Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, dava konusu edilen alacak icra takibine konu ve bonodan kaynaklanmakta olup davalının açtığı istirdat davasına konu alacak ile aynı alacak olduğu, her iki davanın tarafları ve konusunun da aynı olduğu, alacak ve menfi tespit veya istirdat davalarının birbirinin zıddı ve simetriği davalar olduğu, bu davalardan birinin kesinleşmesi halinde karşıtı olan davanın da ortak kesin hüküm nedeniyle dinlenmeyeceği, bu nedenle kesinleşen alacak davasına karşı menfi tespit davası açılamayacağı gibi menfi tespit veya istirdat davasına karşı da alacak davası açılamayacağı, tarafları ve konusu aynı olan ve Yargıtay aşamasında geçerek kesin hükme bağlanan uyuşmazlığın yeniden başka bir adla yargıya taşınmasının kesin hüküm nedeniyle mümkün görülmediği, bu hususun dava şartı olması ve resen gözetilmesinin gerektiği gerekçesiyle, davanın kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 114/I maddesi gereğince usulden reddine karar verilmiştir....

    Maddesine göre; ''Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.'' Bu madde hükmünden de anlaşılacağı üzere; Menfi tespit davası açıldıktan sonra, borçlu icra tehdidi altında borcu ödemek zorunda kalırsa, menfi tespit davasına, aynı dosya üzerinden ve kendiliğinden istirdat davası olarak devam edilecektir. Kısacası menfi tespit davası bir nevi alacak davasına dönüşecektir. Alacak davasının da dava şartı arabuluculuk kapsamında olduğu aşikardır. H.M.K.'nın 115. Maddesine göre mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını her aşamada kendiliğinden araştırır. Bu durumda eldeki dava menfi tespit davası olarak devam ederken yargılamaya devam edip, istirdat davasına dönüşünce bu dava alacak davasıdır ve dava şartı kapsamındadır demek kanaatimizce hukuk güvenliğini ortadan kaldıracaktır. Bu nedenle de menfi tespit davalarını dava şartı arabuluculuk kapsamında olduğunun kabulü gerekmektedir. Konya BAM ......

      Kozmetik Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. arasında 29/06/2007 tarihinde satış temsilcisi kayıt formu imzalandığı, sözleşmenin ifa yerinin ... ili olduğu, davacının ikametgahının ..., davalının ikametgahının İstanbul ili olduğu, HMK'da menfi tespit davalarına ilişkin özel bir yetki kuralının bulunmadığı, menfi tespit davasına dayanak icra takibinin ...'da başlatılmış olmasının ... Mahkemelerini yetkili hale getirmeyeceği gerekçeleriyle yetkisizlik kararı verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nun 6. maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı Kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. İcra ve İflas Kanunu’nun 72/son maddesine göre menfi tespit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının ikametgâhı mahkemesinde de açılabilir....

        DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Dava, çeke dayalı menfi tespit istemine ilişkin olup yargılama sırasında çekler tahsil edilmekle istirdat davasına dönüşmüştür. İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi Menfi tespit ve istirdat istemine ilişkin olarak açılan davada, Pamukova Asliye Hukuk (Tüketici mahkemesi sıfatıyla) ile İstanbul 3. Tüketici Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile dosyada son karar bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra verilmiş ise de iki farklı bölge adliye mahkemesinin yargı çevresinde kalan mahkemelerce karşılıklı olarak yetkisizlik kararı verilmiş olması ve 5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinin görevinin yargı çevresi içerisinde bulunan adlî yargı ilk derece hukuk mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek olduğundan yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir....

            Mahkemece, bozmaya uyularak istirdat davasının reddine, 669 sayılı KHK'nın 105. maddesi dikkate alınarak davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 297. maddenin 2. fıkrası ile "Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" hükmü getirilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, mahkemece, davacının istirdat ve menfi tespit taleplerinin ıslah dilekçesi de dikkate alınmak suretiyle ne miktarda olduğunun, reddedilen menfi tespit ve istirdat taleplerinin ayrı ayrı tutarlarının gerekçede ayrıntılı şekilde gösterilmesi gerekmektedir. Mahkemece, bu doğrultuda ayrıntılı bir gerekçe oluşturulmadığı anlaşılmaktadır....

              İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın sadece menfi tespit davası olmadığını, birden fazla dava içerdiğini, menfi tespit, istirdat, tapu iptal ve tescil davaları tek dava içinde istendiğini, takibe konu alacağın istirdat davası niteliğinde olduğunu, borçlunun istirdat davası sonucu, ilamı hemen icraya koyabileceğini, ilamın kesinleşmesinin beklemesinin gerekmediğini ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İncelenen tüm dosya kapsamından davalı tarafından davacı ve birleşen dosyaların davacıları hakkında Yalova 1....

              Kararı, asıl ve birleşen davada taraf vekilleri temyiz etmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, birleşen davada taraf vekillerinin tüm, asıl davada taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2-Asıl dava, ortak tarafından kooperatif aleyhine ileri sürülen menfi tespit, tapu iptali ve tescil, istirdat ile ihraç işlemlerinin iptali istemine ilişkindir. a)Davalı kooperatifin 25.06.2000 tarihli genel kurulunun 4. maddesi ile alınan %25 eksik ödentiye ilişkin karar, davacı lehine kazanılmış hak teşkil etmekte olup bu hak aleyhine sonraki genel kurullarda alınan kararlar yoklukla malul olduğundan, asıl davada davalı kooperatif vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. b)Asıl davada davacı vekilinin menfi tespit talebi yönünden: Mahkemece, davacı üyenin menfi tespit talebi kısmen kabul edilmiş olmasına rağmen davanın tümden...

                Davacı vekili, ön inceleme duruşmasında, zapta geçen beyanında her ne kadar dava dilekçesinde iki ayrı çek için menfi tespit bir çek için istirdat talebinde bulunulmuşsa da dava konusu yapılan tüm çeklerin bedelinin ödendiğini, bu sebeple davanın istirdat davasına dönüştüğünü bildirmiş ve çek bedellerinin toplamı olan 180.000,00-TLnin davalıdan istirdadını talep etmiştir. CEVAP : Davalı, yapılan usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir. GEREKÇE : Dava, taraflar arasında yapılan satım sözleşmesi uyarınca davalıya verilen çekler sebebiyle davacı tarafından edim ifa edilmekle birlikte davalının edimini ifa etmediğinden dolayı haciz baskısı altında ödenen 3 ayrı çekten dolayı çek bedellerinin davalıdan istirdadı istemine ilişkindir. Dava konusu çeklerin fotokopilerinin incelenmesinden davacı tarafından davalı adına düzenlendiği tespit edilmiştir....

                  Bu durumda borçlunun menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştürülerek devam edilmesi için bir talepte bulunmasına gerek yoktur. Borcun ödenmiş olduğunu öğrenen mahkemenin yukarıda yazılı yasa hükmü gereğince davaya kendiliğinden istirdat davası olarak devam etmesi gerekir (Çavdar, S.: İtirazın İptali, Borçtan Kurtulma, Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, Ankara 2007, s. 803). Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 18.12.2018 tarihli ve 2017/3-1526 E., 2018/1948 K., sayılı kararında da benimsenmiştir. Somut dava da, istirdat davasına dönüşmüştür. Tüm dosya kapsamı, bilirkişi heyet raporu göz önüne alınarak, davacının davasında haklı olduğu kanaatiyle, davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu