Bu çerçevede ve akabinde mahkememizin yetkili olup olmadığı da ele alınmalıdır. 2004 sayılı İİK. 72. maddesine göre menfi tespit davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Bu nedenle takipten sonra açılan menfi tespit davalarında yetkili mahkeme icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi olabileceği gibi davalının yerleşim yeri olabilecektir. Bu noktada icra takibi sonrası yetkili mahkemeye ilişkin Yargıtay uygulaması açık ve yerleşiktir. Dava, yukarıda açıklandığı üzere İİK m.72 maddesine göre açılmış menfi tespit davası olup, dava tarihi itibariyle icra takibine dahi başlanmıştır. Hal böyle olunca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası açısından İİK m.72 son hükmünün uygulanma imkanının mevcut özel düzenleme gözetilerek dikkate alınması gerekir....
Yahyalı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görevsizlik kararında gerekçe olarak asıl borçlu hakkında başlatılan icra takibinin kambiyo evrakına dayanması gerekçe gösterilmiş ise de; üçüncü kişinin açtığı menfi tespit davası, kambiyo senedine yahut kambiyo ilişkisine dayalı olarak açılan bir dava değildir. Kaldı ki üçüncü kişinin açmış olduğu menfi tespit davalarına istinaf incelemesi bakımından görevli Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 5....
Kaldı ki üçüncü kişinin açmış olduğu menfi tespit davalarına istinaf incelemesi bakımından görevli Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 5....
Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 233). Menfi tespit davası icra takibinden önce sonuçlanmaz ve ihtiyati tedbir kararı verilmemiş olması (veya ihtiyati tedbir kararının kaldırılması) nedeniyle, (menfi tespit davası görülmekte iken) borç alacaklıya (davalıya) ödenmiş olursa, menfi tespit davasına 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72/6.maddesi uyarınca istirdat davası olarak devam edilir); yani menfi tespit davası (kendiliğinden) istirdat davasına dönüşür; bu hâlde mahkeme menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam eder (Kuru, Baki: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflâs Hukuku, Ankara, 2017, s. 146)....
İİK'nın 72. maddesinin 5. fıkrası gereğince borçlunun açmış olduğu menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı almamış veya verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının herhangi bir sebeple kaldırılmış olması nedeniyle dava konusu borcu alacaklıya ödemiş olursa açılmış olan menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir. Bu durumda borçlunun menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştürülerek devam edilmesi için bir talepte bulunmasına gerek yoktur. Borcun ödenmiş olduğunu öğrenen mahkemenin yukarıda yazılı yasa hükmü gereğince davaya kendiliğinden istirdat davası olarak devam etmesi gerekir (Çavdar, S.: İtirazın İptali, Borçtan Kurtulma, Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, Ankara, 2007, s. 803). 19. Kesinleşmeden icraya konulamayacak istisnai düzenlemelerden biri de İİK'nın 72. maddesinin 4 ve 5. fıkralarında yer alan menfi tespit davasına ilişkindir. Menfi tespit davasının kabulü hâlinde icranın eski hâle getirilebilmesi için kararının kesinleşmesi gerekir....
Yukarıda yapılan açıklamalar neticesinde menfi tespit davasında arabucuya başvurulmasının dava şartı olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz....
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72 nci maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde; “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez....
Eldeki davada davacı, 6183 Sayılı Yasa'nın 79. maddesinin 1, 2 ve 3. fıkraları uyarınca kendisinin vergi borçlusu olmayıp üçüncü şahıs olduğunu ve haciz bildirisine itiraz edemediklerinden menfi tespit davasını açtıklarını ileri sürmüş olduğundan dava, 6183 Sayılı Yasa'nın 79/IV. maddesinde düzenlenen menfi tespit davası olup vergi dairesince konulan ve 6183 Sayılı Yasa'nın 58. maddesinin uygulanmasını gerektiren haciz işlemiyle ilgili değildir. 6183 Sayılı Kanun'un 79/IV. maddesinin açık hükmüne göre açılan menfi tespit davalarına bakmak genel mahkemelerinin görevi olduğundan mahkemece işin esasının incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu davanın görev yönünden reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozulması uygun görülmüştür....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki istirdat ve menfi tespit istemine ilişkin davada Ankara 20.Asliye Hukuk ve Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, bononun geçersizliğinin tespiti, istirdat ve menfi tespit istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince, asıl alacak olan ve iptali istenen takibe konu 5.250,00 TL.lık bononun miktarına göre, Sulh Hukuk Mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, toplam 7.777,19 TL üzerinden icra takibi yapıldığı ve bu miktar değer gösterilip harcı yatırılarak menfi tespit ve İstirdat davası açıldığı, 9.442,62 TL olarakda harçın tamamlandığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Dava, menfi tespit davasıdır. Mahkemece verilen 31/12/2014 gün ve 2014/408 E.- 2014/447 K. sayılı hüküm Dairemizin 10/12/2016 gün ve 2015/14404 E.- 2016/2017 K. sayılı kararı ile davada menfi tespit (olumsuz tespit) kararı verilmesi gerekirken olumlu tespit hükmü kurulduğu gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyulduğu halde yine ilk karardaki gibi davacının borçlu olduğu miktar belirtilip bunun dışındaki borçtan sorumlu olmadığı şeklinde karar kurulmuş ise de hükümde ''bunun dışındaki'' sözcükleriyle belirtilen miktarlar belli olmadığından yine menfi tespit kararı verilmemiş olmaktadır....