Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Söz konusu sosyal tesislerin yapılmamış olması, alıcının satın alma kararını etkileyen, taşınmazın değerini azaltan bir husus olup, edimin ifasındaki bu yöne ilişkin eksiklik nedeniyle satıcının alıcıya karşı sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece, bu sosyal tesislerin yapılmamış olması “açık ayıp” olarak nitelendirilmiş ise de, dava konusu olayda 4077 sayılı yasada düzenlenen “ayıplı ifa” değil “eksik ifa” söz konusudur. Ayrıca, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi rapor ve ek raporunda; davacı alıcı tarafından açıkça konut durum tespit – teslim formunda belirtilen ayıpların, açık yada gizli ayıp olup olmadığı, bu ayıpların giderilmiş olup olmadığı, dava dilekçesinde belirtilen ayıpların niteliğinin ne olduğu, “açık ayıp” ve “gizli ayıp” yönünden yasal süresi içinde ayıp ihbarından bulunulup bulunulmadığı hususlarına yeterince yer verilmediği ve değer düşüklüğü hesabında denetime esas olmayacak şekilde nasafet indirimi uygulandığı anlaşılmaktadır....

    Davacı, davalıdan satın aldığı çatı kaplama malzemesini döşemiş olduğu dava dışı müşterinin kendisi aleyhine ayıp nedeniyle dava açıp kazandığını, bu nedenle dava dışı müşteriye tazminat ödemek zorunda kaldığını, bunun sorumluluğunun ayıplı malzemeyi satan davacı şirkete ait olduğunu iddia etmiştir. Davalı ise, dava dışı müşteriyle davacı arasındaki davanın kendisine ihbar edilmediğini, ayrıca süresinde ayıp ihbarı yapılmadığını savunmuştur. Gerçekten davacı ile dava dışı müşterisi arasındaki daha önce görülüp sonuçlanan davanın davalıya ihbar edilmediği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Öte yandan ayıba dayalı olarak açılıp sonuçlanan o davada alınan ilama dayanılarak davacı aleyhine 07.06.2004 tarihinde icra takibine girişilmiş, 17.05.2005 tarihli noter ihtarnamesiyle de ayıp ihbarında bulunulmuştur. Taraflar tacir olup, ayıplı mal satışından kaynaklanan uyuşmazlıklarda TTK.nun 25/3. maddesinde öngörülen sürelerde ayıp ihbarında bulunulması zorunludur....

      Davaya konu ayıplı mal satışı nedeniyle davacı şirketin itibarının sarsıldığına dair dosyada delil bulunmadığı, dinlenen davacı tanığının sadece olayın basına yansıdığını beyan ettiği, mal varlığı zararının meydana gelmesinin tek başına manevi tazminat için yeterli olmadığı, olayda manevi tazminat şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Her ne kadar kısa kararda sehven "davacı ve davacın vekilinin yüzüne karşı" ibaresi kullanılmışsa da, duruşma zaptından da görüleceği üzere karar duruşmasına sadece davalı katıldığından, söz konusu maddi hata gerekçeli kararda düzeltilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacının maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

        Söz konusu sosyal tesislerin yapılmamış olması, alıcının satın alma kararını etkileyen, taşınmazın değerini azaltan bir husus olup, edimin ifasındaki bu yöne ilişkin eksiklik nedeniyle satıcının alıcıya karşı sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece, bu sosyal tesislerin yapılmamış olması “açık ayıp” olarak nitelendirilmiş ise de, dava konusu olayda 4077 sayılı yasada düzenlenen “ayıplı ifa” değil “eksik ifa” söz konusudur. Ayrıca, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi rapor ve ek raporunda; davacı alıcı tarafından açıkça konut durum tespit – teslim formunda belirtilen ayıpların, açık yada gizli ayıp olup olmadığı, bu ayıpların giderilmiş olup olmadığı, dava dilekçesinde belirtilen ayıpların niteliğinin ne olduğu, “açık ayıp” ve “gizli ayıp” yönünden yasal süresi içinde ayıp ihbarından bulunulup bulunulmadığı hususlarına yeterince yer verilmediği ve değer düşüklüğü hesabında denetime esas olmayacak şekilde nasafet indirimi uygulandığı anlaşılmaktadır....

