Mahkemece kiralanan dükkana zarar verme iddiası karşısında davacıların malik olmalarından dolayı taraf sıfatının bulunduğu dava dilekçesinde binaya zarar verilmesi suretiyle haksız eylemden kaynaklı alacak talebinde bulunulduğu ancak davalının binaya zarar verdiğine dair geçerli ve alacağın varlığını ispatlayan delil ibraz edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. 6098 Sayılı TBK.nun 316 (BK 256) maddesi hükmü uyarınca kiracı kiralananı tam bir özenle kullanmak ve aynı Kanunun 334 (BK 266) maddesi gereğince sözleşme sonunda aldığı hali ile kiralayana teslim etmekle yükümlüdür. Ancak kiracı sözleşmeye uygun kullanma dolayısıyla oluşan eskime ve bozulmalardan sorumlu olmayıp münhasıran kötü kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasardan sorumludur. Davalının kiralananı kullandığı süre ve kullanma amacı gözetildiğinde olağan kullanımdan kaynaklanan yıpranma ve eskimelerin olacağı kuşkusuzdur. ./.. Davacılara ait binanın üst kiracı......
Davalı vekili, müvekkilinin kiralananda uzun süredir aylık 80 YTL bedelle kiracı olduğunu, borçlarını eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davacıya hakaret ve iftira ettiği iddialarının ve akde aykırılık iddiasının doğru olmadığını, kiralananı konut olarak kullandığını, öte yandan akde aykırılık sebebiyle dava açılabilmesi için öncelikle eski hale getirme ve akde aykırılığı giderme konusunda ihtarname gönderilmesi gerektiğini, davacının bu dava şartına uymadığı gibi, davanın da süresinde açılmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Borçlar Kanunu'nun 256. maddesi hükmü uyarınca kiracı kiralananı kira süresi boyunca tam bir ihtimam dairesinde kullanmak zorundadır....
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2022/456 Esas KARAR NO: 2022/494 DAVA: Ticari Şirket (Olağanüstü Genel Kurul İstemli) DAVA TARİHİ: 16/06/2022 KARAR TARİHİ: 20/06/2022 Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Olağanüstü Genel Kurul İstemli) davasın duruşmasız olarak verilen kararın gerekçesi olarak; GEREKÇE: Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortağı ve ------- olduğunu; şirketin münferiden temsil yetkisinin bulunduğunu; ancak---- dışında bir de ----- bulunduğunu; onun da şirketin münferiden temsile yetkili olduğunu; ------ tarihinde yönetim kurulu üyelerinin görev sürelerinin sona ereceğini; bu nedenle genel kurulun toplanıp yönetici seçmesi gerektiğini fakat davalı taraf şirkete gelmediği ve müvekkili ile aralarında husumet bulunduğundan dolayı şirketin --------- tarafından toplantıya çağrılamadığını belirterek, TTK 410/2 maddesi gereğince davacıya " genel kurulu toplantıya çağırmaya izin " verilmesini talep ve dava etmiştir....
nun 249. maddesi gereğince kiralayan, kiralananı akitten maksut olan kullanmaya salih bir halde kiracıya teslim etmek ve kira müddeti zarfında bu halde bulundurmakla mükelleftir. Açıklanan madde hükmünden anlaşıldığı gibi davalı kiralayan taraf, kalorifer kazanlarını sağlam ve çalışır şekilde bulundurmakla mükelleftir. Davacı, kalorifer kazanlarının kiraya mahsuben kendileri tarafından değiştirilmesine izin verilmesi yada davalı tarafça değiştirilmesi için davalıya gerekli başvuruyu yapıp, temerrüde düşürmüş, ancak davalı yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Öyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken mahkemece, yanlış değerlendirme ve yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. 2-Bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir....
