Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir.Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez....
Görüldüğü üzere 4721 sayılı TMK’nın 24. maddesinde hukuka aykırı olarak kişilik haklarına saldırı karşısında, saldırılan kimseye hukuki koruma sağlanacağı, kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça kişilik haklarına yapılan her saldırının hukuka aykırı olduğu, Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde ise şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişinin, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebileceği hükme bağlanmıştır. TMK’nın 24. maddesi ile BK’nın 49. maddesinin incelenmesinde diğer yasal düzenlemelere nazaran daha kapsamlı oldukları görülmektedir. TMK’nın 24. maddesinde düzenlenmiş olan şahsiyet hakları da genel olarak korunmuş haklar arasındadır....
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa'nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez....
görev yapan milletvekili olduğunu, davalının da aynı sıfatla görev yaptığını, meclis çalışmaları sırasında davalının hakaret yoluyla kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu iddia ederek, uğradığı manevi zararın davalıdan tazmini isteminde bulunmuştur. Davalı, hakaret derecesine varmayan söylem ve tepkisini davacının tahriki karşısında dile getirdiğini, beyanla istemin reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, davalı tarafından sarf edilen sözlerin davacının kişilik haklarını ihlal eder nitelikte olduğu gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Davaya konu olay; meclis çalışmaları sırasında meydana gelmiştir. Mahkemece tazminata gerekçe gösterilen sözlerin sarfedilmesinden önce davacının meclis kürsüsünden yaptığı açıklamalar ve kullandığı sözler üzerine davalı da aynı içerikteki söylemiyle cevap vermiştir....
Hal böyle olunca, kişilik haklarına saldırının ne şekilde oluştuğu açıklanmaksızın davanın tümden reddi yerine kabulü doğru olmamış, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan sebeplerle davalılar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/10/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi....
Davacı, davalıların sahibi bulunduğu Bugün Gazetesi'nin 28.01.2011 tarihli nüshasında yayımlanan "Soruşturmaya Özel Askeri Bilirkişi" başlıklı haberde, kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu ileri sürerek manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir. Davalı, davaya konu davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur. Yerel mahkeme; dava konusu yayında davacının siyasi icraat, tutum ve davranışlarının eleştirildiği, kişilik haklarına saldırının söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Dosya içeriğine göre, davacı dava dilekçesinde ve aşamalarda, haberde geçen bir çok hususun doğru olmadığı ve bu hususların halen görev yapmakta olduğu kurumdan ve diğer başka kurumlardan sorularak tespit edilebileceğini öne sürmüş ve bu kapsamda delillerini bildirmiş; davalı yan da savunmasını dayandırdığı delilleri bildirmiştir. Ancak, mahkemece tarafların iddia, savunma ve delilleri yeterince araştırılıp toplanmadan eksik inceleme ile karar verilmiştir....
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunduğunu, Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklandığını, 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, TBK’nun 58. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlendiğini, hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemeyeceğini, daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar...
İlk Derece Mahkemesince;".... davaya konu yazıda; '...' başlığı ile yayınlanan haberin içeriğinde ifadelerin görünür gerçekliğe uygun olmadığı, haber görünür gerçekliğe uymadığından hukuka da uygun bulunmadığı, haberin veriliş şekli ve kamuoyuna yansıtılış biçimi ile davacıya karşı yanlış bir olgu oluşturulduğu, bu nedenle davalıların ifade özgürlüğü altında yayın yaptığının kabulü mümkün olmadığı, yapılan yayında kullanılan ifadeler ile davacının kişilik haklarına hukuka aykırı bir biçimde saldırının gerçekleştiği, davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşıdığı anlaşılmaktadır... davanın kısmen kabulü ile ,10.000,00.-TL manevi tazminatın 29/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine...." karar verilmiştir. Verilen karara karşı taraflar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur....
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı ..nın 41. maddesine (6098 sayılı TBK nın 49. maddesi) göre “.. ” Bir başka anlatımla haksız bir eylemin tazminat borcu doğurabilmesi için kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil sonucunda zarar doğması, zarar ile fiil arasında da illiyet bağı bulunması gereklidir. Somut olayda, davalının eyleminin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu böylelikle manevi tazminat koşullarının oluştuğu kabul edilerek uygun bir miktar manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, davacının manevi tazminat isteğinin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 14/01/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış,olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir....