Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK'nın 32. maddesi uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir....

İİK.’nun 72/5. maddesine göre borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olması halinde takip alacaklısı aleyhine talep halinde tazminata hükmedilmelidir. Somut olayda iyiniyetli hamil olarak kabul edilmeyen yani senedi ciro yoluyla devralırken bile bile borçluların zararına hareket eden davalı takibinde haksız ve kötüniyetli olduğundan takip konusu senet bedeli üzerinden tazminatla sorumlu tutulması gerekir. Mahkemece, davacının dava dilekçesinde tazminat talep etmediği ve fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmadığı gerekçesiyle tazminat talebi reddedilmişse de mahkemenin bu gerekçesi isabetli değildir. Davacı vekili 19/10/2005 tarihli dilekçe ile % 40 tazminat talep etmiş olup, bu talebe davalı karşı koymadığı gibi davacı vekilinin 31/10/2007 tarihli ıslah dilekçesinde de % 40 tazminat talebi bulunmaktadır. Mahkemece davacının tazminat talebinin asıl alacak üzerinden kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle reddinde isabet görülmemiştir....

    Ticaret Mahkemesinin 2006/534 Esas sayılı dosyasında menfi tespit davası açıldığını, ihtiyati tedbir nedeniyle icra dosyasına ... alınan 40.000,00.-TL'lik, mahkemenin dosyasına ise 10.000,00.-TL'lik teminat mektubu ibraz edildiğini, teminat mektupları nedeniyle üç ayda bir teminat mektubu nedeniyle komisyon ödemek zorunda kaldığını, menfi tespit davasının müvekkili lehine sonuçlanıp, kararın kesinleştiğini ileri sürerek teminat mektupları için bankaya ödenen 9.570,00.-TL komisyon ücreti nedeniyle uğradığı zararın davalıdan tahsili için ... 11....

      Birleşen davanın davacısı ... vekili de aynı iddialarla menfi tespit, istirdat ve tazminat talebinde bulunmuştur. Davalı banka vekili, davacıların doğrudan gelir desteği ödemesinden yapılan tahsilatların iadesi talepli davalar açtığını, bu davalar kabul edilince müvekkili bankanın evvelce tahsil ettiği tutarları iade ettiğini, bu nedenle takibe devam edilmesinin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davaların reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan bilirkişi kurulu raporlarına göre davacıların halen davalı bankaya borçlu olduğu gerekçeleri ile asıl davanın ve birleşen davanın ispat edilememesi nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir. Dava, İİK.nun 72.maddesine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. Menfi tespit davasında borçlunun dava tarihi itibariyle borçlu olmadığı miktar varsa saptanıp buna göre hüküm kurulmalıdır....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Menfi tespit Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı menfi tespit davasına dair karar, davacı ve davalılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Uyuşmazlık, mükerrer takip nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece, dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı ...nun Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevini düzenleyen 4. Maddesinin 1/a bendi gereğince kiralanan taşınmazların İcra ve İflas Kanunu'na göre ilamsız icra yolu ile tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalar Sulh Hukuk Mahkemesinin görevine girmektedir....

          Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/298 Esas, 2009/379 Karar sayılı dosyasında menfi tespit kararının verildiği, 16.12.2009 tarihinden itibaren davalıdan yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının İİK’nun 72/5.maddesinde belirtilen kötü niyet tazminatını ayrı bir dava konusu yapamayacağını, davacının açtığı davada ... Noterliği’nden gönderilen 27.06.2007 tarihli ihtarnamede talep edilen alacaktan dolayı menfi tespit talebinde bulunduğunu, müvekkilinin bunun dışında da alacaklarının bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davalı bankanın ......

            DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, davacı tarafından fatura ve çekin sahte çıktığı iddiasıyla davalı aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine karşı açılmış menfi tespit ve haksız ihtiyati haciz nedeniyle manevi tazminat davasıdır....

              Alacaklının kusursuz sorumluluğu sadece maddi tazminatla sınırlı olup, manevi tazminat yönünden TBK'nın 58. maddesindeki koşulların oluşması gerekir. Bu maddeye dayalı sorumluluk ise kusura dayalıdır. Burada, alacaklının kötü niyetli veya iyi niyetli olup olmadığı da doğrudan sonuca etkilidir. Taraflar arasında görülerek sonuçlanan ... 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/682 esas sayılı menfi tespit davasında davalının icra takibinde kötü niyetli olmadığı hükme bağlanmıştır. Taraflar arasında görülen Ticaret Mahkemesindeki dava ile işbu dava genel hükümlere göre yargılama yapılan mahkemelerde görülmüştür. Alacaklının kötü niyetli olmadığı menfi tespit davasında verilen kararla tespit edilerek kesinleşmiştir. Kesin hüküm taraflarını bağlar ve sonraki uyuşmazlıklarda da önleyici etkiye sahiptir. Somut olayda, davalının takipte kötü niyetli olmadığına ilişkin olgu önceki mahkeme kararı ile sabit olduğundan, haksız haciz için aranan kötü niyet koşulu gerçekleşmemiştir....

                Menfi tespit davalarında da bir talep var ise de bu talep maddi hukuk anlamında bir talep değildir. Başka bir söyleyişle, menfi tespit davalarında bir alacağın tahsili talep edilmediği gibi bu davanın sonucunda verilecek hüküm de bir alacağın tahsili sonucunu doğuran eda hükmü niteliğinde değildir. Tüm bu açıklamalara göre; konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat olmadığından ticari dava niteliğindeki menfi tespit davalarında; dava açılmadan önce arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. Ayrıca; bu konudaki Bölge Adliye Mahkemeleri arasında çıkan uyuşmazlık, Yargıtay 19. H.D. 13/02/2020 tarih, 2020/85 E. 2020/454 K. sayılı karar ile; "ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı" şeklinde giderilmiştir....

                TTK'nın 5/A maddesi metni göz önüne alındığında, zorunlu arabuluculuğun "ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri" yönünden dava şartı olarak öngörüldüğü düşünülebilir ise de, anılan maddede "talep sonucu" olan alacak ve tazminat istemlerine değil "dava konusuna" vurgu yapılarak, "konusu bir miktar paranın ödenmesi olan davalar" için dava şartı olan arabuluculuğun öngörüldüğünü belirtmek gerekmektedir. Alacak ve tazminat davaları yanında, menfi tespit davalarının da konusu bir miktar paranın ödemesine ilişkindir. Bu husus, alacak ve tazminat davalarında bir miktar paranın ödenmesi olarak tezahür ettiği gibi, menfi tespit davalarında ise bir miktar paranın ödenmemesi olarak ortaya çıktığından konu itibariyle menfi tespit davasının da dava şartı olan zorunlu arabuluculuk kapsamında kaldığının kabulü gerekir....

                  UYAP Entegrasyonu