Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut olayda dava konusu belgede nakten ibaresi bulunduğundan menfi tespit davasında davacı borçlunun borç ikrarını içeren adi yazılı senetten dolayı borçlu bulunmadığını yazılı delillerle ispatlaması gerekmektedir. İtirazın iptali istemi yönünden belgedeki imzanın davalı borçluya ait olduğunun anlaşılması halinde, davacı iddiasını kanıtlamış sayıldığından yine ispat yükü borçlu olmadığını savunan borçlu davalıya ait olmaktadır. Davacı taraf menfi tespit istemi yönünden iddiasını, itirazın iptali istemi yönünde ise savunmasını ispat edilememiş olup mahkemece asıl davanın reddine birleşen davanın kabulüne karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı yön görülmemiştir. Uyuşmazlık konusu tutar belirli ve likit olduğundan davacı lehine alacağın %20'si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine de hukuka aykırılık görülmediğinden asıl davada davacılar, birleşen davada davalılar vekilinin istinaf istemlerinin reddi gerekmiştir....

    HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Asıl ve birleşen dava, adi ortaklık ilişkisinden kaynaklı alacak talebine ilişkindir.Asıl ve birleşen davada davacı taraf, davalı taraf ile aralarında adi ortaklık ilişkisi bulunduğunu iddia ederken, hem asıl, hem de birleşen davanın davalı tarafları ise adi ortaklık ilişkisinin varlığını kabul etmediği anlaşılmaktadır.Yerel mahkemece de vurgulandığı üzere adi ortaklık ilişkisinin kurulması her hangi bir şekle bağlı değilse de, taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesinin varlığını ispat yükü, adi ortaklık ilişkisinin varlığını iddia eden tarafa düşecektir....

      Mahkeme alınan bilirkişi kök ve ek raporları kapsamında Yeşilyurt şubesi dışında adi ortaklık ilişkisini ispatlayamadığı, davacının adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu Yeşilyurt şubesinden kaynaklanan alacağının 5.772,51-TL olduğu, Adi ortaklık sözleşmesinin kurulmadığı şubeler adına yapmış olduğu ödemelerden kaynaklanan alacağının da 349.300,00-TL olduğu,bu nedenle davacının adi ortaklıktan kaynaklanan 5.772,51-TL ve sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan 349.300-TL olmak üzere toplam 355.072,51-TL alacaklı olduğu ihtarnamenin davalı şirkete tebliğ edilip diğer davalıya tebliğ edilmemesine rağmen istenen tutarlar yönünden açıklamanın bulunmadığı, temerrüdün bu nedenle ihtarla oluşmadığı gerekçesi ile; "Davanın kısmen kabulüne, adi ortaklıktan kaynaklanan 5.772,51-TL ve sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan 349.300-TL olmak üzere toplam 355.072,51-TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline"karar vermiştir....

        Mahkeme alınan bilirkişi kök ve ek raporları kapsamında Yeşilyurt şubesi dışında adi ortaklık ilişkisini ispatlayamadığı, davacının adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu Yeşilyurt şubesinden kaynaklanan alacağının 5.772,51- TL olduğu, Adi ortaklık sözleşmesinin kurulmadığı şubeler adına yapmış olduğu ödemelerden kaynaklanan alacağının da 349.300,00- TL olduğu,bu nedenle davacının adi ortaklıktan kaynaklanan 5.772,51- TL ve sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan 349.300- TL olmak üzere toplam 355.072,51- TL alacaklı olduğu ihtarnamenin davalı şirkete tebliğ edilip diğer davalıya tebliğ edilmemesine rağmen istenen tutarlar yönünden açıklamanın bulunmadığı, temerrüdün bu nedenle ihtarla oluşmadığı gerekçesi ile; "Davanın kısmen kabulüne, adi ortaklıktan kaynaklanan 5.772,51- TL ve sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan 349.300- TL olmak üzere toplam 355.072,51- TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline"karar vermiştir...

        ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 16/12/2021 NUMARASI : 2021/184 ESAS- 2021/133 KARAR DAVA KONUSU : Araçların Adi Ortaklık İlişkisi Temelinde Tasfiyesi İle Ortaklık Payının Davalıdan Tahsili KARAR : 6100 sayılı HMK'nın 352/1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle ; tarafların kardeş olduklarını, müvekkilinin davalı ve diğer kardeşleri Hüseyin ile Şubat 2010 yılında gıda üzerine toptan ve perakende satış işi için adi ortaklık kurduklarını, işin yönetimini davalıya bıraktıklarını, diğer ortakların sermayeye katkı sağlayarak, ortaklıktan elde edilen gelir payları oranında dağıtılması yönünde karar alındığını, yapılan iş için transit araçlara ihtiyaç duyulduğunu, davacı tarafından farklı dönemlerde 3 adet aracın kredi aracılığıyla alındığını, davalının iş ortaklığından elde edilen gelirden müvekkiline herhangi bir pay vermediğini, davaya konu araçların kredi ödemelerinin davalı tarafından müvekkiline...

