Asliye Hukuk Mahkemesi'nce; Dava konusu sözleşme incelendiğinde, alacaklı sıfatıyla davacı Fatma'nın, borçlu sıfatıyla ise davalı T5'in yer aldığı, kefil sıfatıyla Nasır Özdemir'in yer aldığı sözleşmenin, davacı Fatma ile davalı Mustafa'nın 23/07/2015 tarihinde evlendikleri, mehir senedinin 26/07/2015 tarihinde düzenlendiği, buna göre taraflar evliyken düzenlenen mehir senedi bakımından taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacıya evlilik nedeni ile hediye edilecek eşyaları gösteren mehir senedine dayalı olduğu anlaşılmakla; taraflar arasındaki evlilik bağı sona ermiş olsa dahi yukarıda açıklandığı üzere evlilik sebebiyle davalı koca tarafından hediye edileceklerden kaynaklı alacak talebinin aile mahkemesinin görevine girdiğinden karşı görevsizlik kararı verilmiştir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Davacı cevaba cevap dilekçesinde evlilik akdinin gerçekleşmesinden sonra tarafların aynı evde yaşadıklarını, kendisine dini nikah akdi ve mehir senedi ile verilen eşyaları da beraberinde getirdiğini, ancak bu eşyaların davalı uhtesinde kaldığını belirtmesi karşısında mehir senedinde ki ve dini nikah akdindeki ziynetlerin davacıya teslim edildiğinin davacının kabulünde olduğu, kaldı ki mehir de ki ziynet eşyalarının davacıya teslim edildiğinin davacı tanık beyanları ile de ifade edildiği, her ne kadar davacı istinaf dilekçesinde dini nikah akdinde ki 80 gram altının hiç alınmadığını iddia etmiş ise de cevaba cevap dilekçesindeki beyanı nedeni ile dini nikah akdindeki 80 gram altının da alındığının davacının kabulünde olması sebebi ile istinaf dilekçesindeki iddiaya itibar edilemeyeceği, davacının iddiasının müşterek haneden kovulması sebebi ile ziynet eşyalarının davalı uhdesinde kaldığı yönünde olduğu, dilekçelerin karşılıklı verilmesi...
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Davacının nikahta takılan altın ve paralar ile mehir olarak vaad edilen altın için aynen iade, olmadığı takdirde bedel talep ettiği, nikahta takılan ziynet eşyaları ve para yönünden davayı ıslah etmesine rağmen mehir olarak vaad edildiği iddia edilen altın için her hangi bir ıslah işleminin yapılmadığı, ancak aynen iade talep edilmesi sebebi ile aynen iadenin eşyanın gerçek değerini kapsadığı da gözetilerek mehir olarak vaad edildiği iddia edilen altınların değeri olan 28.050,00 TL üzerinden dava harcının Harçlar Kanunu 30- 32 Maddeye göre tamamlatılmamasının hatalı olduğu görülmüştür....
İstinaf Sebepleri Davacı kadın vekili hükmün usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek, mehir senedini ifa ettiğini ispat yükünün davalı taraf üzerinde olduğunu, davalının edimini ispat edemediğini, düğünde geniş aile tarafından takılan altınların mehir senedinin ifası anlamına gelmediğini, düğünde takılan altınlar ile mehir senedi arasında illiyet bağı bulunmadığını, mehir senedinin mehri müeccel niteliğinde olduğundan mehir senedinde belirtilen ziynet eşyalarına ilişkin talebin kabul edilmesi gerektiğini, açık bir şekilde talep sonucunun dava dilekçesinde yer aldığını, ıslah dilekçesinde de talep konusu ziynetlerin cins ve miktarlarının ayrı ayrı belirtildiği halde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek hükmün tamamı yönünden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. C....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mehir senedinin davalıda kaldığının ispatlandığını belirterek yerel mahkeme kararını reddedilen davası, tefrik kararı verilmesi, yemin teklif ettirilmesi, aleyhine hükmedilen vekalet ücreti yönünden istinaf etmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava,mehir alacağı talebine ilişkindir....
Dava dilekçesinde dava değerinin 1.000,00 TL üzerinden açıldığı, 250,00 TL'nin hiç ifa edilmediği iddia edilen mehir altınına, 750,00 TL'nin ise düğünde takılan ziynet ve paraya ilişkin olduğu ancak 50 gram mehir altını yönünden ıslah yapılmadığı, kararda 50 gram mehir alacağı için hiç hüküm kurulmadığı, HMK 305/A maddesi gereğince hüküm kurulmayan hallerde mahkemenin hükmünü tamamlayabileceği hususu da birlikte gözetilerek yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra karar verilmek üzere davalının istinafının kısmen kabulü ile HMK 353/1- a-6 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....
Dava; mehir alacağı istemine ilişkindir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 389/1. maddesi, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğini öngörmüştür. İhtiyati tedbirde asıl olan ihtiyati tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve ihtiyati tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan hak, aynı zamanda tedbirin konusu hakkı da oluşturacaktır. Kanun, "uyuşmazlık konusu hakkında" diyerek bu hususa vurgu yapmıştır (HMK md 389/1). Yapılan incelemede; davanın mehir alacağı istemine ilişkin olduğu, ihtiyati tedbir konulan taşınmaz ve banka hesaplarının dava konusu olmadığı anlaşılmıştır....
Senedi kefil sıfatı ile imzalayan İbrahim ile tarafların aynı evde oturdukları, mehir senedindeki eşyalarında İbrahim'in evinde kullanıldığı, davacı müşterek haneden ayrıldıktan sonra mehir eşyalarının davalı İbrahim'in evinde kaldığı, davalı İbrahim'in eşyalar nedeni ile sorumluluğunun zilyetliğe dayalı olarak devam ettiği, dolayısıyla mehir senedindeki eşyalar yönünden her iki davalının sorumluluğu cihetine gidilmemesinin hatalı olduğu anlaşılmakla davacının istinaf talebinin kabulü ile mehir senedindeki eşyalar için her iki davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Sonuç itibariyle, davacının istinafının kabulü ile HMK 353/1- b-2 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yerine yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....
Cevap dilekçesi: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Eskişehir örf adetine göre mehir senedinin bulunmadığını, mehir senedinde yer alan tüm eşyaların davacıya verildiğini ve davacının Almanya'dan dönerken tüm eşyalarını aldığını, boşanma davasında davacının taleplerinin reddedildiği ve davacının kusurlu olduğunu, 250 gram altının da davacıya ödendiğini, davacıya altınları verdikten sonra davalının mehir senedini istediğini davacının Türkiye'ye döndükten sonra iade edeceğini söylediğini, davacının bu şekilde evlenip boşanmayı ve tazminat almayı yaşam felsefesi haline getirdiğini, mehir senedinde yazılan 1.000Euro'nun davacının Almanca kursuna ödediğini iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Davacı vekili dava dilekçesinde: müvekkilinin 02.09.1992 tarihinde davalı ile evlendiğini, 23.09.1999 tarihinde boşandıklarını, evlenmeleri nedeniyle müvekkiline 1290 gram 22 ayar altının mehir senedi ile bağışlandığını, davalıların bu bağışı ifa etmediklerini belirterek müvekkiline bağışlanan 1290 gr. 22 ayar bileziğin mevcutsa aynen değilse bedelinin tahsilini istemiştir. Davalı vekili ise davanın süresinde açılmadığını, belge altındaki imzaların müvekkillere ait olmadığını, bağışın gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı ... Aslan "1.290 gram altın bileziği evlenme aktinden dolayı eşim olan ... doğumlu ...(....) ....'e düğün hediyesi ve mehir olarak bağışladım” diye 01.09.1992 tarihli mehir senedi düzenleyip imzalamış babası ... da kefil olarak imzalamıştır. Davacı bu mehir senedine dayalı olarak Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1993/617-1994-115 sayılı dosyasında 02.08.1993 tarihinde alacak davasının yargılama açmıştır....