Özetle eldeki dava iddiaya göre davalı gerçek kişilerin davacıyı tehdit etmelerinden dolayı manevi tazminat istemine ilişkindir. Yani haksız fiil iddiasına dayalı manevi tazminat talebi söz konusudur. Dolayısıyla İstanbul BAM daireleri iş bölümüne göre 4. Hukuk Dairesi görevlidir. 4. Hukuk Dairesinin iş bölümünün 1. Bendinde "Tarafların sıfatına bakılmaksızın (tacirler dâhil), haksız eylemden kaynaklanan (suç teşkil eden eylemler, haksız haciz, haksız ihtiyati tedbir, haksız şikâyet vb. dâhil) davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar"ın 4. Hukuk Dairesinin görevinde olduğu açıkça belirtilmektedir. Açıklanan nedenlerle, Dairemizin iş bölümü yönünden görevsizliğine, dosyanın görevli ve iş bölümü bakımından yetkili İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine ve dairemizle 4. Hukuk Dairesi arasında çıkan görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir....
Şu durumda; davacılar davalıların hakaret ve darp şeklindeki eylemleri nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmuş iseler de davalıların davacılara yönelik yaralama ve hakaret eylemlerinin bulunmadığı, manevi tazminatı gerektirir başka bir eylemlerinin ispatlanmadığı anlaşılmakla davacıların manevi tazminat istemlerinin tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmadığından kararın bozulması gerekmiştir. b)Davacıların diğer temyizine gelince; dava, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Kural olarak, haksız eylemde bulunan eylem tarihinde temerrüde düşmüş sayılır ve faize de-istek bulunduğu takdirde- bu tarihten itibaren hükmedilir. Davacılar maddi tazminat istemlerine olay tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesini istedikleri halde dava tarihinden yasal faize hükmedilmesi doğru bulunmadığından kararın bozulması gerekmiştir....
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davalı bilerek haksız rekabete konu olacak şekilde dava konusu ürünlerin ithalatını yapmaya teşebbüs ettiğini, bu malların haksız olarak fiili ithalatı gerçekleşmesi halinde, davalı yanca piyasaya sürülerek satışının yapılmasını öncelikle tedbiren durdurulmasını, fazlaya ilişkin dava ve tazminat haklarımız saklı kalmak kaydı ile davalı tarafından ithal etmek istediği ----- satışının öncelikle tedbiren durdurulmasını ve ---- manevi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesini, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla davalının haksız olarak müvekkili ithalat ve satışında yetkili olduğu ----- ithal ettiğini, fiili ithalat gerçekleştiğini, davalı -----dağıtım ve satışının engellenmesi için ihtiyati tedbir verilmesi ve ------- tedbiren muhafazısına, haksız rekabetin tespiti ve men'i ile akabinde uğrayacakları...
Davacı vekili, davalının, başına kürekle vurmak suretiyle davacıyı ağır şekilde yaraladığını, davacının beyninde hasar oluştuğunu ve yapılan ceza yargılamasında davalının mahkumiyetine karar verildiğini belirterek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosyanın incelenmesinde; davalı hakkında davacıyı kasten nitelikli yaralama eylemi sebebiyle ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/02/2012 tarih 2011/405 esas 2012/95 karar sayılı dosyasında 1/4 oranında haksız tahrik indirimi uygulanarak mahkumiyet hükmü kurulduğu ve kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. Türk Borçlar Kanunu'nun 74. maddesi gereğince; davalının, davacının haksız tahriki altında suçu işlediğine ilişkin ceza mahkemesince belirlenen maddi olgu, hukuk hâkimi bakımından bağlayıcıdır....
Asıl olan, davalının haksız rekabeti ile davacının aktifinde azalma olduğunun iddia ve ispat edilmesidir. Ancak, böyle bir zararın, özellikle de miktarının kanıtlanmasındaki zorluğu dikkate alan kanun koyucu, haksız rekabetin varlığı halinde eylemin yaptırımsız kalmaması için, mahkemeye, 6762 sayılı TTK'nın 58-e maddesinde, maddi tazminat olarak davalının elde etmesi mümkün bulunan menfaatin karşılığına hükmetmek yetkisi de vermiştir. Haksız rekabette davacının maddi tazminat istemine konu ettiği zararı, davalının elde ettiği kar miktarı olmayıp, davalının haksız rekabeti nedeniyle davacının elde etmekten mahrum kaldığı kar miktarıdır. Bu zarar, kural olarak tarafların ticari defterleri ve diğer kanıtlarıyla beraber bilirkişi incelemesiyle tespit edilir....
(1) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı ... vekilinin sair, davalı şirket vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. (2) Dava, haksız rekabetin tespiti, men’i ve tazminat istemine ilişkindir. TTK'nın 58'nci maddesinde haksız rekabet nedeniyle zarar gören kimsenin maddi tazminat isteyebileceği belirtilmiştir. Kural olarak böyle bir istemin kabul edilebilmesi için davacının uğradığı zararı kanıtlaması gereklidir. Bu şekildeki tazminat davasında asıl olan, haksız rekabet nedeniyle davacının aktifinde azalma olduğunun iddia ve ispat edilmesidir. Ancak, bu tür zararın ispat edilmesindeki güçlüğü dikkate alan kanun koyucu, TTK'nın 58/e maddesinde eylemin mali bakımından karşılıksız kalmaması bakımından haksız rekabette bulunanın davranışı sonucu elde etmesi mümkün bulunan menfaatin karşılığını da maddi tazminat olarak hükmetme yetkisini hakime vermiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 26/12/2011 gününde verilen dilekçe ile haksız fiilden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne dair verilen 30/09/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava, haksız eylemden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir....
Davalı vekili duruşmada; "dava haksız fiille ilişkindir, davacının ------kaza da bağcılarda gerçekleşmiştir, müvekkilimizin ----dilekçemizde de belirtiğimiz üzere------- Ticaret Mahkemesine yetkisizlik kararı verilmesini talep ediyoruz" şeklinde beyanda bulunmuştur. ------ tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK nun 16. Maddesinde haksız fiilden doğan davalarda yetki düzenlenmiştir. Düzenlemede, haksız fiilden doğan davalarda yetkili mahkeme, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği, yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer yada zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi olarak belirlenmiştir. Düzenleme çerçevesinde bir haksız fiil birden fazla kişi tarafından işlenmiş ise, bu kişilere karşı birlikte açılacak tazminat davası, ortak olan haksız fiilin işlendiği yer mahkemesinde görülür. Bu halde, davalılardan hepsine karşı davalılardan birinin yerleşim yerindeki mahkemede dava açılamaz. Haksız fiilin işlendiği yer mahkemesinin yetkisi kamu düzenine ilişkin yetki değildir....
Bir başka anlatımla haksız bir eylemin tazminat borcu doğurabilmesi için kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil sonucunda zarar doğması, zarar ile fiil arasında da illiyet bağı bulunması gereklidir. Hukukumuzda gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlusundan isteyebilir. Bir başka deyişle haksız fiil ile zarar arasında illiyet bağı yoksa bu kalem zarar istenemez. Dava konusu olayda, davalının davacıyı “seninde canın yanar, benimde” diyerek tehdit ettiği sabittir. Ancak bu eylem nedeniyle ameliyatlara girememe ve hasta randevularını iptal etme gibi maddi kayba yol açacak şekilde davaya konu eylemle doğrudan bağlantısı ispatlanamadığından maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile maddi tazminat isteminin de kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir....
Ceza dosyası içerisindeki olay görüntülerinin yer aldığı C.D. inceleme tutanağı, davaya konu haksız eylem ile ilgili en önemli delil olup, bunun tetkikinde, davalının davacıya karşı darp eylemini gerçekleştirdiği ancak, yukarıda da belirtildiği üzere, ilk haksız eylemin davacı tarafça gerçekleştirildiği anlaşıldığından, haksız eylemin varlığı kabul edilmekle birlikte, Yerleşik Yargıtay uygulamaları da göz önüne alınarak, ceza mahkemesince yapılan ve mahkememizce de uygun bulunan 1/4 oranında haksız tahrik indirimi, tarafların kusur durumu olarak kabul edilmiş, böylelikle haksız eylemde davacının 1/4, davalının ise 3/4 oranında kusurlu olduğu sonucuna varılması yerinde görülmekle birlikte, hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmüştür....