Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Söz konusu (menfi) tespit talebinde bulunan borçlunun, icra takibinin devamı esnasında alacaklıya karşı açacağı dava, "menfi tespit davası"; bununla birlikte "ödemesini gerçekleştirdiği meblağın kendisine ödenmesi" için alacaklıya yönelik açacağı dava ise "istirdat davası" olarak tanımlanacaktır. Belirtilen bu açıklamalardan hareketle ve 2004 Sayılı İİK.'nın 72/6. maddesi uyarınca; menfi tespit davası olarak açılan bir davada, herhangi bir sebeple borcun ödenmesi halinde de, davaya "istirdat davası" olarak devam edilecektir. Menfi tespit davasında; "alacağın varlığını" iddia eden tarafın "davalı" olması nedeniyle, ispat yükü de kural olarak davalıya (alacaklıya) düşmektedir....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Menfi tespite ilişkin davada ... Asliye Ticaret ve ... Asliye Hukuk Mahkemesince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle yargı yeri belirlenmesi için gönderilen dosya incelendi, gereği düşünüldü: - K A R A R- Dava menfi tespit istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince; davanın kambiyo senedine ilişkin açılan menfi tespit ve devamında dönüşen istirdat davası olduğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun poliçeye ilişkin hükümlerin bu davada uygulanmasının gerektiği gerekçesi ile görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur....

      Davacı vekili tarafından, menfi tespit davasına konu edilen üç adet çekin taraflarınca ödendiğine dair banka dekontlarını dosyaya sunmuştur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava; başlangıçta kambiyo senedinden kaynaklı menfi tespit davası olarak açılan davaya konu çeklerin dava sırasında, davacı tarafından ödenmesi nedeniyle, menfi tespit olarak ikame edilen davanın, istirdat davası olarak görülmesine ilişkindir....

        Anılan durum karşısında ; davacıların menfi tespit ve istirdat istemi yönünden aktif husumet yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki uyuşmazlık, çek nedeni ile menfi tespit ve istirdat istemine ilişkin olup, aynı sözleşme nedeni ile verilen bir diğer çek hakkında açılan ve istirdat davasına dönüşen aynı nitelikteki davaya Yargıtay 19. Hukuk Dairesince incelenmiştir. Uyuşmazlığın niteliğine ve tarafların sıfatına göre, dosyanın temyiz incelemesi, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin görevine girmektedir. SONUÇ : Yukarıdaki açıklanan nedenlerle, dosyanın görevli Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na GÖNDERİLMESİNE, 25.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

            Somut olayda davacı vekilinin menfi tespit ve istirdat talebinde bulunduğu, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak ve işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği halde, İlk Derece Mahkemesince istirdat davasının tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesi ve bu uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmemektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK'nun 353/1-a-5 maddesi gereğince yerel mahkeme kararının esası incelenmeksizin ortadan kaldırılmasına ve davanın tefrik edildiği menfi tespit davası ile birleştirilerek yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir....

              Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi anılan yasa gereği olup, davacılar vekilinin borcun icra dosyasına ödendiği yönündeki beyanına ve özellikle davacı vekilinin davaya istirdat davası olarak devam edilmesi talebine rağmen, mahkemenin davayı menfi tespit davası olarak sonuçlandırması hatalı olduğu. Davaya İcra İflas Kanunu'nun 72/6. maddesi uyarınca istirdat davası olarak devam edilmesi gerektiği ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğini. Mahkemece Karabük İcra dosyasında davacının icra kanalı ile ödemek zorunda olduğu miktarın faizleriyle birlikte bilirkişi marifetiyle tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden davacı tarafın istinaf sebebinin yerinde bulunduğu belirtilerek dosyasının mahkemesine gönderildiği anlaşılmıştır. İLK DERECE MAHKEMESİNİN 2....

              Kişi konumunda olduğu, menfi tespit ve istirdat davasını ancak icra takip borçlusunun açabileceği, üçüncü şahıslar tarafından bu davaların açılamayacağı anlaşılmaktadır. Ayrıca davacı her ne kadar icra dosyasındaki borcu cebri icra tehdidi altında ödediğini ileri sürse de eldeki davayı icra takip alacaklısına karşı açmış olduğu nazara alındığında; alacaklının alacağını tahsil etmesinden dolayı sebepsiz zenginleşmediği yani istirdat davası yönünden davacının aktif husumet, sebepsiz zenginleşme davası yönünden pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Belirtilen bu nedenlerle davacı olan 3. Kişinin takip alacaklısına karşı, takip borçlusuna ait borcun ödenmesinden dolayı menfi tespit ve istirdat davası açamayacağı kanaatine varılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis eidlmiştir....

                Yukarıda yapılan açıklamalar neticesinde menfi tespit davasında arabucuya başvurulmasının dava şartı olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz....

                Davalı vekili, bir yıllık hak düşürücü sürenin dolmasından sonra açıldığını, ödeme tarihi itibariyle bir yıllık sürenin 03.05.2012 tarihinde dolduğunu, zaten menfi tespit davası açarken de davacının elinde borcu kalmadığına dair makbuz bulunduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, cevap ve toplanan deliller doğrultusunda asıl borçlunun mirasını reddeden davacının murisin borçlarından sorumlu tutulamayacağı, kesinleşmiş menfi tespit davası sebebiyle davacının borçlu olmadığı, bir parayı icra baskısı altında ödediği, ödemenin haksız olduğunu öğrendikten sonra yasal süre içinde istirdat talebinde bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu