Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

u tuttunuz…” şeklindeki sözleri nedeniyle davacı yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Manevi tazminat isteminin temelinde, davalının haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere haksız eylemin unsurları hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve fiil ile zarar arasında illiyet bağı bulunmasıdır. Öte yandan, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 47. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir....

    Ağır Ceza Mahkemesine Duyuru" isimli yazılarıyla kişilik haklarına saldırı oluştuğunu ileri sürerek, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmasını istemiştir. Davalı taraf ise, yazılarında ve kitaplarında geçen ibarelerin kişilik haklarına saldırı değil; sert eleştiri, basın ve ifade özgürlüğü kapsamında yazılar olduğunu belirterek, istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece; dava konusu kitap ve yazılarda geçen ibarelerin bazılarının davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesiyle istem kısmen kabul edilmiştir. Dosya kapsamından davalı tarafından kaleme alınan ve yukarıda isimleri belirtilen kitaplar ve yazıların ilgili bölümlerinde yer alan ibarelerin, konu ve yazıların bütünlüğü göz önünde bulundurulduğunda, düşünce açıklaması ve ağır eleştiri kapsamında olduğu ve kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olmadığı sonucuna varılmaktadır....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 13/12/2013 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 25/06/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

        Somut olayda davacı, davalılar tarafından evine kasten zarar verilmesi nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Tazminata konu edilen eylem hukuka aykırı olmakla birlikte, kişilik haklarına saldırı niteliğinde değildir ve manevi tazminatı gerektirmez. TBK'nun 58. maddesindeki koşullar oluşmadığından manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile kısmen kabulüne hükmedilmesi, usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, davalıların diğer temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          Kanunda kişilik hakkının tanımı yapılmadığı gibi, nelerin kişilik haklarına dahil olduğunu da belirtmemiştir.Kişilik hakları, hukuki bir işlemle ya da haksız bir fiil ile saldırıya uğrayabileceği gibi, sözleşmenin ihlali (borca aykırılık) dolayısıyla da ihlal edilebilir. Öyle ki, 6098 sayılı TBK'nun 114/2. maddesi delaletiyle sözleşmeye aykırılık halinde de aynı kanunun 58. maddesinin uygulanacağı duraksamasızdır. Kişinin onuru, saygınlığı gibi kişilik haklarını oluşturan değerlere saldırı halinde manevi bir zarar yani kişilik hak ve değerlerinde irade dışında gerçekleşen bir eksilmenin oluştuğunun kabulü gerekir. Nitekim, Türk ve karşılaştırmalı hukuk öğretisinde de, sözleşmenin ihlalinin (borca aykırılığın), kişilik haklarına saldırı oluşturması halinde, manevi tazminatı gerektireceği kabul edilmiştir. Ancak manevi tazminat isteminde bulunmak için, bir manevi zararın doğması şarttır....

          DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49 ve 58. maddeleri kapsamında, kişilik haklarına saldırı eylemine dayalı açılan manevi tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde; Türk Medeni Kanunu'nun 24. maddesi ve Borçlar Kanunu'nun 49 ve TBK 58. maddesi gereğince kişisel değerlere saldırı halinde manevi tazminata hükmedilmesi için; Kişilik haklarına saldırının bulunması, saldırının hukuka aykırı olması, kişinin haksız olan eylemden dolayı manevi zarara uğramış olması gerekir. Bu üç şartın bir arada olması halinde kişinin kişilik haklarına haksız saldırı nedeniyle manevi tazminat sorumluluğu doğabilecektir. Hatay 8....

          Dolayısıyla hukuka aykırılık koşulu gerçekleşmeyen bir eylem nedeniyle TBK'nun 49.maddesinin 1.fıkrası gereğince haksız fiil sorumluluğunun söz konusu olmadığı açıktır. TMK'nun 24 ve 25.maddelerinde düzenlenen kişilik hakkına ilişkin hükümler irdelendiğinde, evlilik birliği ve evlilik hayatının kişiye toplum nezdinde sağladığı statü, eşlerin kişilik haklarının bir parçası olmayıp, eşlerin birbirleri üzerinde herhangi bir kişilik hakkı da bulunmamaktadır. Aile hukukunda evlilik birliğine ilişkin kurallara aykırı olan her davranışın veya her boşanma nedeninin diğer eşin kişilik haklarına saldırı oluşturması durumunda manevi tazminata hükmedilebileceğini düzenlemiştir. Bir kişiye sırf evlilik bağı ile bağlı olmanın, evli kişilerin şahıs varlıklarına dahil bağımsız bir kişilik değeri yarattığını kabul etmek ise, sınırlı sayıdaki bazı değerleri korumayı amaçlayan temel koruma normlarının, kişilik hakları üzerinden genişlemesi sonucunu doğurur....

          Aile Mahkemesinin 2020/546 Esas sayılı dava dosyasından çekişmeli boşanma davasının da davacı ve dava dışı eş yönünden devam ettiği, bunun da sonucunun beklenmesinin işbu dava yönünden sonuca etkili olmadığı anlaşıldığından davalının davacının kişilik haklarına haksız saldırı oluşturacak nitelikte dava dışı eşin sadakat yükümlülüğünü davalı ile gönül ilişkisine girmek sureti ile ihlal etmiş olması ve davalının dava dışı eşin davacı ile evli olduğunu bilerek bu ilişkiye dahil olmasında az yukarıda belirtilen içtihattı birleştirme kararı gereği bir sorumluğunun bulunmadığı, sorumluluğu için başkaca haksız nitelikte eyleminin olması gerektiği bu hususunda olduğu yönündeki iddianın da ispat edilememiş olması nedeni ile manevi tazminat talepli açılan işbu davanın reddine karar verilmiştir....

          Yerel mahkeme, tanık beyanlarını değerlendirmiş, davalının eyleminin davacının kişilik hakkına haksız bir saldırı oluşturduğunu kabul etmişse de davacıda manevi zarar oluşmadığı, toplumsal değer yargılarına göre davacının küçük düşürülmediği ve davacıda acı ile eleme sebep olmadığını belirterek davayı reddetmiştir. Dosyadaki belgelerden ve tanık beyanlarından davalının davacıya köy içinde bağırarak ırz ve namusuna yönelik olarak küfürle hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu durum yerel mahkemenin de kabulündedir. Davalının, davacının sosyal kişilik değerlerinden olan şeref ve haysiyetine saldırıda bulunduğu da açıktır. Davacı eldeki davayı, şeref ve haysiyetine yönelik kişilik hakkına saldırıldığı eylem nedeniyle mağdur olduğu için açmış ve manevi tazminat istemiştir....

            (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06/07/2018 tarihli ve 2017/5 Esas, 2018/7 Karar sayılı kararı) Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.07.2018 gün ve 2017/5 Esas, 2018/7 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, 3. kişinin sadakat yükümlülüğünün bulunmaması nedeniyle evli eşle birlikte olan üçüncü kişinin bu davranışının diğer eşin kişilik haklarına doğrudan bir saldırı niteliğinde olduğunun söylenemeyeceği, şayet üçüncü kişinin katıldığı aldatma eylemi ile bağlantılı olmakla birlikte sadakatsizlik olgusundan farklı olarak, bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlali durumunda, üçüncü kişinin doğrudan aldatılan eşin kişilik değerlerine yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunması durumunda manevi tazminat sorumluluğunun doğacağı, üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen başkaca bir kişilik hakkı ihlali bulunmadıkça, salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eyleminden dolayı aldatılan eşin, üçüncü kişiden manevi tazminat isteyebilmesinin...

            UYAP Entegrasyonu