Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Borca dayanak senet, senet lehdarı vakfın kapanmış olması ve şartın gerçekleşmesinin mümkün olmaması nedeniyle davalı lehine bağıştan rücu şartlarının oluştuğunun kabulü gerekmektedir. Mahkemece davacının itirazın iptali talebinin reddine ilişkin verilen karar usul ve yasaya uygundur....

Borca dayanak senet, senet lehdarı vakfın kapanmış olması ve şartın gerçekleşmesinin mümkün olmaması nedeniyle davalı lehine bağıştan rücu şartlarının oluştuğunun kabulü gerekmektedir. Mahkemece davacının itirazın iptali talebinin reddine ilişkin verilen karar usul ve yasaya uygundur....

    Borca dayanak senet, senet lehdarı vakfın kapanmış olması ve şartın gerçekleşmesinin mümkün olmaması nedeniyle davalı lehine bağıştan rücu şartlarının oluştuğunun kabulü gerekmektedir. Mahkemece davacının itirazın iptali talebinin reddine ilişkin verilen karar usul ve yasaya uygundur....

    Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin 24/05/2021 tarihli ve 2021/614 E. 2021/694 K. sayılı kararıyla; 5/2/1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında öngörülen şekilde iddianın yazılı delil veya delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmediği, bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davada ise davacının TBK'nın 295. maddesine yer alan nedenlere dayanmadığı gibi bu yönde delil de öne sürmediği, İlk Derece Mahkemesinin inançlı temlik ve bağıştan rücu iddiasının ispatlanamaması nedeni ile davanın reddine dair kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. V. TEMYİZ 1.Temyiz Yoluna Başvuranlar Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 2....

      Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin 24/05/2021 tarihli ve 2021/614 E. 2021/694 K. sayılı kararıyla; 5/2/1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında öngörülen şekilde iddianın yazılı delil veya delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmediği, bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davada ise davacının TBK'nın 295. maddesine yer alan nedenlere dayanmadığı gibi bu yönde delil de öne sürmediği, İlk Derece Mahkemesinin inançlı temlik ve bağıştan rücu iddiasının ispatlanamaması nedeni ile davanın reddine dair kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. V. TEMYİZ 1.Temyiz Yoluna Başvuranlar Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 2....

        CEVAP Davalı cevap dilekçesinde, hak düşürücü sürenin geçtiğini, taşınmazın kayıtsız ve şartsız bağışlandığını, taşınmazın imar planında bir değişiklik yapılmadığını, hala sağlık alanı olarak göründüğünü, bağıştan rücu şartlarının ve manevi tazminat şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. III....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi Taraflar arasındaki bağıştan rücu hukukuna ilişkin davada Malatya 1. Aile ve 2. Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı, 28/03/2005 günlü dilekçesinde davalı gelininden evlilik anında bağışlanan ziynet eşyalarından bağıştan rücu nedeniyle 1.245.475.000.- TL.nın davalıdan alınmasını talep etmektedir. Uyuşmazlık, B.Y.nın 244. maddesine göre açılan bağıştan rücu istemi olduğuna ve davalının eşinden 1998 yılında boşandığının da anlaşılmasına göre B.Y.nın 244/3. maddesi gereğince açılan davanın genel hükümlere göre Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle; H.Y.U.Y.’nın 25. ve 26. maddeleri gereğince Malatya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 20/03/2006 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            Bağışlanan bağışlayana veya yakınlarına karşı bir cürüm işlerse veya yasa gereği yapmakla zorunlu olduğu ödevlerini önemli surette aksatırsa yahut bağışlamayı sınırlayan ödevleri haklı bir sebep olmaksızın yerine getirmezse bağışlayan bağıştan dönme(rücu) sebebini öğrendiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde beyanda bulunmak veya dava açmak suretiyle bağıştan dönebilir. Bağıştan dönme (rücu) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 295. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 244.) maddesinde aynen; “Bağışlayan, aşağıdaki durumlardan biri gerçekleşmişse, elden bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir. Bağıştan dönme(rücu), kurulmuş olan bir sözleşmeyi sonradan ortaya çıkan sebeplere göre sona erdiren yenilik doğurucu bir hak olduğundan, bağışlanan ancak dönme(rücu) anında elinde kalan miktarı vermekle yükümlüdür....

            Hukuk Dairesinin 2012/19289 esas 2013/11737 Karar sayılı ilamında işaret edildiği üzre bağıştan rücu edilmesine engel teşkil etmemesine göre; davalılar açısından bağıştan rücu koşulları oluşmakla davanın reddi kararında isabetsizlik yoktur. İzah edilen nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....

            Öte yandan, hâkim yukarıda değinildiği gibi davacının bildirdiği maddi olaylar ve son istekle bağlı ise de, HMK'nin 33.maddesi uyarınca ileri sürülen maddi olaylarda hangi hukuki sebebe göre karar vereceğini tayin ve takdir etmek durumundadır. Başka bir anlatımla, maddi olgu ve olayları (vakıaları) bildirmek yanlara, bildirilen bu olay ve olgulara göre hukuki nitelendirmeyi yapmak, uyuşmazlığı çözüme ulaştıracak kanun hükmünü bulup uygulamak hakime aittir. Öyle ki, hukuki sebep yanlış gösterilmiş veya hiç gösterilmemiş olsa dahi hakim tarafından en uygun hukuki sebebin bulunması ve ona göre karar verilmesi gerekir. Eldeki davanın dava dilekçesi içeriği ve devir şekli birlikte değerlendirildiğinde, davacının; bedelini ödeyerek davalı adına tescil yaptırdığı iddiasının inançlı işlemin bir türü olan namı müstear hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır....

              UYAP Entegrasyonu