davasına dönüştüğünün belirtildiğini, menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi durumunda, mevcut davaya istirdat davası olarak kaldığı yerden devam edileceğini, mahkemenin, mevcut menfi tespit davasına istirdat hükümlerine göre devam edip karara bağlaması gerektiğini, yargılama neticesinde mahkemenin davayı kabul ederse, vereceği hükümde istirdat davasına ilişkin hükümlere yer vermesi gerektiğini, fakat yerel mahkemenin gerekçeli kararında, menfi tespit davası hükümlerine yer vererek davanın hak düşürücü süre içinde açılmaması sebebiyle usulden reddine karar verdiğini, yerel mahkemenin istirdat hükümlerine göre davayı devam ettirip, istirdat hükümlerine göre karar vermesi gerektiğini, davalı ... yapılan ödeme neticesinde sebepsiz zenginleştiğini, özellikle sebepsiz zenginleşme hükümleri ile birlikte istirdata karar verilmesi gerektiğini, "Menfi tespit davası devam ederken, mahkeme, hataen davayı istirdat davasına dönüştürmeyip karara bağlarsa, borcun tamamen ödenmesinden itibaren...
Menfi tespit davası devam ederken, icra takibi konusu borcun bir kısmı ödenirse, menfi tespit davası, ödenen borç kesimi için (kısmî) istirdat davasına dönüşür; ödenmeyen borç kesimi için ise menfi tespit davası olarak kalmakta devam eder. Yani, bu halde menfî tespit davasına kısmî tespit davası ve kısmî istirdat davası olarak devam edilir....
Davacı vekili ise 16.07.2014 tarihli celsede davacının söz konusu dosyalardaki borcu icra tehdidi altında ödediğini davalarına istirdat davası olarak devam ettiklerini belirtmiştir. Her ne kadar somut olayda, açılan menfi tespit davasında tespit hükmü kurulmuş ise de dava devam ederken borç ödenmekle menfi tespit davasının yukarıda yazılı Kanun hükmü gereği kendiliğinden isdirdat davasına dönüştüğünün gözetilmemesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 07.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24.08.2006 gününde verilen dilekçe ile eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit, 08.04.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile istirdat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 11.08.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, İcra ve İflas Kanununun 72.maddesine dayanılarak açılmış menfi tespit davası iken 21.953,00 TL’dan ibaret asıl alacak ve faiz miktarı icra dosyasına ödendiğinden, istirdat davasına dönüşmüştür. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dava reddedilmiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiştir. Yukarıda sözü edildiği üzere istirdat davasına konu miktar 21.953,000 TL’dir....
Davacılar vekili Mahkememize sunduğu 03/10/2022 havale tarihli dilekçesinde özetle; Yargıtay kararları ile sabit hale gelmiş olan, menfi tespit davalarının arabuluculuk görüşmelerine uygun olmadığı gerekçesi ile menfi tespit davalarında arabuluculuğun dava şartı olmadığının kabul gördüğünü, hatta menfi tespite bağlı istirdat ve tazminat davalarının da arabluculuğa tabi olmayacağı görüşünün hakim olduğunu, dava dilekçesinde belirtildiği üzere davanın Konya 2.ATM nin ..........Esas sayılı dosyası nezdinde açıldıktan sonra çekin ortaya çıkması sonucunda, açmak zorunda kalınan menfi tespit ve istirdat davası olduğunu, Yargıtay 19. ve 11.Hukuk Hukuk Dairelerinin, Bölge Adliye Mahkemelerinin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin kararlarının da bu yönde olduğunu beyanla arabuluculuk tutanağının sunulmasına dair karardan rücu edilmesini talep etmiştir....
İİK'nın 72. maddesinin 5. fıkrası gereğince borçlunun açmış olduğu menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı almamış veya verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının herhangi bir sebeple kaldırılmış olması nedeniyle dava konusu borcu alacaklıya ödemiş olursa açılmış olan menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir. Bu durumda borçlunun menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştürülerek devam edilmesi için bir talepte bulunmasına gerek yoktur. Borcun ödenmiş olduğunu öğrenen mahkemenin yukarıda yazılı yasa hükmü gereğince davaya kendiliğinden istirdat davası olarak devam etmesi gerekir (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18/12/2018 tarihli 2017/3-1526 E. 2018/1948 K. Sayılı kararı) Öte yandan, istirdat davasının hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının re’sen gözetilmesi gerekir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : MENFİ TESPİT, ECRİMİSİL Taraflar arasında görülen menfi tespit davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi ...'ün raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR- Dava, borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KANAAT :Dava cari hesaptan kaynaklı menfi tespit ve istirdat talebine ilişkindir.Öncelikle, menfi tespit davası ile ilgili genel bir açıklama yapılmasında ve ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır: Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir....
Öte yandan dava dilekçesinde yalnızca ek tahakkuk faturası ile borçlu olunmadığının tespiti talep edilmiş olup, davalı tarafından yapılan kaçak tahakkukuna ilişkin menfi tespit talebi bulunmamaktadır. Her ne kadar 06.09.2005 tarihli ıslah dilekçesinde faizi ile birlikte ödenen toplam 332.981.935 TL' lik kaçak tahakkuku yönünden de istirdat isteminde bulunmuş ise de, menfi tespit davasında kaçak tahakkuku konu edilmediğinden ve istirdat talebi menfi tespit davasına konu olan, ancak tedbir alınmadığı için ödenmek zorunda kalınan alacakla ilgili istenebileceğinden, mahkemece bu yön gözetilmeden kaçak elektrik bedeli yönünden de istirdata da karar verilmesi HUMK ' nun 74. maddesine aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine 25.12.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davalı vekili cevabında; belgenin tehditle açığa imza atılıp alındığını, üzerini davacının doldurduğunu, ayrıca fazladan ödendiği iddia edilen 6 aylık nafaka bedelinin davacıya verildiği sırada kendisinin de davacıyla birlikte iskan, iaşe ve ibade ettiğinden, bu miktarın kendi giderlerine yetmeyecek kadar düşük olduğunu, menfi tespit istemine ilişkin ise, takip tarihine kadar geçen süredeki nafaka farkının 895. TL olacağını, bu nedenle fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesini dilemiştir. Mahkemece; tanık beyanı, bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre 20.04.2009 tarihli belgenin davacı tarafından boş kağıda alınan imzanın doldurulması suretiyle oluştuğu ve nafaka ödemeleri ile ilgisi bulunmadığı kanaatine varıldığı, menfi tespit isteminin ise yerinde olmadığı gerekçe gösterilerek istirdat talebinin kısmen kabulü ile 49.54 TL' nin davalıdan tahsiline, menfi tespit isteminin reddine karar verilmiştir. Hükmü davacı vekili temyiz etmektedir....