Medeni Kanunun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiş, BK.nun 49. maddesinde de saldırının yaptırımı düzenleme altına alınmıştır. Görüldüğü üzere, Anayasa'da ve yasalarda kişinin hak arama özgürlüğü ile kişilik değerleri güvence altına alınmıştır. İşte bu noktada, hak arama özgürlüğü ile kişilik hakları karşı karşıya gelmiş olabilir. Sorun bu değerlerden hangisine üstünlük tanınacağı noktasında toplanmaktadır. Bir taraftan kişinin hak arama özgürlüğü güvence altına alınmışken, diğer taraftan kişilik hakları da Anayasal ve yasal güvence altına alınmıştır. Buna karşın kişi, hakkını ararken, karşı yanın kişilik değerlerine saldırıda bulunabilir. Onu hukuka aykırı bir eylemle suçlayabilir. Hukukun, karşı karşıya gelen bu iki değeri aynı konuda ve zamanda koruma altına aldığı düşünülemez....
Mahkemece; dava konusu yayınlarda davacılardan meslek odası yönünden basın özgürlüğü ve eleştiri sınırlarının aşıldığı, anılan davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu gerekçesi ile talebin kısmen kabulüne; diğer davacılar yönünden istemin reddine karar verilmiştir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemsei DAVA TÜRÜ :Kişilik Haklarına Saldırının Önlenmesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Uyuşmazlık ve hüküm kişilik haklarına saldırının önlenmesi istemine ilişkin olarak açılan davada verilen ihtiyati tedbir kararına ilişkin olup, inceleme görevi Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 09.02.2012 tarihli 2012/1 sayılı iş bölümü kararı gereğince Yargıtay 4. Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ : Yukarıda belirtilen sebeple dosyanın görevli Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Yüksek Başkanlığına gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 14.01.2013 (Pzt.)...
Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, TBK 58.maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikâyet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 25/02/2022 NUMARASI : 2019/374 ESAS, 2022/50 KARAR DAVA KONUSU : Tazminat (Manevi Tazminat) KARAR : İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı şirketin inşa ettiği Manzara Konutlarından taşınmaz satın aldığını, davalının "Nisan 2019 Sayı 4 Urgancı Bülten"inde davacının fotoğrafını ve telefon numarasını davacıdan izinsiz olarak yayınladığını ve davacıya ait olmayan beyanları davacıya aitmiş gibi yayınlayarak teşhir ettiğini, bu eylemin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığını, açıklanan nedenlerle davalının, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğindeki eylemlerine son verilmesine, Mahkemece saldırının sona ermiş olduğu kabul edilir ise etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitine, hükmün gazetede ilanına, davacı için 100.000,00 TL manevi tazminatın haksız eylem tarihi olan 30/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının maddi tazminat isteme haklarının...
Dava, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat, dava konusu yayının hukuka aykırılığının tespiti, kitabın yeni baskılarında davacı hakkındaki kısmın tamamen çıkarılmasını temin edecek şekilde davacı aleyhindeki saldırının sona erdirilmesi, yeni saldırıların önlenmesi, kararın yayınlanması istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davalı ... yönünden davanın husumet nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden manevi tazminat isteminin davacının davalı ... ve ... Ticaret ve Sanayi A.Ş hakkındaki tazminat isteminin kabulüne, davacının diğer taleplerinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir....
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez....
Davacı şirket, dava dilekçesinde TMK'nın 25. maddesi gereğince internet üzerinden yapılan yayınların hukuka aykırılığının tespitini, yayınların sona erdirilmesini ve lehine manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiş olup, mahkemece TMK'nın 25. maddesinin ancak gerçek kişilerin kişilik haklarına saldırı halinde uygulanabileceği, somut olayda tartışılması gereken maddelerin TTK'nın 55 vd maddeleri olduğu ve bu sebeple davanın ticaret mahkemelerinde görülmesi gerektiği belirtilerek görevsizlik kararı verilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun tüzel kişilerde “hak ehliyeti” başlıklı 48. maddesinde tüzel kişilerin hak ehliyeti “Tüzel kişiler, cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehildirler.” şeklinde düzenlenmiştir. Medeni Kanun'daki bu ayrık durum dışında kişi sayılma bakımından gerçek ve tüzel kişiler arasında fark gözetilmemiştir....
Çok insanı perişan ettiği, borçluları icra dairesinde süründürdüğünü, senetle tefecilik yaptığı, dar gelirli insanların sömürüldüğü, sömürülenlere de bu resmi kurumların göz yumduğu" şeklinde e-posta gönderdiğini ve e-posta ekinde müvekkili hakkında Sayıştay, Vergi Müdürlüğü, Tüketici Hakem heyeti ve benzeri kurumlar nezdinde yaptığı şikayetlerin havale numarasını paylaştığını, müvekkili şirketin huzur ve sükunu, davalı tarafından defalarca gönderilen e-postalar nedeniyle bozulduğunu, e- postada yer alan "tefeci ve dolandırıcı" sözlerinin, halkımız arasında da önü ve arkası ile ne anlama geldiğinin çok iyi bilindiğini, davalının söz dizelerinin, müvekkili şirketi hakaret ve aşağılama kastı ile yazıldığının sabit olduğunu, davalının söz konusu eylemlerinin müvekkili şirketin kişilik ve marka haklarına saldırı mahiyetinde olduğunu iddia ederek, müvekkili şirketin kişilik ile marka haklarına saldırı ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitini, kişilik ve marka haklarına yönelik saldırının...
Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir....