DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava amme alacaklarının tahsiline ilişkin menfi tespit istemine ve ödeme emrinin iptaline ilişkindir. İlk derece mahkemesince, amme alacaklarının tahsiline ilişkin menfi tespit istemine davanın kabulüne, ödeme emrinin iptaline ilişkin talebin ise yargı yolu caiz olmaması nedine ile usulden reddine karar verilmişitir. Hükmü davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekilinin amme alacaklarının tahsiline ilişkin menfi tespit istemine verilen hükmün hatalı olduğuna ilişkin yaptığı istinaf başvurusunun incelemesinde; 6183 sayılı Yasa’nın 79/4.maddesine göre herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır....
K A R A R Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir. Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanun'un 58. maddesinde ödeme emrine karşı dava açma süresi 7 gün ile sınırlandırmıştır. İtiraz davası için öngörülen 7 günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.4.2001 gün ve 2002/21-201-297 ve 24.3.2004 gün ve 2004/10164-170 sayılı Kararları). Ödeme emrinin iptaline yönelik dava “menfi tespit” niteliğinde olup, maddede belirtilen; “böyle bir borcu olmadığı”, “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” yönündeki iddialar dışında yeni ve ayrı bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir....
Bölge Adliye Mahkemesince, haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla borç tutarı bulunmadığı anlaşıldığından, menfi tespit isteminin kabulünde hukuka aykırılık görülmediği, ancak, 6183 Sayılı Yasa uyarınca idari işlem niteliğinde olan, ödeme emrinin iptali istemi yönünden, davanın 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'na göre Vergi Mahkemelerine görülmesi gerektiğinden yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, İlk Derece Mahkemesince ödeme emrinin iptali yönünde karar verilmiş olması yerinde görülmediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasına, düzelterek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle; ödeme emrinin iptali istemi yönünden, davanın 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'na göre Vergi Mahkemelerine görülmesi gerektiği gerekçesiyle; davacının ödeme emrinin iptali istemi bakımından açtığı davanın 6100 Sayılı HMK un 114/1-b maddesi uyarınca yargı...
Ödeme emrinin iptaline yönelik dava “menfi tespit” niteliğinde olup, maddede belirtilen; “böyle bir borcu olmadığı”, “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” yönündeki iddialar dışında yeni ve ayrı bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir. İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir düzenlemeye 6183 sayılı Kanunda yer verilmemiş olması karşısında, 7 günlük hak düşürücü süreyi geçiren borçlunun, aynı konuda yeni bir menfi tespit davası açma olanağı bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2007 gün ve 2007/21-623- 717 ve 26.04.2006 gün ve 2006/21-198-249 sayılı Kararları). Somut olayda, davacının iptalini talep ettiği 2012/10716 takip sayılı ödeme emrinin değişik tarihlerde 3 defa düzenlendiği ve davacıya ayrı ayrı tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Bu ödeme emirlerinden ikisi 27.2.2012, biri 15.3.2012 tarihinde tebliğ edilmiş dava ise 22.3.2012 tarihinde açılmıştır....
Anılan madde ile, Kurum alacakları için 6183 sayılı Kanunun 55. maddesi hükmü uyarınca düzenlenip tebliğ edilen ödeme emirlerine karşı 7 gün içerisinde dava açabilme olanağı bulunmaktadır. Ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak anılan maddeye dayalı açılacak dava “menfi tespit” niteliğinde olup, “böyle bir borcu olmadığı” veya “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” iddiaları dışında başka bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir. İtiraz davası için öngörülen 7 günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.4.2001 gün ve 2002/21-201-297, 24.3.2004 gün ve 2004/10164-170 sayılı kararları). Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle bir itiraz olup sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir, resen gözönünde tutulmalıdır. Kamu alacağına ilişkin olarak anılan madde kapsamında öngörülen menfi tespit davası dışında, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümleri cevaz vermemektedir....
Dava dosyası incelendiğinde, ödeme emrinin iptali, uygulanan haciz ve bloke işlemlerinin kaldırılması, ... Bank A.Ş. Genel Müdürlüğü hesabına yapılan haczin kaldırılması ve borçlu olmadığının tespiti talep edilmiş olup, mahkemece, uyulan bozma ilamı doğrultusunda, davacı aleyhine usulüne uygun bir takip bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilerek, davacının ... AŞ de bulunan hesaplarına haciz konulması yönündeki işlemin iptaline karar verildiği anlaşılmış olup, her ne kadar haczin iptali yönündeki karar Dairemizce yerinde görülmüş ise de; borçlu bulunmadığının tespiti isteği bir menfi tespit talebi olmakla, bu konu hakkında herhangi bir hüküm kurulmaması, gerekçe ile hüküm arasında çelişkiye sebebiyet verdiğinden, menfi tespit talebi yönünden de bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmektedir. ./.. O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....
Ödeme emrinin iptaline yönelik dava “menfi tespit” niteliğinde olup, maddede belirtilen; “böyle bir borcu olmadığı”, “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” yönündeki iddialar dışında yeni ve ayrı bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir. İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir düzenlemeye 6183 sayılı Kanunda yer verilmemiş olması karşısında, 7 günlük hak düşürücü süreyi geçiren borçlunun, aynı konuda yeni bir menfi tespit davası açma olanağı bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2007 gün ve 2007/21-623- 717 ve 26.04.2006 gün ve 2006/21-198-249 sayılı Kararları). Somut olayda, davacının iptalini talep ettiği 2012/20642, 20643 ve 2013/13943, 13944, 2013/29618 ve 29619 takip sayılı ödeme emirlerinin usulüne uygun bir şekildeğ 14/07/2014 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Dava ise 11/08/2014 tarihinde açılmıştır....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi Dava, ödeme emrinin iptali ve borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle, ödeme emirlerinin iptaline yönelik davanın kabulüne dair karar verilmiştir. Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Mahkemece ödeme emrinin iptaline dair karar verilmiş ise de; aslen davacılardan ... adına düzenlenen bir ödeme emrinin bulunmaması fakat davalı Kurumun davacının da sorumlu olduğu düşüncesi ile ödeme emrini davacıya göndermesi ve davacı açısından, iş bu davanın menfi tespit davası olarak kabul edilmesi ve bu ahvalde karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi ,usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....
Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanunun 58. maddesine göre; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi (7) gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtiraz etmezse borç kesinleşmiş olur. Diğer taraftan 6183 sayılı Kanunun 54. maddesi hükmü uyarınca da süresinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur. Amme borçlusunun borcuna yetecek miktarda mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi de maddede belirtilen cebren tahsil şekillerinden birisidir....
Somut olayda, davalı alacaklılar vekili tarafından takip talebinde takip yollarından "haciz" yolunun seçildiği, takip talebinin hiçbir yerinde "tahliye" isteğinin yer almadığı, ancak icra müdürlüğünce bu takip talebine aykırı olarak tahliye talepli örnek 13 ödeme emrinin düzenlendiği, anlaşılmış olup, bu durumda ödeme emrinin takip talebine aykırı olarak düzenlenmesi söz konusu olduğundan davacı borçlular yönünden geçerli bir ödeme emrinin varlığından söz edilemeyeceği, ödeme emrinin iptali ile takip talebine uygun olarak ödeme emri düzenlenerek yeniden tebliğe çıkarılmasına karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince şikayetin kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır....