Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Şayet başvuru üzerine işveren işe başlattı ise feshe bağlı kıdem, ihbar ve izin alacağının reddi gerekir. Başvurusuna rağmen işverenin işe başlatmaması halinde ise başlatmama tarihi fesihtir ve feshe bağlı alacaklar bu tarihten itibaren muaccel olur. Dolayısıyla işbu dava açıldığı tarihte fesih söz konusu değildir. Bu itibarla, kıdem, ihbar ve izin alacağı istemlerinin reddi gerekir ise de, işe başlatmama yoluyla fesih tarihi, ıslah tarihi olan 22.05.2013 tarihinden önce ise bu takdirde usul ekonomisi gereği dava konusu kıdem, ihbar ve izin alacaklarının ıslah talebine göre karar altına alınması gereklidir. Bu takdirde, kıdem tazminatı için işe başlatmama yoluyla gerçekleşen fesih tarihinden faize karar verilmeli, ihbar tazminatı ve yıllık izin alacağı için ise ıslah tarihinden faiz yürütülmelidir. Davacının işe başlatmama yoluyla iş sözleşmesinin feshedildiği tarihten sonra ıslah söz konusu değilse de kıdem, ihbar tazminatı ile izin alacağı reddedilmelidir....

    İtiraz üzerine açılan işbu davada ise, taraflar arasında davacı kiraya verenin kiralanana müdahale etmesi nedeniyle aralarında çok sayıda dava olduğunu, davacının kiralananı kiralama amacına uygun bulundurmadığını, iş yerini açmasına engel olduğunu, uyuşmazlığın çözümünün yargılamayı gerektirdiğini savunmuştur. İcra ve İflas Kanunu'nun 63.maddesi gereğince borçlu itiraz sebepleri ile bağlı olup itirazın kaldırılması davasında alacaklının dayandığı senet metninden anlaşılanlar dışında itiraz sebeplerini değiştiremez ve genişletemez. Davalı kiracı, icra takibine itirazında kira sözleşmesine ve alacak miktarına itiraz etmediğine göre, uyuşmazlığın sözleşme hükümleri çerçevesinde çözülmesi gerekirken, davalı kiracının savunmaları doğrultusunda uyuşmazlığın çözümünün yargılamayı gerektirdiğinden söz edilerek davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir....

      Davacı vekili, müvekkilinin 01.03.2004 tarihli bir yıl süreli kira sözleşmesi ile davaya konu kiralananı ... ve ...'e kiraladığını, kira parasının aylık 9000,00 TL olduğunu, ...'in 23.02.2005 tarihinde vefat ettiğini, mirasçılarının, ..., ..., ..., ... ve ... olduğunu, davalıların 2009 Kasım ayı kira bakiyesi 4000 TL ve 2009 yılı Aralık, 2010 yılı Ocak ve Şubat ayı kira paralarını ödememesi nedeni ile 31.000,00 TL asıl alacak üzerinden, ... 11. İcra Dairesinin 2010/5734 E. sayılı dosyası ile davalılar hakkında alacağın tahsili ve tahliye istemli takip başlattıklarını, davalılardan ..., ... ve ...'nın takibe kiracı olmadıklarında bahisle itiraz ettiklerini, diğer davalılar ... ve ...'nın ise takibe itiraz etmediklerini, 30 gün içersinde de, takibe konu kira alacağını ödemediklerini belirterek, davalılar ... ve ...'in tahliyelerine, davalılar ..., ... ve ...'in itirazları haksız olduğundan itirazlarının kaldırılarak tahliyelerine karar verilmesini talep etmiştir....

        İtiraz üzerine açılan işbu davada ise, taraflar arasında davacı kiraya verenin kiralanana müdahale etmesi nedeniyle aralarında çok sayıda dava olduğunu, davacının kiralananı kiralama amacına uygun bulundurmadığını, iş yerini açmasına engel olduğunu, uyuşmazlığın çözümünün yargılamayı gerektirdiğini savunmuştur. İcra ve İflas Kanunu'nun 63.maddesi gereğince borçlu itiraz sebepleri ile bağlı olup itirazın kaldırılması davasında alacaklının dayandığı senet metninden anlaşılanlar dışında itiraz sebeplerini değiştiremez ve genişletemez. Davalı kiracı, icra takibine itirazında kira sözleşmesine ve alacak miktarına itiraz etmediğine göre, uyuşmazlığın sözleşme hükümleri çerçevesinde çözülmesi gerekirken, davalı kiracının savunmaları doğrultusunda uyuşmazlığın çözümünün yargılamayı gerektirdiğinden söz edilerek davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir....

