik doğurucu bir sonucu olmadığı, esasen var olan şahsi hakka aleniyet kazandıracağı ve sadece muhdesat sahibi lehine kanıt oluşturacağı kuşkusuzdur. Ne var ki, Kadastro Kanunu kural olarak kadastro bölge ve çalışma alanlarında, üzerinde çalışma yapılan taşınmazlara uygulanır. Anılan yasanın 33. maddesinde Kadastro Kanununun bazı hükümlerinin kadastro çalışma bölgeleri dışındaki genel hükümlere göre açılan davalarda da uygulanacağı kabul edilmiş ise de, uygulanacak hükümler yasanın 14, 15, 17, 18, 20 ve 21. maddeleriyle sınırlıdır. Değişik bir anlatımla, kadastrodan sonraki hukuki sebeplere dayanılarak genel mahkemelerde açılan davalarda, Kadastro Kanununun 19/2 maddesine dayanılarak muhdesat tespiti ve bunun kütüğün beyanlar hanesinde gösterilmesi istenemez. Böyle olunca, muhdesat tespiti ve belirtmesinin tapu siciline yansıtılması istemiyle genel mahkemede açılan eldeki davanın reddi gerekirken, istemin hüküm altına alınması doğru değildir....