TMK'nin 688. maddesinde paylı mülkiyet “birden çok kimsenin maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik olmaları” şeklinde ifade edilmiştir. Paylı mülkiyette mülkiyet hakkına sahip birden fazla kişi olmasına rağmen aslında eşya üzerinde tek bir mülkiyet hakkı vardır. Eşya üzerindeki bu tek mülkiyet hakkı malikler arasında bir paylı mülkiyet birliğini meydana getirir. Somut uyuşmazlıkta, dava konusu 1288 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydından davalılardan başka bir paydaşın daha bulunduğu anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu ağaçların yola tecavüzlü olduğu saptanmış, bu ağaçların kaldırılması suretiyle müdahalenin önlenmesine karar verilmiştir....
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 652. maddesi; "Eşlerden birinin ölümü halinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya mirasbırakanın diğer yasal mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına karar verilir..." hükmünü içermektedir. Medeni Kanunumuz bu düzenleme ile eşlerin birlikte yaşadıkları konut ve kullandıkları bu eşyalar ile ilgili olarak sağ kalan eşe, mal rejimi hükümleri dışında mirastan ayrı bir takım haklar tanımıştır. Mal rejimi ne olursa olsun, sağ kalan eşe tereke malları arasında bulunan aile konutu ve ev eşyaları üzerinde mülkiyet hakkı, eğer haklı nedenler varsa mülkiyet yerine oturma veya intifa hakkını isteme olanağı getirmiştir....
Dosyada yer alan 1172 parsele ait tapu kaydından, taşınmazın paylı mülkiyet rejimine tabi ve davacı ile davalının 1/2’şer paylarının olduğu görülmektedir. Türk Medeni Kanununun 688.maddesinde paylı mülkiyet, “birden çok kimsenin maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik olmaları” şeklinde ifade edilmiştir. Bu tanıma göre paylı mülkiyetin söz konusu olabilmesi için, birden fazla kişinin bir mala paylı malik bulunması ve bu malın malikleri arasında maddi olarak paylaşılmamış olmasını gerektirir.Paylı mülkiyette mülkiyet hakkına sahip olan birden ziyade kişi olmasına rağmen eşya üzerinde tek bir mülkiyet hakkı mevcuttur. Eşya üzerindeki bu tek mülkiyet hakkı malikler arasında bir paylı mülkiyet birliğini meydana getirir....
Bir başka anlatımla, kadastro çalışmaları sırasında zemindeki mülkiyet sınırlarını oluşturan ölçü değerlerinin paftaya doğru aktarımı söz konusu ancak, bu ölçümün hatalı olduğu iddiası var ise bu durum düzeltme işlemine değil, tapu iptali ve tescil davasına konu olacaktır. Tapu iptali ve tescile konu olabilecek kadastro işlemi, mülkiyet sınırlar belirlenirken, dayanak belgelerin yanlış uygulanması veya yerel bilirkişilerin hatalı yer göstermelerinden kaynaklanabilecek iken, sınırlandırma, ölçü değerinin doğru alınmasına rağmen paftaya yanlış aktarımı veya sabit noktaların hatalı tersimi nedeniyle doğru yapılan mülkiyet sınırları tespitinin paftada yanlış gösterilmesi 41. madde kapsamında değerlendirilmektedir. Somut olayda, davacı, davalı taşınmazında tersimat hatası yapıldığı gerekçesi ile düzeltme yapıldığını, işlem ile davalı taşınmazı lehine mülkiyet nakli oluştuğunu ileri sürerek işlemin iptalini istemiştir....
Modern mülkiyet anlayışında mülkiyet hakkı yetki ve ödevlerden oluşmaktadır. Malikin hem yetkileri hem de yakınlarına ve topluma karşı ödevleri bulunmaktadır. Hakkın kapsamında yer alan ödevler, mülkiyet hakkına yabancı, ona dıştan ve sonradan yükletilen sınırlamalar olarak kabul edilmemeli, aksine bunları kamu yararı amacıyla malike yükletilen ve mülkiyet hakkını oluşturan ödevler olarak düşünmelidir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Mülkiyet ancak kanunla ve kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilir. Başka bir deyişle, kanun koyucunun malikin yetkilerini sınırlamak yetkisi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının (Anayasa) 35 inci maddesinin ikinci fıkrasında sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın özü “kamu yararı”, şekli ise “kanun”dur. Kanun koyucunun mülkiyet üzerinde yaptığı sınırlamalar bu hakkın özüne dokunamaz. 4. Anayasada modern mülkiyet anlayışı benimsenmiştir ve mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejimi öngörmektedir. 5....
Hakkın kapsamında yer alan ödevler, mülkiyet hakkına yabancı, ona dıştan ve sonradan yükletilen sınırlamalar olarak kabul edilmemeli, aksine bunları, kamu yararı amacıyla malike yükletilen ve mülkiyet hakkını oluşturan ödevler olarak düşünmelidir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Mülkiyet ancak kanunla ve kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilir. Başka bir anlatımla, kanun koyucunun malikin yetkilerini sınırlamak yetkisi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 35. maddesinin 2. fıkrasında sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın özü “kamu yararı”, şekli ise “kanun”dur. Kanun koyucunun mülkiyet üzerinde yaptığı sınırlamalar bu hakkın özüne dokunamaz. Anayasa’da modern mülkiyet anlayışı benimsenmiş ve mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejim öngörülmüştür. Anayasa’nın, “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddesi: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir....
Türk Medeni Kanununun 688. maddesinde paylı mülkiyet “birden çok kimsenin maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik olmaları” şeklinde ifade edilmiştir. Bu tanıma göre paylı mülkiyetin, söz konusu olabilmesi için birden fazla kişinin bir mala paylı malik bulunması ve bu malın malikleri arasında maddi olarak paylaşılmamış olmasını gerektirir. Paylı mülkiyette mülkiyet hakkına sahip olan birden ziyade kişi olmasına rağmen eşya üzerinde tek bir mülkiyet hakkı mevcuttur. Eşya üzerindeki bu tek mülkiyet hakkı malikler arasında bir paylı mülkiyet birliğini meydana getirir. Dolayısıyla, her paydaşın taşınmazın her zerresinde mülkiyet hakkı vardır. Paylı mülkiyet rejimine tabi bir taşınmazın paylaşılması ise kuşkusuz resmi biçim koşuluna uyularak yapılmalıdır. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşların payına elatmalarının önlenmesini her zaman isteyebilir....
Mahkemece, mülkiyet nakli bulunduğu, 41 madde gereğince mülkiyet nakli sağlayacak şekilde düzeltme yapılamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Gerçekten de Kadastro Müdürlüğünün 16.05.2007 tarihli işlemi ile taraflara ait taşınmazların kadastro yenilemeleri sırasında ilk tesis kadastrosu sırasında ölçülmüş cephelere uyulmadığı gerekçesiyle taşınmazların geometrik durumlarında ve yüzölçümlerinde düzeltme yapılmıştır. Bu düzeltmeler, yukarıda açıklandığı gibi 41. maddede değişiklik yapılmadan önce mülkiyet değişikliği kapsamında değerlendirilmekte ve bu şekilde yapılan düzeltme işlemleri iptal edilmekteydi....
Hakkın kapsamında yer alan ödevler, mülkiyet hakkına yabancı, ona dıştan ve sonradan yükletilen sınırlamalar olarak kabul edilmemeli, aksine bunları, kamu yararı amacıyla malike yükletilen ve mülkiyet hakkını oluşturan ödevler olarak düşünmelidir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Mülkiyet ancak kanunla ve kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilir. Başka bir anlatımla, kanun koyucunun malikin yetkilerini sınırlamak yetkisi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 35. maddesinin 2. fıkrasında sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın özü “kamu yararı”, şekli ise “kanun”dur. Kanun koyucunun mülkiyet üzerinde yaptığı sınırlamalar bu hakkın özüne dokunamaz. 19. Anayasa’da modern mülkiyet anlayışı benimsenmiş ve mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejim öngörülmüştür. 20. Anayasa’nın, “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddesi: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir....
İşte 41. madde ile mülkiyet hakkının yatay kapsamını belirlemek ve taşınmazı komşu taşınmazlardan ayıran, ferdileştirilmesini sağlayan harita ve planlarda yapılan ölçü, sınırlandırma, tersimat veya hesaplama hataların düzeltilmesi amaçlanmakta olup, düzeltme ile mülkiyet aktarımı yapılmamaktadır. Mülkiyet aktarımı yapılmasını gerektirecek nitelikteki, madde kapsamında olmayan hatalar ancak tapu iptali ve tescil davası ile çözüme ulaştırılabilir. Dava konusu taşınmazın ferdileşmesini sağlayan, mülkiyet sınırlarını belirleyen ölçü değerleri yapılan keşifte zemine uygulanmış ve davalının kendi mülkiyet alanında kalan yeri kullandığı anlaşılmıştır. Gerek zeminde işaretli olsun, gerek işaretli olmasın taşınmaz kullanımında sınırların çeşitli müdahalelerle bozulması mümkündür. Mülkiyet sınırları aşılarak başka taşınmaza geçme haksız kullanım oluşturur. Davalıda davacı taşınmazı aleyhine kadastroca belirlenmiş orijinal ölçü değerlerini aşar şekilde kullanıma sahiptir....