Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Kiralananda mevcut açık nitelikteki bozukluklara karşın kiracının uzun bir süre kiralananı mevcut hali ile kullanması ve bu konuda uyuşmazlık çıkartmaması, kiracının kiralananı mevcut hali ile kabul ettiği şeklinde yorumlanabilir. Böylesi bir durumda kiraya veren ayıptan sorumlu tutulamaz. Hükümden de anlaşılacağı üzere; kiraya veren, kiralananı sözleşmenin amacına uygun surette kullanmaya ve işletmeye elverişli bir şekilde teslime ve kira süresince de kiralananı bu halde tutmaya mecburdur. Eş söyleyişle, kira sözleşmeleri iki taraflı borç doğuran ivazlı sözleşmelerdendir. O nedenle kiraya veren davalı, kiralananı başlangıçtan itibaren sözleşmeden maksut kullanmaya salih bir halde, her türlü ayıptan salim olarak kiracıya teslim ve sözleşmenin devamı süresince de bu amacı sağlamak zorundadır....

Davalı, davacının, kiralananı sözleşmede belirtilen tarihte tahliye ve teslim etmediği gibi, sözleşmede öngörülen diğer şartları da yerine getirmediğini, bu nedenle kendisinden herhangi bir tazminat talep edemeyeceğini savunarak, davanın reddini dilemiştir....

    İcra Müdürlüğünün 2016/18460 Esas sayılı takip dosyası ile takibe konulduğu, davacı tarafça 21/12/2017 tarihinde kiralananın anahtarının ve su sayaç kartının icra dosyasına teslim edildiği, davacı kiracının cebri icra ile kiralananı tahliye etmediği, kiralananı kendiliğinden tahliye ettiği anlaşılmıştır. TBK'nun 355.maddesi gereğince tazminat istenebilmesi için kiracının ya da cebri icra ile kiralananı tahliye etmesi gerekmektedir. Davacı kiracı tarafça kiralanan taşınmazın cebri icra ile tahliye edilmediği gibi dava konusu taşınmazın kiraya verilmediği satıldığı anlaşıldığından TBK'nun 355. maddede düzenlenen tazminat koşulları oluşmadığından mahkemece verilen kararda bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmıştur. HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Dosya kapsamına, toplanan delillere, Ankara 13....

    Somut olayda davalı kiralananı süresinden önce tahliye ederek anahtarı 09.12.2010 tarihinde davacıya teslim etmiştir. Bu durumda davalının 09.12.2010 tarihine kadar tahakkuk eden kira ve ortak gider borçlarından sorumlu olduğunda kuşku yoktur. Anahtar teslim tarihinden sonraki süreçte ise davalının sorumluluğu taşınmazın olağan şartlarda yeniden kiraya verilebileceği tarihe kadar olan süre ile sınırlıdır. Konu 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı TBK.’nun 325.maddesinde düzenlenmiş olup buna göre kiracı sözleşme süresine veya fesih dönemine uymaksızın kiralananı geri verdiği takdirde kira sözleşmesinden doğan borçları, kiralananın benzer koşullarda gerekli çaba gösterilerek kiraya verilebileceği makul bir süre için devam eder. Mahkemece davacının erken tahliye tazminatına yönelik isteminin yukarıda açıklanan bu düzen ve koşullar çerçevesinde gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret kararı verilmesi hatalı olmuştur....

      (B.K.’nun 256) maddesi hükmü uyarınca kiracı kiralananı tam bir özenle kullanmak ve aynı kanunun 334. (B.K.’nun266.) maddesi gereğince sözleşme sonunda aldığı hali ile kiralayana teslim etmekle yükümlüdür. Ancak kiracı sözleşmeye uygun kullanma dolayısıyla oluşan eskime ve bozulmalardan sorumlu olmayıp münhasıran kötü kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasardan sorumludur.Davalının kiralananı kullandığı süre ve kullanma amacı gözetildiğinde olağan kullanımdan kaynaklanan yıpranma ve eskimelerin olacağı kuşkusuzdur....

        Bu durumda davalının kira süresince kiralananı sözleşmede amaçlanan şekilde kullanmaya elverişli bulundurma borçlarını ifada kusurlu olduğunun kabulu zorunludur. Ne var ki davacı kiracı da duvar üzerine 80 cm lik eklenti yapmak sureti ile zararın husule gelmesinde, hızlanmasında %25 müterafik kusurlu olduğu bilirkişi raporuyla saptanmıştır. (BK. m. 98. delaletiyle BK. m.44) Bütün bu açıklamaların ışığı altında mahkemece davalının sorumluluğu kabul edilerek tazminat miktarı saptanmalı, davacının da müterafik kusurunun mevcut olduğu nazara alınarak davacının talep edebileceği miktarın gerektiğinde bilirkişi raporu ile belirlenerek hasıl olacak uygun sonuç çerçevesinde karar verilmelidir. Bu nedenlerle davanın redddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir....

          Bu nedenle davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmiş olması da bozmayı gerektirmiştir.O halde mahkemece yapılacak iş; ispat yükü kendisine düşen davalıya, kiralananı 2007 yılı Temmuz ayında tahliye ettiğine dair elinde yazılı bir belgenin bulunup bulunmadığı sorulmalı, savunmasını ispat etme imkanı tanınmalı, hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesis edilmelidir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

            Kira sözleşmenin hususi şartlar bölümünün 8. maddesinde kiracının kiralananı boşaltmak istediği takdirde bir ay önceden mal sahibine ulaşacak şekilde bildirmek koşuluyla kiralanan yeri boşaltabileceği kararlaştırılmıştır. Davalı kiracının 15/03/2014 tarihinde kiralananı boşaltacağını bildiren 24.02.2014 tarihinde keşide ettiği ihtarname kiraya verene 25.02.2014 tarihi itibariyle tebliğ edilmiştir. Tahliye tarihi ile ihtarnamenin tebliğ tarihi arasında kira sözleşmesinin hususi şartlar bölümünün 8. maddesinde öngörülen bir aylık süre bulunmadığından sözleşme ile kararlaştırılan feshi ihbar süresine uyulmamıştır. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanun'unun 325.maddesinde: " kiracı sözleşme süresine veya fesih dönemine uymaksızın kiralananı geri verdiği takdirde, kira sözleşmesinden doğan borçları, kiralananın benzer koşullarla kiraya verilebileceği makul bir süre için devam eder..." denilmek suretiyle hüküm altına alınmıştır....

              Dosya içerisindeki tapu kaydından dava dışı ...’ün kiralananı 30.07.2012 tarihinde satın aldığı, davacı kiracıya kira ödemelerinin kendisine yapılması gerektiği hususunda ihtarname göndermediği anlaşılmaktadır. Davacının eski malik davalıya yaptığı bu kira ödemeleri geçerli bir ödemedir. Davacı kiracı, davaya konu edilen 2012 Ağustos, Eylül ve Ekim aylarına ilişkin kira bedellerinin yeni malike mükerrer olarak ödendiğini iddia etmediği gibi bu hususu ayrıca ispat edememiştir. Buna göre, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle kısmen kabul kararı verilmiş olması doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır SONUÇ; Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edenlere iadesine, 17.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                e karşı açıldığından birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekir. Birleşen davada talep edilen depozito bedeli, takas ve mahsup talebini de içerdiğinden asıl dava yönünden mahkemece, depozito alacağının mevcut alacaktan düşülerek varsa kalan kısım üzerinden itirazın iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenlerle asıl ve birleşen dava yönünden bozulmalıdır. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edenlere iadesine, 22/05/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                  UYAP Entegrasyonu