Davalı vekili cevap dilekçesinde, iş bu sözleşmenin taraflarının tacir sıfatına haiz olduğunu, tacirlerin TBK’nun 138.maddesi uyarınca uyarlama talebinde bulunamayacağını, mahkemece sözleşmeye bağlılık ilkesinin esas tutulması gerektiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, sözleşmenin edimleri arasındaki dengeyi bozan olağanüstü bir durumun yaşanmadığı, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgedeki kira bedellerinin artmış olmasının tek başına kira bedelinin uyarlanmasını gerektirmeyeceği, gerekçesiyle davacı vekili tarafından 10 yıllık kira sözleşmesinin bitimine 4 yıl kala açılan kira uyarlama davasında uyarlama koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davaya dayanak 15.02.2008 başlangıç tarihli 10 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşme ile kiralananın banka hizmet binası olarak kullanılmak üzere yıllık net 22.500,00 TL bedelle kiralandığı görülmektedir....
Bundan ayrı dava konusu 12.11.1972 tarihli, 49 yıl süreli protokolde, kira bedeli aylık 100 TL olarak belirlenmiş olup yukarıda da belirtildiği üzere artış şartı bulunmamaktadır. Davacı, belirlenen kira bedelinden geriye doğru beş yıllık kira bedelinin tahsilini talep etmiş; Mahkemece, dava tarihi itibariyle kiralananın kira bedeli 2.500,00 TL olarak kabul edilerek geriye doğru endekse göre hesaplanan 5 yıllık kira bedelinin tahsiline karar verilmiştir. Sözleşmede artış şartı olmadığına göre, Mahkemece; kira bedelinin tespiti ve uyarlama sonucu yeni kira bedelini belirlenmediği takdirde, sözleşme yazılı kira bedelinin dışında geçmişe dönük olarak başka bir kira bedeli esas alınarak kira alacağına hükmedilebilmesi mümkün değildir....
Davalı vekili, kira parasının yabancı para veya kıymetli madene endeksli olarak belirlendiği sözleşmelerde yıllık artış uygulanmayacağından kira parasının uyarlanmasının talep edilemeyeceğini, davacı yeni malikin tapuya şerhedilen kira sözleşmesini ve şartlarını bilerek taşınmazı satın aldığını, uyarlama davasının şartlarının gerçekleşmediğini, belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece taşınmazın aylık 11.600 USD kira getirebilecek durumda olduğu, sözleşmeye göre kira bedelinin aylık 3000 USD olduğu, aradaki fark nedeni ile sözleşmenin kiralayan yönünden çekilmez hale geldiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar arasındaki kira sözleşmesi 01/07/2003 başlangıç tarihli sekiz yıl sürelidir. Sözleşmede artış hükmü bulunmamaktadır....
KABUL VE GEREKÇE: Dava, kira bedelinin uyarlanması davasıdır....
-TL borcu bulunduğunu, kira bedelinin tahsili, takas ve mahsubunun dava sonuna kadar durdurulması yönündeki taleplerinin mahkemece red edildiğini, ihtiyati tedbir talebimiz yönünden verilen ret kararı usul ve yasaya aykırı olduğunu, açılan kira bedelinin uyarlanması davasının sonuçlanması tahminen ortalama iki sene kadar süreceğini, davacının bozulan menfaatler dengesi nedeniyle olması gerekenden çok daha yüksek bir kira bedeli ödemek durumunda kalacağını, talep edilen tedbir kararının verilmemesi halinde ise yargılama sonunda davacı lehine bir uyarlama kararı verilse dahi, yargılama süresince davacının kira bedellerini ödeyememesi ve bu nedenle kira sözleşmesinin kiraya veren tarafından feshedilmesi veya kiralayanın tahliyesi gündeme gelebileceğini, ihtiyati tedbir kararı verilmemesi halinde açılan davadan beklenen faydanın elde edilemeyeceğini bildirerek Mersin 4....
-TL borcu bulunduğunu, kira bedelinin tahsili, takas ve mahsubunun dava sonuna kadar durdurulması yönündeki taleplerinin mahkemece red edildiğini, ihtiyati tedbir talebimiz yönünden verilen ret kararı usul ve yasaya aykırı olduğunu, açılan kira bedelinin uyarlanması davasının sonuçlanması tahminen ortalama iki sene kadar süreceğini, davacının bozulan menfaatler dengesi nedeniyle olması gerekenden çok daha yüksek bir kira bedeli ödemek durumunda kalacağını, talep edilen tedbir kararının verilmemesi halinde ise yargılama sonunda davacı lehine bir uyarlama kararı verilse dahi, yargılama süresince davacının kira bedellerini ödeyememesi ve bu nedenle kira sözleşmesinin kiraya veren tarafından feshedilmesi veya kiralayanın tahliyesi gündeme gelebileceğini, ihtiyati tedbir kararı verilmemesi halinde açılan davadan beklenen faydanın elde edilemeyeceğini bildirerek Mersin 4....
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zorunlu arabuluculuk süreci tamamlanmadan davanın açılmış olması da dava şartı yokluğundan davanın reddini gerektirdiğini, icra dosyasına konu alacak tahsilatı dava tarihinden çok önce yapıldığından menfi tespit talepli olmasınında usule aykırı olduğunu, davanın bir kira uyarlama davası olmadığının açık olduğunu, ifa güçlüğünden söz eden davacının kira borcunu ihtirazi kayıtla ödeyerek, kira uyarlaması davası açmak yerine kira borcunu ödemeyerek temerrüde düştüğünü, dolayısıyla kira sözleşmesine usul ve yasaya uygun olarak başlatılan icra takibi ile alacağın tahsil edilmiş olmasında herhangi bir hukuka aykırılık olamayacağından, takibin iptali istemli bu davanın hukuki dayanaktan yoksun bulunduğunu, tarafların kira sözleşmesinden doğan borçlarını sona erdirmediğini, bu kapsamda davacı kiracının da edimini ifa etmekten kaçınamayacağının açık olduğunu,bu nedenlerle maddi ve hukuki dayanaktan yoksun, usulen de kabulü mümkün olmayan davanın reddine karar...
Gerçekten de uzun bir süreyle kira akdine bağlanmış kiracı ve kiralayanın hak ve vecibelerini, kısa süreli kira sözleşmesinin tarafları ile bir konumda görmenin sözleşme serbestîsi ilkesine, adalet ve mantık kurallarına aykırı olacağında duraksamaya yer olmamalıdır. Aksinin düşünülmesi halinde sözleşmenin fesih edildiği, yeni bir sözleşmenin ortaya çıktığı sonucuna kavuşmak gerekir ki hükümlerini sürdüren bağlayıcı ve ayakta duran sözleşme karşısında bunu kabul etmek mümkün değildir. Olayımızda ise mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın niteliği, konumu değerlendirilerek emsal kira bedellerinden hareketle kira bedelinin belirlendiği anlaşılmaktadır. Bu haliyle kira tespitine ilişkin esas ve usullere göre hazırlanan raporun, hüküm kurmaya yeterli araştırmayı içermediği ortadadır....
İstinaf Sebepleri Davacı; bilirkişi raporlarında, dava konusu olayda uyarlama koşullarının oluştuğunun belirlendiğini, terör olayları nedeniyle yerli ve yabancı turist sayısında yaşanan düşüşün önceden öngörülebilecek nitelikte olmadığını, uyarlama koşullarının oluştuğu belirtilen raporlara neden itibar edilmediğinin gerekçede belirtilmediğini, Mahkemenin 2008-2016 yılları arasındaki ekonomik durumu değerlendirirken sadece hakimlik bilgisine göre davanın reddinin doğru olmadığını, ekonomik göstergelerdeki düşüşün de dikkate alınması gerektiğini, emsal kira paralarının araştırılmaması bakımından raporun yetersiz kaldığını, restorasyon sırasında ek maliyetlerin çıktığını, uyarlama nedenlerinin kanunda sınırlı olarak sayılmadığını, terör olayları ve turist sayısındaki azalmanın dikkate alınmadığını, kira bedelinin fahiş olduğunu, değinilen hususların tacir olanlar bakımından öngörülebilir olduğuna yönelik gerekçenin de yerinde olmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını...
Davacı duruşma sırasında talebinin kira tespiti olduğunu belirtmişse de ıslah harcı yatırmadığından talebinin uyarlama olarak kabulü gerekmiştir. Kira bedelinin uyarlama davası, kiralananın Borçlar Kanununa veya 6570 sayılı Kanuna tabi yerlerden olup olmadığına bakılmaksızın taşınmazın yıllık kira miktarı üzerinden genel hükümler çerçevesinde çözümlenmesi gerektiğinden uyuşmazlığın yıllık kira miktarına göre Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; HUMK.’nun 25. ve 26. maddeleri gereğince Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 11.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....