        Davacı, davalı tarafından banka havalesi yoluyla gönderilen ödemeler dayanak gösterilerek aleyhine icra takibi yapıldığını, ancak bu ödemelerin davalıya vermiş olduğu borcun ödemesi olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalı da taraflar arasında adi ortaklık mevcut olup takibe konu edilen havalelerin de ortaklığa yapılan ödemeler olduğunu savunmuştur. Mahkemece, havalenin mevcut borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcut olduğu, bu yasal karinenin tersini ileri süren havalecinin iddiasını kanıtlaması gerektiği, davalının yasal deliller ile karinenin aksini ispatlayamadığından davanın kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki davalı, taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi mevcut olduğunu ileri sürmüş olup Mahkemece davalının bu savunması üzerinde durulup taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi olup olmadığı hususu araştırılmamıştır....

          Davacı, davalı ile arasında 12.5.2005 tarihli adi ortaklık sözleşmesi düzenlediklerini, davacının yönetici olduğunu, 10.5.2007 tarihli protokol ile sözleşmenin bu tarih itibariyle sona erdiğini, fesih belgesine göre davalının kar payını ve alacağını aldığını, ortaklıktan alacağı kalmadığını, fesihten sonra doğan ancak ödenmeyen borçların bulunduğunu ve davacı tarafından tüm borçların ödendiğini, davacı tarafından Mahkeme kanalıyla yaptırılan tespit sonucu 200.403,96 TL alacağının bulunduğunu bildirerek davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, iki kez bilirkişi incelemesi yapılmış, alınan raporlar dayanak gösterilerek dava reddedilmiştir. Yanlar arasında düzenlenen 12.5.2005 tarihli adi ortaklık sözleşmesi ile 10.5.2007 tarihli fesih protokolünün varlığı ve geçerliliği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır....

            İlk Derece Mahkemesi tarafından; " davacı, davalılar ile Özay şirketi üzerinden adi ortaklık kurduklarını ileri sürerek alacak isteminde bulunduğu, davalıların, adi ortaklık ilişkisi inkar edilerek davanın reddini savundukları, TBK hükümlerine göre adi ortaklık sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılması şekil şartı olmayıp ispat koşulu olduğu, bu kapsamda dosya kapsamı incelendiğinde, adi ortaklığa işaret eden, taraflar arasındaki yazışmaların aksinin iddia ve ispat edilemediği, davacının, Brisa şirketinde işe başlaması sebebiyle ortaklığın kurulmadığı ileri sürülmüş ise de ileri sürülen bu hususun, adi ortaklığın kurulmasına engel bir durum olmadığı, adi ortakların, başka bir işte de çalışabileceği, tanık anlatımları ve taraflar arasındaki yazışmalar dikkate alındığında, taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulmuş olduğu, adi ortaklıktan kaynaklı davacı alacağının, dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılan ve miktar yönünden taraf itirazlarına uğramayan 05.10.2021 tarihli bilirkişi...

            tüm bu hesap ve yöntemler, gerek taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesi hükümlerine, gerekse BK’nun adi ortaklığa ilişkin hüküm ve düzenlemelerine aykırı olup, anılan rapora göre adi ortaklığın tasfiyesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. ... ve Ortakları Adi Şirketi ile sonradan ortak üyelerin alındığı ......

              Dava icra takibinden sonra menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece adi ortaklığın borcu sebebiyle adi ortak hakkında icra takibi yapılamayacağı gerekçesiyle davacı tüzel kişi adi ortağın açtığı menfi tespit davasının kabulüne karar verilmiştir. Oysa adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmayıp, adi ortaklığın borcu sebebiyle adi ortaklık aleyhine dava açılması veya icra takibi yapılması mümkün değildir. Öte yandan 6098 TBK'nın 638/3 maddesi uyarınca adi ortaklar, birlikte veya bir temsilci aracılığıyla bir üçüncü kişiye karşı ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmadıkça müteselsilen sorumludurlar. Dairemizin yerleşik uygulamalarında da belirtildiği üzere adi ortaklığın borcu sebebiyle bu ortaklığı oluşturan kişiler aleyhine icra takibi yapılmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır ( BKZ. Dairemizin 03/10/2016 tarih ve 2016/8637-7708)....

                UYAP Entegrasyonu