          Davacı, mecuru kendi ihtiyacı için 27.07.2015 tarihinde satın aldığını belirterek tahliye istemli eldeki davayı 03.08.2015 tarihinde açmıştır. Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda kira sözleşmesinin başlangıç tarihi ile kira süresi tespit edilerek davanın süresinde açılıp açılmadığı değerlendirilip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde açıklanan hususlar tartışılmadan işin esasına girilerek karar verilmiş olması doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 23/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

            (BK. md. 249/2) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 301. maddesinde de kiraya verenin, kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlü olduğu düzenlenmiştir. (Yargıtay 3....

            Davalı, kira sözleşmesinde tüm gereçlerin sağlam teslim edildiğinin yazılı olduğunu, kiralananı ihbar edilen Tepe İnşaat A.Ş'den satın aldığını, zarardan bu kişinin sorumlu olabileceği gibi, davacı kiracının sözleşmeye projeye, yönetim planına aykırı olarak bahçe duvarına 80 cm ilave yaptığını, duvarın statiğinin bozulmasına ve çökmesine neden olduğunu, kendisinin sorumluluğunun olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Mahkemece, davalının olayda kusuru olmadığını, bilakis davacının duvar üzerinde yaptığı eklentinin etkisiyle zararın meydana geldiğini, sitede başkaca bir yerin yıkılmadığı davacının kusurlu olduğunu benimseyerek davanın reddine karar vermiştir. Hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir. Kiralayanın (davalının) kiralananı akitde öngörülen şekilde kullanmağa elverişli halde bulundurmak borcu , kira süresince var olan ve devam eden bir yükümlülüktür....

              Temyize konu olayda uyuşmazlık; kiracının kiralananı hangi tarihte tahliye ettiği hususunda toplanmaktadır. Türk Medeni Kanununun 6. maddesi gereğince kanun aksini emretmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispatla yükümlüdür. Hukuk Muhakemeleri Kanunun 190. maddesinde de bu ilke "ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir" şeklinde tekrarlanmıştır. İspat yükü, ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı vakıaları ispat etmelidir. Davacı iddiasını ispat ederse, ispat yükü davalıya geçer.Somut olayda ispat yükü, sözleşmeyi kabul etmekle birlikte, kiralananı tahliye ettiğini iddia eden davalı tarafa düşmektedir. Kiralananın anahtarının usulüne uygun şekilde kiraya verene teslim edildiğini yazılı delillerle kanıtlama yükümlülüğü davalı kiracıya aittir....

                Mahkemece, asıl dava yönünden davanın reddine, karşı dava yönünden davacının güvence bedelinin iadesine ilişkin talebinin zaman aşımı nedeni ile reddine, 01/06/2002 tarihli kira sözleşmesine istinaden verilen 3600 TL lik teminat çekinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş,hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir . 1-) Asıl dava yönünden ; 6098 Sayılı TBK.nun 316. maddesi hükmü uyarınca kiracı kiralananı tam bir özenle kullanmak ve aynı Kanunun 334. maddesi gereğince sözleşme sonunda aldığı hali ile kiralayana teslim etmekle yükümlüdür. Ancak kiracı sözleşmeye uygun kullanma dolayısıyla oluşan eskime ve bozulmalardan sorumlu olmayıp münhasıran kötü kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasardan sorumludur. Davacının kiralananı kullandığı süre ve kullanma amacı gözetildiğinde olağan kullanımdan kaynaklanan yıpranma ve eskimelerin olacağı kuşkusuzdur....

                  Kira sözleşmenin hususi şartlar bölümünün 8. maddesinde kiracının kiralananı boşaltmak istediği takdirde bir ay önceden mal sahibine ulaşacak şekilde bildirmek koşuluyla kiralanan yeri boşaltabileceği kararlaştırılmıştır. Davalı kiracının 15/03/2014 tarihinde kiralananı boşaltacağını bildiren 24.02.2014 tarihinde keşide ettiği ihtarname kiraya verene 25.02.2014 tarihi itibariyle tebliğ edilmiştir. Tahliye tarihi ile ihtarnamenin tebliğ tarihi arasında kira sözleşmesinin hususi şartlar bölümünün 8. maddesinde öngörülen bir aylık süre bulunmadığından sözleşme ile kararlaştırılan feshi ihbar süresine uyulmamıştır. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanun'unun 325.maddesinde: " kiracı sözleşme süresine veya fesih dönemine uymaksızın kiralananı geri verdiği takdirde, kira sözleşmesinden doğan borçları, kiralananın benzer koşullarla kiraya verilebileceği makul bir süre için devam eder..." denilmek suretiyle hüküm altına alınmıştır....

                    UYAP Entegrasyonu