          Davacı vekilinin istinafı;ayıp oranında indirim bedelinin usulünce hesaplanmadığı ve manevi tazminat koşullarının oluşmuş olmasına rağmen bu yöndeki taleplerinin haksız yere reddedildiği iddialarıyla sınırlıdır. Dava konusu araçtaki gizli ayıp nedeniyle, ayıp oranında indirim bedelinin hüküm kurmaya elverişli yeterlilikte bulunan, konusunda uzman bilirkişi heyetinden alınan 24/10/2019 tarihli ek raporda Yargıtay içtihatlarına uygun olarak nispi metot esas alınmak suretiyle usulünce hesaplanmış olması karşısında davacı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazları haksız ve yersizdir....

          Bu açıklamalar çerçevesinde satıcı olan davalının ayıp nedeniyle sorumlu olması için davacının süresinde usulüne uygun ayıp ihbarında bulunması gerekmekte olup davacı ise hidrolik pompada bulunan arızayı 30.03.2022 tarihinde öğrenmiş olup sonrasında 04.04.2022 tarihinde arızalı olan hidrolik pompanın tamirini gerçekleştirdikten sonra 06/04/2022 tarihinde ayıp ihbarında bulunarak seçimlik hakkını kullanmıştır. Bu nedenle davacının ayıp ihbarını arızalanan malda parça değişimi yapılmadan satıcıya bildirmediği, arızalanan ürünün tamiri gerçekleştikten sonra yapması nedeniyle ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı anlaşıldığından davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davanın REDDİNE 2.-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince, alınması gereken 179,90 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan 80,70 TL’den mahsubu ile noksan kalan 99,2TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına 3....

            Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ayıbın gizli ayıp olduğu, ayıp ortaya çıktıktan hemen sonra ayıp ihbarının yapıldığı, davalı tarafa verilen 170.000,00 ve 100.000,00 TL bedelli çekler nedeniyle davacının davalıya toplamda 65.534,46 TL borçlu olduğu, reddedilen miktar üzerinden davalı lehine hükmedilebilecek tazminat yönünden verilen ihtiyati tedbirin çeklerin ödenmemesi şeklinde verildiği, bu şekildeki tedbirin 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 72 nci maddesi kapsamında bir tedbir olmaması nedeniyle davalı lehine tazminata hükmedilmeyeceği, kabul edilen miktar üzerinden davacı lehine hükmedilebilecek tazminat yönünden ise, davalının kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne, davacının toplam 270.000,00 TL'lik borcunun, 65.534,46 TL'yi aşan miktar yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine, şartları...

              Birleşen davada davacı vekili, davalıdan satın alınan ürünlerin % 20 oranında arızalı çıkması nedeniyle kardan yoksun kaldığını, tamir ve nakliye masrafları ödediğini, müşteri memnuniyetsizliği nedeniyle itibar kaybı yaşadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 134.689.-USD.nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalı vekili, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, bedeli ödememek için gerekçe oluşturmaya çalıştığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalının orijinal muhafazasıyla satın aldığı bilgisayar ürünlerini ambalajını bozmadan müşterilerine satmak zorunda olması nedeniyle ayıbın ancak müşterilerinden gelen şikayetler neticesinde öğrenebileceği, ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu ve defalarca davacıya bildirildiği, ayıp ihbarının süresinde olduğu, davalının 134.689.50.-USD.onarım alacağından davacının tespit edilen 111.655.50....

                Davalılar, herhangi bir ayıp ve eksik ifanın söz konusu olmadığını, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, zamanaşımı süresinin geçtiğini, hiç bir ihtirazi kayıt olmaksızın taşınmazın teslim alındığını, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini savunarak, davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, maddi tazminat talebinin ıslah gibi kabulü ile, 32.500TL eksik iş nedeniyle oluşan maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat talebinin yasal unsurları oluşmadığından reddine, karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dava, satış esnasında sunulan projede, sözleşmede ve tanıtımlarda belirtilen ancak bunlara uygun olarak yapılmayan veya eksik yapılan işler nedeni ile davacının satın aldığı dairede oluşan değer kaybının ödetilmesi istemine ilişkindir....

                  Tüketici Mahkemesi Mahkemesinin 07/06/2018 tarih, 2017/526 Esas, 2018/502 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, Davacının ayıp nedeniyle bedel indirimi ve geç teslim nedeniyle tazminat davasının REDDİNE, İlk derece yargılaması nedeniyle davacı taraf tüketici olup harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, İlk derece yargılaması nedeniyle, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT tarifesine göre hesaplanan 2.040,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, İstinaf kanun yolu sebebiyle davacı tüketici olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle davalı tarafça yatırılan başvuru ve peşin harcın talebi halinde ilk derece mahkemesince kendisine iadesine, İstinaf kanun yolu sebebiyle davalı tarafından istinaf gider avansı yatırılmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, İstinaf...

                  UYAP Entegrasyonu