İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir düzenlemeye 6183 sayılı Kanunda yer verilmemiş olması karşısında, 7 günlük hak düşürücü süreyi geçiren borçlunun, aynı konuda yeni bir menfi tespit davası açma olanağı bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2007 gün ve 2007/21-623- 717; 26.04.2006 gün ve 2006/21-198-249 sayılı Kararları). Somut olayda davacı ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde menfi tesbit davasını açmış ise de itiraz nedenleri "böyle bir borcu olmadığı", "kısmen ödendiği" veya "zamanaşımına uğradığı" şeklinde bir itiraz niteliğinde olmadığı, diğer itiraz nedelerini ise ... Sulh Ceza Mahkemesince incelenerek red edilmiş olduğu anlaşılmaktadır....
Ödeme emrinin iptali istemine ilişkin anılan maddeye dayalı olarak açılacak dava “menfi tespit” niteliğinde olup, bu davada ”böyle bir borcu olmadığı” veya “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” iddiaları dışında başka bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir. İtiraz davası için öngörülen 7 günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.4.2001 gün ve 2002/21-201-297, 24.3.2004 gün ve 2004/10164-170 sayılı kararları). Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle bir itiraz olup sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir, resen gözönünde tutulmalıdır. Kamu alacağına ilişkin olarak anılan madde kapsamında öngörülen menfi tespit davası dışında, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümleri cevaz vermemektedir....
Halkbank AŞ. 15.01.2008 tarihli dilekçe ile takipten feragat ettiğini bildirmiş ve 22.01.2008 tarihinde ihtiyati hacizlerin fekkini talep etmiştir. Takip borçlusu ... 03.12.2008 tarihli dilekçesi ile takibi durdurduktan sonra 18.12.2007 tarihinde ödeme emrinin iptali ve borçlu bulunmadığının tespiti istemiyle bu davayı açmıştır. Öncelikle ilamsız icra takibine itiraz ederek durduran borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı üzerinde durulmalıdır. Zira hukuki yarar bir dava şartı olup re’sen gözetilir. Bir davanın dinlenebilmesi için davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmalıdır. Menfi tespit davası yönünden hukuki yarar davanın takipten önce veya sonra açılmasına göre farklı değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. İcra takibinden önce menfi tespit davası açılabilmesi için borçlunun borçlu olmadığının hemen tespit edilmesinde korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması gerekir....
Aynı yasanın 72/son maddesi uyarınca menfi tespit ve istirdat davaları takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Somut olayda Konya’da icra takibine girişildiğine göre bu yer mahkemesi de yetkilidir. Ödeme emrinin iptal edilmiş olması icra takibinin de iptali sonucunu doğurmaz. O halde mahkeme davanın esasının incelenmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle yetkisizlik kararı verilmesinde isabet görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 6.6.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. Aslı gibidir....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi Dava, ödeme emrini iptali, yaşlılık aylığı üzerine konan haczin kaldırılması ile Kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti ile aksi Kurum işleminin iptali ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir....
Mahkemece, davacının şirketi temsil ve ilzama yetkili olması ve Kurum tarafından düzenlenen ödeme emirlerinin usul ve yasaya uygun olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olup davacının itirazında haksız olması sebebiyle de 6183 sayılı Yasanın 58. Maddesi uyarınca ödeme emirlerine konu alacağın %10'u oranında tazminata hükmedilmiştir. Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanunun 58. maddesinde ödeme emrine karşı dava açma süresi 7 gün ile sınırlandırılmıştır. İtiraz davası için öngörülen 7 günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.4.2001 gün ve 2002/21-201-297 ve 24.3.2004 gün ve 2004/10164-170 sayılı Kararları). Ödeme emrinin iptaline yönelik dava “menfi tespit” niteliğinde olup, maddede belirtilen; “böyle bir borcu olmadığı”, “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” yönündeki iddialar dışında yeni ve ayrı bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir....
Somut olaya bakıldığında; dava dışı Ltd Şti'nin prim borcundan dolayı davacı hakkında 2011/55771 takip nolu ödeme emri düzenlendiği, borç dönemlerinin 1998/11-2000/2 dönemleri olduğu, tebliğe çıkarılmasına rağmen tebliğ edilemediği, 21.07.2014 tarihinde davacı adına kayıtlı araç üzerine ihtiyati haciz şerhi konulduğu, davacı tarafından ödeme emrinin iptali ve ihtiyati haciz şerhinin kaldırılması isteminde bulunulduğu anlaşılmakla davanın ödeme emri iptali değil de menfi tespit davası olarak değerlendirilmesi gerekmekte iken, yazılı şekilde değerlendirme yapılması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki; bu aykırılıkların giderilmesi, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hüküm bozulmamalı, 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi dikkate alınarak 1086 sayılı Kanunun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır....
Kanunu'nun 317. maddesine göre anonim şirketlerde şirketi yönetmek ve temsil etmek yönetim kuruluna aittir. Anonim şirkette primlerin ödenmesinde müteselsilen sorumlu üst yönetici ve yetkiliden söz edebilmek için primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili üst düzey yönetici olması, yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcısı gibi ünvan taşıması veya temsil ve ilzam yetkisine sahip yönetim kurulu üyesi olması gerekir. Ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak anılan maddeye dayalı olarak açılacak dava “menfi tespit” niteliğinde olup, ”böyle bir borcu olmadığı” veya “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” iddiaları dışında başka bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir. Kamu alacağına ilişkin olarak anılan madde kapsamında öngörülen menfi tespit davası dışında, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümleri cevaz vermemektedir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava; menfi tespit (ticari nitelikteki kefalet sözleşmesinden kaynaklanan) dair menfi tespit davasıdır....
Hukuk Dairesi KARAR Dava, 6153 Sayılı Amme alacaklarının Tahsili Usulü hakkında kanun'un 79. maddesine dayalı düzenlenen ödeme emrinin iptali ve menfi tespit istemine ilişkin olup davalılar; vergi dairesi ve vergi mükellefidir. Davanın açıklanan niteliğine göre hükmü temyizen inceleme görevi, yürürlükte bulunan işbölümü uyarınca Yargıtay 17. Hukuk Dairesinindir. SONUÇ: Dosyanın görevli Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 07/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi....