Senet bedelinde tahrifat yapıldığı iddiası borca itiraz olup, borca itiraz hakkında uygulanması gereken İİK'nun 169/a-6. maddesinde; "Borçlunun itirazının icra mahkemesince esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde kötüniyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklı, takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere; takip muvakkaten durdurulmuş ise bu itirazın reddi halinde borçlu, diğer tarafın isteği üzerine takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir" hükmü yer almaktadır. Somut olayda; mahkemece borca itirazın reddedildiği, tensiple icra takibinin muvakkaten durdurulması yönünde karar verildiği anlaşılmakla borçlu aleyhine inkar tazminatına hükmedilmesinde usul ve yasaya uymayan bir yön bulunmadığından davacının bu yöndeki istinafında da isabet bulunmamaktadır. Yukarıda açıklanan sebeplerle, davacının yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK'nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir....
Alacaklının dayanak senetten doğan borca karşılık ödeme yapıldığı yönünde bir kabul beyanı da bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, ödeme iddiasının yasanın öngördüğü koşullarda İ.İ.K.'nun 169/a-1. maddesinde sayılan belgelerle kanıtlanamamış bulunması sebebiyle borca itirazın reddine karar verilmesi gereklidir. Yukarıda açıklandığı üzere davacı borçlunun yetkiye ve borca itirazı ile kambiyo hukukuna ilişkin şikayetinin reddine dair karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Sonuç olarak dava dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre ilk derece mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin dava dosyası içinde bulunduğu, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından istinaf isteminin esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Somut uyuşmazlıkta, dava dilekçesinde davacı taraf murisin borçlarının bulunduğunu, yüksek miktarda borçları sebebiyle mirası reddettiğini ifade etmiş, mirası kayıtsız şartsız reddettiği ibaresini de kullanmıştır. Bu haliyle talebin mirasın gerçek reddi olduğu görülmektedir. Ancak ilk derece mahkemesi, asli müdahillik talebini kabul ederek, muristen alacaklı olan tarafı da yanlış şekilde davaya dahil etmiştir. Mahkemece asli müdahil olarak davaya katılımı sağlanan Süleyman Karagöz'ün muris Kenan Yazıcı'dan alacaklı olan taraf olduğu anlaşılmaktadır. Mirasın gerçek reddi davalarında mirasın kayıtsız şartsız reddi söz konusudur ve dava hasımsız olarak açılır. Dava bu şekilde açılmasına rağmen, dava dilekçesinde de mirasın kayıtsız şartsız reddedilmesi söz konusu iken, mahkemece bu davada verilmesi mümkün olmayan asli müdahillik talebinin kabul edilmesi yerinde olmamıştır....
İtiraz, doğru hasma yöneltilerek sonuçlandırılmalıdır. Borçlunun, dilekçesinde hasmı doğru göstermediği gerekçesiyle istemin reddi, aşırı şekilcilik olup hak kaybına neden olur. Kaldı ki itiraz dilekçesinde takip dosyası doğru olarak gösterilmiştir. O halde mahkemece, itiraz dilekçesinin bir örneği, yasal hasım olan takip alacaklısı ....'ye tebliğ edilip duruşmaya davet edilmek suretiyle işin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, istemin husumet yokluğu nedeniyle reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
- K A R A R - Davacılar vekili, davalıya satılan mal sebebiyle doğan bakiye cari hesap alacağının tahsili için yapılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamına, %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili şirketin yerleşim yerinin Küçükçekmece'de bulunması sebebiyle....icra dairelerinin yetkili olduğunu, müvekkili ile davacı arasında mal alım satımından doğan ticari ilişkide borç miktarında uyuşmazlığın söz konusu olduğunu, müvekkilinin takip talebinde istenilen miktar kadar borçlu olmadığını, müvekkili tarafından icra dosyasında alacaklı görünen şirketlerle ilgili borç alacak mutabakatı bulunmadığından borca ve ferilerine itiraz ettiklerini ileri sürerek, davanın reddini istemiştir....
Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece dava konusu bonodaki imzanın davacıların murisi Ali'ye ait olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacıların dava konusu bonodan dolayı borçlu olmadıklarının tespitine, % 40 oranındaki kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Kural olarak, tek takip sebebiyle birden fazla kötüniyet tazminatına hükmedilemez. Somut olayda, dava konusu senedin lehdarı olan davalı Zülfiye tarafından davacıların murisi Ali aleyhine dava konusu bonodan dolayı icra takibine girişilmiş, murisin öldüğünün anlaşılması üzerine mirasçılarına tebligat yapılmış ve mirasçıları tarafından icra mahkemesinde imzaya ve borca itiraz edilmiştir....
Borçlunun icra mahkemesine başvurusu; İİK'nun 169. maddesi uyarınca borca itiraz niteliğinde olup, borca itirazın İİK'nun 169/a maddesi gereğince incelenmesi gerekmektedir. İİK'nun 169/a maddesi uyarınca; borca itiraz halinde, borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin, resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat külfeti borçlulara aittir. Takip dayanağı senedin, teminat senedi olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da takip dayanağı senede açık atıf yapan yazılı bir belge ile ispatlanması gerekmektedir....
İCRA HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 22/06/2021 NUMARASI : 2021/25 ESAS 2021/466 KARAR DAVA KONUSU : İcra Takibine İtiraz (Borca İtiraz) KARAR : Mersin 3. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2021/25 Esas 2021/466 Karar sayılı mahkeme kararının süresi içinde istinaf yolu ile tetkiki davacı vekili tarafından istenmesi üzerine dosya dairemize gönderilmekle dava dosyası için düzenlenen inceleme raporu dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı borçlu vekili dava dilekçesinde özetle; Mersin 2. İcra Dairesi'nin 2020/9820 E sayılı dosyasından kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığını, takibe konu çekin çalıntı olduğunu, bu hususta suç duyurusunda bulunulduğunu, alacaklıya çeke dayalı borçlarının bulunmadığını, bu nedenle borca itiraz ettiklerini, ödeme emri ile birlikte takibe dayanak belgenin gönderilmediğini beyan etmiş, takibin durdurulmasına ve tazminata karar verilmesini talep etmiştir....
Borçlular Ertan,Musa ve Behiye tarafından borca itiraz edilmiştir.İcra takibi yapılan Tekin DENİZ'in ölü olması nedeniyle nüfus kaydına göre mirasçılarına ödeme emri çıkartılmış, yapılan bu tebligata mirasçı ve davalılardan T4 T5 T3 ve T6 de borca itiraz etmişlerdir. Dava dışı Reziye ERSEN Akbank T.A.Ş. İpsala Şubesi'nden 21/01/2014 tarihinde 3.421,63 TL, dava dışı Hatice GÜLTAN Akbank T.A.Ş. İpsala Şubesinden 21/01/2014 tarihinde 3.421,63 TL, dava dışı Sevgi SOYDAN Akbank T.A.Ş. İpsala Şubesinden 21/01/2014 tarihinde 3.421,62 TL olmak üzere toplamda 10.264,88 TL tutarında icra dosyasına para yatırmıştır. Dava Dosyası ve İcra Dosyalarındaki veraset belgelerine göre ; İpsala Sulh Hukuk Mahkemesinin 26/11/2002 tarihli 2002/451 E.-2002/449 K. sayılı kararı ile İbrahim ALAN'ın 23/11/2002 tarihinde vefatı ile eşi Zahide ALAN, oğlu Ahmet ALAN', kızı T12 kalmıştır....
Tüm dosya kapsamına göre yapılan değerlendirmede; davacının ---- sayılı dosyası kapsamında ilamsız icra yolu ile ---- alacağın tahsilinin davalıdan talep edildiği, davalı tarafça borca yasal süresinde itiraz edildiği ancak dava açılmadan önce dosya borcunun tümünün ( feriler ile birlikte ) ödendiğinin hatta fazla ödeme yapıldığının dosya arasına alınan kapak hesabından anlaşıldığı, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesine göre, “Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez....