Somut olayda da, dava konusu dairenin 15.2.2006 tarihinde satın alındığı gözetilerek, satış bedelinden indirilmesi gereken miktarın bu metoda göre belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gereklidir. O halde mahkemece bilirkişi kurulundan ek rapor alınmak suretiyle, satış tarihi olan 15.2.2006 tarihi itibariyle dairenin bulunduğu sitede reklam ve ilanlarda taahhüt edilen sosyal ve sportif tesislerin yapılmış olması durumundaki rayiç değeri ile (ayıpsız değer), dairenin halihazır durumundaki hiç yapılmayan ya da eksik, farklı veya siteye ait mülkiyet alanı içinde yapılması gerekirken, site dışında yapılan işler nedeniyle rayiç değeri (ayıplı değer), ayrı ayrı belirlenmeli, belirlenecek bu miktarlar birbirine oranlanmalı, tespit edilecek bu oran da satış bedeline uygulanarak, satış bedelinden indirilmesi gereken miktar bu şekilde belirlenmeli ve davacı talebi ile kazanılmış hak da gözetilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir....
sonradan tespit edilebilecek mahiyetteki kendi bağımsız bölümlerindeki/dairelerindeki eksik ve ayıplı işler yönünden talepte bulunulabileceği, bununla birlikte sözkonusu teslim belgelerinin kendi bağımsız bölümleri/dairelerinin dışında kalan ortak alanlardaki ayıp ve eksik işler yönünden herhangi bir düzenleme içermemesi sebebiyle ortak alanlardaki eksik ve ayıplı işlere yönelik davacıların kendi bağımsız bölümlerinin tapu kayıtlarındaki arsa payları oranında talepte bulunabilecek olmalarına karşılık hükme esas alınan bilirkişi heyet raporu ve ek raporlarında yukarıdaki açıklamalara ve belirtilen Yargıtay uygulamalarına uygun değerlendirme yapılmamış olduğu, eksik incelemeye dayalı olarak karar verilemeyeceği nazara alındığında, davalı vekilinin bu hususlara temas eden istinaf itirazlarının bu sebeplerle ve yönden kabulüne karar verilmiştir....
Ayıp ve kusurlu imalatlar nedeni ile satış bedelinden indirilecek miktarın tespitinde, doktrinde, “mutlak metod”, “nisbi metod” ve “tazminat metodu” adıyla bilinen değişik görüşler mevcutsa da, gerek Dairemiz gerekse Yargıtay tarafından öteden beri uygulanan “nispi metod” olarak adlandırılan hesaplama yöntemi benimsenmektedir. Bu metoda göre satış tarihi itibariyle satılanın, ayıpsız ve ayıplı değerleri arasındaki oranın, satış bedeline yansıma miktarı belirlenmektedir. Başka bir ifade ile satılanın, tarafların kararlaştırdıkları satış bedeli gözetilmeksizin, satış tarihi itibariyle gerçek ayıpsız rayiç değeri ile, mevcut ayıplı haldeki rayiç değeri ayrı ayrı belirlenerek, bu iki değerin birbirine bölünmesi suretiyle elde edilecek oran, satış bedeline uygulanmaktadır. Somut olayda da, satış bedelinden indirilmesi gereken miktarın bu metoda göre belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gereklidir....
Tüketici Mahkemesinin 2015/1387 Esas sayılı dosyasıyla eksik, ayıplı işler ile maddi zararlarının tazmini istemi ile dava açıldığı, 30/03/2016 tarihli karar ile aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmış olup eldeki davada davacılar tarafından münhasıran tespit ve bildirim yapıldığına dair beyan ve delil ileri sürülmediği, 15.02.2014 tarih ve 39 sayılı yapı kullanma izin belgesinin alınmış olduğu da göz önüne alınarak sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir (...)" gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir. İSTİNAF SEBEBİ : Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıların kat malikleri olmaları nedeniyle eksik ve ayıplı işlerden kaynaklı olarak yüklenici davacıya dava açmak hususunda dava ehliyetine sahip olduklarını, husumet yokluğu gerekçesiyle verilen davanın reddi kararının doğru olmadığını beyanla istinaf talebinde bulunmuştur....
Mahkemece,davacının konut ve ortak alana ait eksik ve ayıplı iş iddiasına dayalı alacak talebinin reddine,değer düşüklüğüne yönelik alacak talebinin kısmen kabulü ile,toplam 5.675,00 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,bu alacağın 400,00 TL'lik kısmına dava tarihinden itibaren,geri kalan kısmına ıslah tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1-Davacı,satış esnasında sunulan projede ve tanıtımlarda belirtilen ancak bunlara uygun olarak yapılmayan veya eksik yapılan işler nedeniyle protokol ile dava dışı şahıstan devraldığı dairede oluşan değer kaybının tahsilini istemiştir.Mahkemece,davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de,davacı ile davalı arasında akdi ilişkinin bulunmadığı,başka bir ifade ile,davacının konutu dava dışı 3.şahıstan satın aldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.Bu durumda davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken,aksine...
- K A R A R - Davacı arsa sahibi vekili, taraflar arasında düzenlenen 22.05.2006 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince müvekkiline verilen dükkan ile yükleniciye ait dükkanın eşit alanlı olması gerekirken, müvekkiline ait dükkanın 70 m² daha küçük olduğunu, ayrıca yüklenicinin inşaatı geç teslim ettiğini, dükkandaki eksik ve ayıplı işleri tespit ettirdiklerini ileri sürerek, eksik ve ayıplı işler bedeli, müvekkiline düşen dükkanın alan eksikliği ve farklı proje kullanılarak kullanışsız duruma getirilmesinden kaynaklanan ve eksik/ayıplı işler nedeniyle uğranan değer kaybı, ve geç teslim nedeniyle uğranan rayiç kira kaybının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Eksik işler bedeli ise, ihbar koşuluna ve ihbar süresine bağlı olmaksızın teslim tarihinden itibaren kural olarak beş yıllık zaman aşımı süresinde (BK'nın m. 126/son ) talep edilebilir. Eğer eser iş sahibinin beklediği amacı karşılamıyorsa kural olarak ayıplı yapıldığı kabul edilir. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması zorunlu olmayıp süresinde ayıp ihbarının yapıldığı her türlü delille ve tanık beyanıyla dahi kanıtlanabilir. (YHGK'nın 02.02.1979 gün 1977/11-393 Esas. 1979/80 Karar sayılı ve Dairemizin 16.01.2013 tarihli 2012/5835 Esas, 2013/129 Karar sayılı ilamında bu ilke ve esaslar ayrıntıları ile açıklanmıştır.) Somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunda eksik işler neler olduğu tek tek belirlenmemiştir....
Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile teslim alınan taşınmazların eksik ve ayıplı olduğundan bahisle bedelde indirim ve maddi tazminat istemine ilişkin olup, davacı ile davalılar arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi bulunmamaktadır. Davalılardan T4 arsa sahibi diğer davalı yüklenici ve davalılar arasında KKİS bulunmakta ise de davacı davalı arsa sahibi ve yükleniciden satış vaadi sözleşmeleri gereği satın aldığı taşınmazların ayıplı olduğundan bahisle iş bu davayı açmış olup davaya ve satıma konu taşınmazların miktarı dikkate alındığında davacının taşınmazları yatırım amaçlı aldığı tüketici olmadığı bu nedenle mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla davacının istinaf sebepleri yerinde değildir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tazminat davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R- Davacı vekili, müvekkili arsa sahibi ... ile davalı arasında 1998 yılında gayrimenkul satış vaadi suretiyle arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, davalı tarafından yapılan binada eksik ve ayıplı işler olduğunu ileri sürerek eksik ve kusurlu işlerin karşılığı olmak üzere 43.850,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir....
Yapılan müzakere sonucu, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili açtığı davayla, davalının sözleşme ile üstlendiği işleri süresinde gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmeyi 30/04/2016 tarihinde feshederek karşı tarafa fesih bildirimini taleplerini ilettiğini, eksik ve ayıplı işleri de başka firmalara tamamlattığını ileri sürerek eksik ve ayıplı iş bedeli, gecikme tazminatı ve işin üçüncü kişilere tamamlattırılma bedelini talep etmektedir. Davalı taraf ise, ayıplı imalat yapmadığını, oluşan durumun malzemenin yapısından kaynaklandığını, işin gecikmesinin davacının malzemeleri zamanında vermemesinden kaynaklandığını, yapılan imalatlara göre davacının sözleşme bedelinden daha fazla borcu bulunduğunu ileri sürerek davanın reddini istemiştir....