Davalı, kapı açmak için 4 Mart 1988'de kiraladıktan hemen sonra idareye dilekçe verdiğini ve izin belgesi olduğunu, ancak müracaatında belgeyi bulamadıklarını mahsende veya S… … kağıt fabrikasında olabileceğini söylediklerini, bu belge için şahitleri olduğunu, yine de duvarı yeniden ördüğünü, A… … Ö… …'ın resmi müracaatla faaliyetine son verdiğini, Dış Ticaret Müsteşarlığı izin vermediği için kuyumcu olarak kullanamadığını ve 25 yıldır davacının bunu bildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur. Borçlar Kanununun 256.maddesi hükmü uyarınca kiracı kiralananı kira süresi boyunca tam bir ihtimam dairesinde kullanmak zorundadır. Anılan madde hükmü gereğince akde aykırılıktan dolayı kiracının tahliyesine karar verilebilmesi için kiracıya akde aykırı davranışına son vermesi hususunda kiralayan tarafından süreli bir ihtar tebliğ ettirilmesi ve tanınan bu süre içerisinde de akde aykırılığın giderilmemiş olması gerekir....
Dosyadaki belgelerden, kiralananın yapı kullanma izin belgesinin 05/11/2015 tarihinde düzenlendiği, binanın tam ve eksiksiz olarak davalılara teslim edildiği, davalı kiracılar tarafından bağımsız bölümlerin dava dışı kişilere kiraya verildiği, davacının 6098 sayılı TBK 301. maddesinde düzenlenen teslim borcunu yerine getirdiği, kira bedeli talep hakkının doğduğu anlaşılmaktadır. Anılan kira sözleşmesinde yeralan "her türlü resmi iş" ifadesinde ise yapı kullanma izin belgesinin düzenlenmesi gerektiği anlatılmaktadır . Başka bir anlatım ile kiralananı teslim almış, alt kiraya vermiş, alt kiracılardan kira bedeli almış olan davalılar sözleşmeden doğan kira borçlarını ödemek zorundadırlar, abonelik işlemlerinde eksiklerin olması davalıları kira borcundan kurtaramaz, aksi durumda davalılar kendi kiracılarından elde ettikleri kira bedelleri oranında davacı aleyhine olarak sebepsiz zenginleşeceklerdir.Anılan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararının bozulması gerekmiştir....
Yukarıda açıklandığı üzere kiralananı tahliye edildiğini ispat yükü kiracıya ait olup, kiracı yasal delillerle kiralananı bildirdiği tarihte tahliye ettiğini ispat edememiştir. Bu durumda, kiraya verenin bildirdiği tahliye tarihine göre kiracının kira bedellerinden sorumlu olduğunun kabul edilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, Adalet Bakanlığının yerinde görülen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığının yerinde görülen kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile HMK'nın 363 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 24/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi....
Sözleşmenin 8. maddesinde "Kiracı, kiralananı boşaltmak istediği taktirde en az bir ay evvelinden mal sahibine ulaşacak şekilde bildirmek zorundadır” hükmüne yer verilmiştir. Davalı 8.3.2012 tarihinde keşide ettiği ihtarla sözleşmenin 8. maddesine göre sözleşmeyi feshettiklerini, sözleşmede süre kaydına uygun olarak tahliye edeceklerini ve anahtar teslimi için şirkete başvurmalarını ihtar etmiş, ihtar davacı kiraya verene 15.03.2012 tarihinde tebliğ edilmiştir. Kiralananın tahliye edilip anahtar teslimine ilişkin yazılı bir belge ibraz edilmemiş ise de davacı vekili dava dilekçesinde, kiracının kiralananı Nisan 2012 tarihinde tahliye ettiğini belirtmiş davalıda bu tarihe karşı çıkmamıştır. Öte yandan davacı vekili kira farkı alacağını 01.03.2011-01.04.2012 tarihleri arasındaki dönem için talep etmiştir. Bu tarihe göre 01.04.2012 tarihinin tahliye tarihi olarak kabul edilmesi gerekir....
Yukarıda açıklandığı üzere kiralananı tahliye edildiğini ispat yükü kiracıya ait olup, kiracı yasal delillerle kiralananı bildirdiği tarihte tahliye ettiğini ispat edememiştir. Bu durumda, kiraya verenin bildirdiği tahliye tarihine göre kiracının kira bedellerinden sorumlu olduğunun kabul edilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, Adalet Bakanlığının yerinde görülen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığının yerinde görülen kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile HMK'nın 363 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 24/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi....
Davalı, davacının, kiralananı sözleşmede belirtilen tarihte tahliye ve teslim etmediği gibi, sözleşmede öngörülen diğer şartları da yerine getirmediğini, bu nedenle kendisinden herhangi bir tazminat talep edemeyeceğini savunarak, davanın reddini dilemiştir....