Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

in ise .... konumunda olduğunu, bu nedenle de .... olan .... ile onun kiracısı durumundaki ...arasında düzenlenen sözleşmenin de gerçekte .... değil alt kira sözleşmesi niteliğinde olduğunu, ilk kira sözleşmesinin sona ermesiyle alt kira sözleşmesinin de sona ereceğini, bu nedenle de ...Noterliği'nin .... tarih .... yevmiye numaralı ihtarnamesiyle sözleşmenin hükümsüz hale geldiğini ve hiçbir haklarının bulunmadığını, kendisiyle çalışmak istemediklerini, ....'ne bildirdiklerini, Gaziantep 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/51 D.İş sayılı dosyası üzerinden .... tarihinde mahallinde yapılan delil tespiti ile hiçbir faaliyetlerinin bulunmadığının tespit edildiğini, yine Gaziantep 4....

    Üçüncü kişi, taşınmazı işgal etmekte haklı bulunduğunu, hacizden önce yapılmış resmi bir belge ile ispat ederse, (örneğin; kiracı olduğunu, hacizden önce tapuya şerh verilmiş ya da hacizden önce noterde düzenlenmiş veya onaylanmış bir kira sözleşmesi ile ispat ederse) icra mahkemesi, tahliye emrinin iptaline karar verir (Prof. Dr. Baki Kuru İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı. Kasım 2004 baskı s. 40), (Hukuk Genel Kurulu'nun 23.05.2007 tarih ve 2007/12- 297 esas, 2007/287 karar sayılı kararı). İstanbul 10.İcra Müdürlüğü 2020/2460 Esas sayılı dosyasında her ne kadar davacı vekili tarafından tahliye emrinin iptali istenilmiş ise de; şikayetçinin kira sözleşmesini İ.İ.K 135/2. Maddesindeki belgelerle ispatlayamadığı, tahliye emrinin usule ve hukuka uygun olduğu anlaşıldığından şikayetin reddine'' karar verildiği görülmüştür....

    Alış Veriş Merkezinde bulunan 331-332 numaralı bağımsız bölümleri 30.08.1989 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile davacıya kiraladığını, kira sözleşmesinin 7.maddesinin (c) bölümü gereğince 12.200.000(oniki milyon iki yüz bin ) TL depozito ücretinin davalı tarafa ödendiğini, kira sözleşmesinin 08.07.2011 tarihinde feshedildiğini, fesih tutanağına davacı tarafından kira sözleşmesinden doğan depozito alacağının saklı tutulduğuna dair şerh düşüldüğünü, davalı taraftan depozito ücretinin ödenmesi talep edilmiş ise de, davalı tarafın talep konusu 12.200.000.-TL nin kendisine ödenmediğini belirterek depozito bedelinden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davacı tarafından davalıya ödenen 12.200.000 TL nin güncelleştirilerek tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı kiraya veren vekili ise; davalı şirket nezdinde davacıdan alınmış depozito ödemesinin bulunmadığını, kira sözleşmesinin imzalandığı tarihte sözleşmenin tarafının davalı şirket olmayıp, ......A.Ş. olduğunu, ......

      işletme sözleşmesi yapıldığı, dağıtıcının öncelikle mülkiyeti bayilere ait olan yerleri uzun süreler için (15-20 yıl) kiraladığı ve tapuya şerh verdirerek bu hakkını güçlendirdiği, daha sonra kiralamış olduğu yerlerin maliklerine bu yerlerde satış istasyonu işletme hakkı tanıdığı, dolayısıyla dağıtıcı ile bayiler arasındaki hukuki ilişkinin temelini işletme sözleşmesi ve kira sözleşmesi olmak üzere iki ayrı sözleşmenin oluşturduğu, başka bir anlatımla dağıtıcının öncelikle araziyi sahibi olan bayiden uzun süre ile kiraladığı, daha sonra aynı bayie istasyonun işletmesini verdiği, işletme sözleşmesinin ve kira sözleşmesinin bazı maddelerinin bu iki sözleşme arasındaki ilişkiyi ortaya koyduğu, böylece şerh edilmiş kira sözleşmeleri ile bayinin işletme sözleşmelerini feshetmesinin önlendiği ve dağıtıcı tarafından yapılmış olan yatırımların bir tür teminat altına alındığı, bayi işletme sözleşmesini feshetse bile dağıtıcının şerh edilmiş kira sözleşmeleri veya intifa sözleşmesi sayesinde kira...

        Davalı; eski malik ....ile arasında düzenlenmiş son kira sözleşmesinin 20.03.2011 başlangıç tarihli, 10 yıl süreli ve aylık kira bedelinin 550 TL brüt olarak belirlendiği kira sözleşmesi olduğunu, bu sözleşmede belirlenmiş bir artış oranı mevcut olmadığını, kendisinin buna karşın, adaletli davranarak gerekli artışları yapmış ve halen aylık 600 TL net yani 750 TL brüt kira ödemekte olduğunu, davacı tarafından sunulan kira sözleşmesinin hususi şartlar 5. maddesine göre kontrat bitiminde kira bedelinin % 15 oranında arttırmayı kararlaştırdıklarını, buna göre artışın 2019 yılında yapılması gerektiğini, davacının artış oranlarını yanlış hesapladığını, kira bedeli değerlendirilirken tadilat masrafları dikkate alınması gerektiğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı tarafından, davalı aleyhine 21.06.2013 gününde verilen dilekçe ile tapuya şerh edilen kira sözleşmesine dayalı elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 16.10.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.09.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

            İnşaat şirketine muvazaalı olarak devrettiğini, hastane ruhsatının kendisine devredilmediği için kira sözleşmesinin hükümsüz kaldığını, bu nedenle davalıların kira isteme hakkı doğmadığını, kira alacağının tahsili için aleyhinde başlatılan takipler nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile kira sözleşmesinin geçersiz olduğunun ve hastane binasının davalı ... İnşaat şirketine devrinin muvazaa sebebiyle geçersiz olduğunun tespitini talep etmiş, birleşen dava dilekçesinde ise; devir sözleşmesinin feshi nedeniyle davalılardan Uğurlu şirketine ödenen 10.000.000,00 TL nin ticari faiziyle birlikte iadesini ve alacak ödeninceye kadar hastanenin tesliminden kaçınma hakkı tanınmasını istemiştir. Davalılardan ......

              Bölge adliye mahkemesince davacı kadının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 194/1. maddesine göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz." Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi “konulmuş olmasa da” eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiili ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma, aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Zira dava konusu taşınmaz şerh konulmasa da aile konutudur. Eş söyleyişle şerh konulduğu için aile konutu olmamakta, aksine aile konutu olduğu için şerh konulabilmektedir. Bu nedenle aile konutu şerhi konulduğunda, konulan şerh “kurucu” değil “açıklayıcı” şerh özelliğini taşımaktadır....

                Türk Medeni Kanunu madde 194 hükmü ile eşlerin fiil ehliyetine getirilen sınırlama aile konutuna şerhin konulması ya da konulmaması koşuluna bağlanmadığı gibi işlem tarafı olan üçüncü kişinin iyiniyetli olup olmamasının da herhangi bir önemi bulunmamaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 194/1. maddesine göre, "Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz." Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi "Konulmuş olmasa da" eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğı için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Zira dava konusu taşınmaz şerh konulmasa dahî aile konutudur. Eş söyleyişle şerh konulduğu için aile konutu olmamakla aksine aile konutu olduğu için şerh konulabilmektedir....

                  Eş söyleşiyle şerh konulduğu için aile konutu olmamakta aksine aile konutu olduğu için şerh konulabilmektedir. Bu nedenle aile konutu şerhi konulduğunda, konulan şerh "kurucu" değil açıklayıcı" şerh özelliğini taşımaktadır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, "emredici" niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak "belirli olan" bir işlem için verilebilir. Türk Medeni Kanunun 193. hükmü ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte Türk Medeni Kanununun 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, "aile birliğinin korunması" amacıyla sınırlandırılmıştır....

                    UYAP Entegrasyonu