Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etme ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç gibi bütünleyici parçanın (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde 6100 Sayılı HMK’nın yürürlüğe girilmesinden önce açılan davalarda muhdesatın değeri sulh mahkemesinin görevine giriyorsa olay bir hadise olarak sulh mahkemesinde çözümlenir. Aksi halde muhdesata ilişkin uyuşmazlığı çözme işi asliye hukuk mahkemesinin görevine girer. HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra ise değere bakılmaksızın muhdesatın kime ait olduğunun tespiti konusunda davaya bakma görevi asliye hukuk mahkemesine aittir....

    Yargılamaya katılan davalılar, davanın reddini savunmuşlar, mahkemece 3402 sayılı Kadastro Kanununun 19/2 maddesi uyarınca kadastro tespiti sırasında muhdesatın kütüğün beyanlar hanesinde gösterilebileceği, ancak muhdesatın elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazda beyanlar hanesinde gösterilmesine gerek olmadığı, ortaklığın giderilmesi davasında mülkiyetin iştirakçilerden birine ait olduğunun tespit edilebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiştir. Dava, muhdesatın beyanlar hanesine yazılması istemine ilişkindir. 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere, Eşya Hukukunda “muhdesat” kavramından bir arazi üzerinde arz malikinden başkasına veya yalnızca bir paydaşa ait yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlaşılmalıdır. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak sağlamaz. Muhdesat sahibinin hakkı sadece şahsi bir haktır....

      Hükmü, davacılar vekili ile davalı ... vekili temyiz etmiştir. 1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre davalı-davacı ... vekilinin tüm; davacılar-davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2-Asıl dava Türk Medeni Kanununun 725. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil veya tazminat, birleştirilen dava elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil istemlerine ilişkindir. 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere, Eşya Hukukunda “muhdesat” kavramından bir arazi üzerinde arz malikinden başkasına veya yalnızca bir paydaşa ait yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlaşılmalıdır. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak sağlamaz. Muhdesat sahibinin hakkı sadece şahsi bir haktır....

        Dava 8 parsel sayılı taşınmazda tüm paydaşların katılımıyla zeminde oluşan fiili taksimin ve fiili taksim sonucu oluşan kısımların değerinin tespitine ilişkindir. Ortaklığın giderilmesi davasının görüldüğü sulh hukuk mahkemesince, ara kararı ile başka bir mahkemede fiili taksim olup olmadığı ve fiili taksim sonucu oluşan kısımların değerlerini tespit ettirmek üzere dava açmaları için taraflara yetki ve süre verilmesi mümkün değildir. Yalnızca ortaklığının giderilmesi istenilen taşınmaz üzerinde çekişmeli olan muhdesat var ise bunların maliklerinin belirlenmesi için HMK’nın 165. maddesi uyarınca süre verilebilir. Davada tespiti istenilen hususlar ancak ortaklığın giderilmesi davasında incelenebileceğinden, dolayısıyla davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir....

          Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etme ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Somut olaya gelince; davalı ..., dava konusu taşınmazlar hakkında diğer paydaşlarla aralarında yaptıkları rızai taksime göre kendisine düşen 492 parsel sayılı taşınmaz üzerine bağ evi yaptığını ve muhtelif sayıda meyve ağacı diktiğini ileri sürerek muhdesat iddiasında bulunmuştur. Davacılar vekili, davalının muhdesat iddiasını kabul etmediklerini bildirmiş; ancak mahkemece, bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmadığı gibi adı geçen davalıya muhdesat iddiasıyla ilgili olarak dava açmak üzere imkan ve süre de tanınmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece, taraflar arasında ittifak sağlanamadığı göz önüne alınarak muhdesat iddiasında bulunan davalı ...'...

            Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa, bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerlerinin ayrı ayrı tespit edilmesi, belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değerinin bulunması, bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%...) oran kurulmak suretiyle belirlenmesi gerekir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır....

              Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Somut uyuşmazlıkta; üzerinde muhdesat bulunan 234, 238 ve 332 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin hükme esas alınan bilirkişi raporunda arz- muhdesat oranı kurulduğu, ancak hükümde satış bedelinin ne şekilde dağıtılacağının belirtilmediği gerekçesiyle mahkemece bu parseller yönünden davanın kabulüne dair verilen ilk hüküm Yargıtay 6. Hukuk Dairesince bozulmuştur. Bozma ilamına uyulduğu halde gereği yerine getirilmemiştir. Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılamada 07.02.2014 tarihinde yeniden keşif yapılmış 20.02.2014 tarihli inşaat ve ziraat bilirkişilerinden oluşan heyetten rapor aldırılmıştır....

                Dava, muhdesatın tespiti talebine ilişkindir. 1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2- Muhdesatın tespiti davalarında davanın konusu (müddeabih) davalıların paylarına isabet eden muhdesat değeri (zemin bedeli hariç) olup; yargılama sonucunda hüküm altına alınacak nispi karar ve ilam harcının, yargılama giderlerinin ve taraflar yararına takdir edilecek vekalet ücretlerinin iş bu müddeabih esas alınarak hesaplanması gerekir....

                  Bir kısım davalı da dava konusu taşınmaz üzerindeki ortaklığın aynen taksimini, mümkün olmaması halinde satış yolu ile giderilmesini talep ettiklerini beyan etmiş olup; davalılar ... ve ... muhdesat iddiasında bulunarak muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açmak üzere süre talep etmişlerdir. Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmaz üzerindeki ortaklığın satış yolu ile giderilmesine karar verilmiştir. Hükmü, davalı ... dava konusu 332 parsel sayılı taşınmaza yönelik muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açtığından ve davanın sonuçlandığından bahisle temyiz etmiştir....

                    Muhdesatın tespiti davaları, ortaklığın giderilmesi davasının yargılaması sırasında muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğini açıkça kabul edenler dışında kalan ve muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan tapu maliklerine karşı açılır. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 19.03.2018 gün ve 2015/20374 E. 2018/9486 K. sayılı ilamı) Yine, bilindiği üzere, muhdesatın tespiti davalarında, davanın konusu (müddeabih) muhdesat iddiasını kabul etmeyen davalıların paylarına isabet eden muhdesat değeri (zemin bedeli hariç) olup, buna göre, yargılama sonucunda hüküm altına alınan nispi karar ve ilam harcından, aynı şekilde 6100 sayılı HMK'nin 326/2. madddesi uyarınca yargılama giderinden ve davacı yararına takdir edilen vekalet ücretinden davalıların tapudaki hisseleri gözönünde bulundurulmak suretiyle sorumlu tutulmaları gerekir....

                    UYAP Entegrasyonu